03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KARL MARX VE DÜNYA EDEBIYATI Edebiyatın üzerinde bir hayalet dolaşıyor... Prawer, Marx’ın edebiyatı kendi tarihsel materyalizminin içerisine nasıl yerleştirdiğini, edebî üretimle hayatın maddi üretimi arasındaki bağlantıyı nasıl kurduğunu, gündelik yaşantısında edebiyatın tuttuğu yeri, ayrıntılı ve özenli bir şekilde, metinlere, anılara, mektuplara yoğunlaşarak sunuyor. FATIH YAŞLI Henüz 1841 yılında, yani Marx sadece 23 yaşındayken, arkadaşı Moses Hess, Berthold Auerbach’a yazdığı bir mektupta Marx için şöyle diyordu: “Rousseau, Voltaire, Holbach, Lessing, Heine ve Hegel’in tek bir kişide kaynaştığını düşünün – kaynaştığını diyorum, yan yana geldiğini değil – ve işte karşınızda Dr. Marx.” Aydınlanma düşünürleri, filozoflar ve edebiyatçılar… Marx, hem yukarıda sıralanan isimlerin ve çok daha fazlasının hem de felsefe, edebiyat, tarih ve iktisadın, bunlara dair her şeyin bir toplamı; Hess’in deyişiyle “kaynaşması” ve eşine nadir rastlanan çok parlak bir zekâydı. Tüm bunların toplamı olmasını sağlayan şey ise esas olarak kitaplarla kurduğu ilişkiydi. Aralarının pek de iyi olmadığını bildiğimiz Bakunin’in Marx için söylediği şu cümleler Marx ve kitaplar arasındaki ilişkinin mahiyetinin ne olduğunu bütün açıklığıyla ortaya koyuyor: “Çok az insan Marx kadar çok okur ve eklenebilir ki, çok az insan onun kadar zekice okur.” KITAP ÖĞÜTME MAKINESI Marx, kızı Laura’ya yazdığı bir mektupta ve muhtemel biraz da yorgunken, kendisinden bir “kitap öğütme makinesi” olarak söz etmiştir: “Zannediyorsun ki sevgili çocuğum, ben kitapları çok seviyorum, zira bu kadar uygunsuz bir zamanda seni onlarla uğraştırıyorum. Oysa çok yanılıyorsun. Ben bir makineyim, kitapları yiyip yutmaya ve sonra da onları dönüşmüş bir biçimde tarihin çöplüğüne atmaya mahkum bir makine.” Marx gerçekten de bir makine gibi okuyordu. İlk başlarda eline geçen her şeyi, sonrasında ise kısıtlı zaman nedeniyle biraz daha seçerek ama tür fark etmeksizin, üstelik amansızca eleştirerek, notlar alarak, aldığı notları kendi yazdığı metinlerde kul lanarak, kendi metinlerini dünya edebiyatının geçmişteki ve kendi yaşadığı dönemdeki edebî eserlere yaptığı sayısız göndermeyle dolduracak şekilde okuyordu. Üstelik Shakespeare’i İngilizceden, Dante’yi İtalyancadan, Antik Yunan tragedyalarını Antik Yunancadan, Cervantes’i İspanyolcadan okuyabiliyordu. Edebiyat tutkusuyla dil öğrenme tutkusu iç içe geçmiş, birlikte ilerlemişti çünkü... Geçtiğimiz haftalarda yayımlanan Karl Marx ve Dünya Edebiyatı’nda, Oxford Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı profesörü olan ve 2012’de yitirdiğimiz Siegbert Salomon Prawer, Karl Marx’ın, edebiyata ve dile büyük bir tutkuyla bağlı olan bu “kitap öğütme makinesi”nin teorik ve siyasal serü veninde edebiyatın tuttuğu yeri, kronolojik bir incelemeye tabi tutuyor. Prawer’in eseri, Marx’ın eşine, kızlarına ve arkadaşlarına yazdığı mektuplardan doktora tezine, polemiklerine, gazete yazılarına ve elbette teorik metinlerine uzanan bir genişlikte, edebiyatın Marx’ın hayatındaki ve külliyatındaki yerini, hem Marx’ın edebiyatı kendi tarihsel materyalizminin içerisine nasıl yerleştirdiğini, yani edebî üretimle hayatın maddi olarak üretimi arasındaki bağlantıyı nasıl kurduğunu, hem estetik anlayışını, yani estetikle siyaset ve ekonomi arasında kurduğu ilişkiyi hem de Marx’ın bizzat kendisinin kişisel ve gündelik yaşantısında edebiyatın tuttuğu yeri, son derece ayrıntılı ve özenli bir şekilde, tek tek metinlere, anılara, mektuplara yoğunlaşarak ortaya koyuyor. EDEBIYATLA ZENGINLEŞEN KURAM Kitaptan öğrendiğimize göre, Marx henüz çok genç bir öğrenciyken Homeros, Sofokles, Platon ve Tukidides gibi Antik dünyanın en büyük isimleriyle tanışıyor, babası sayesinde başta Schiller olmak üzere 18. yüzyıl Alman klasiklerine, müstakbel kayınpederi sayesinde de başta Shakespeare olmak üzere İngiliz edebiyatına merak salıyor. Gençken kendisi de biricik aşkı Jenny için şiirler yazıyor ama daha sonradan edebiyata bu anlamda bir yeteneğinin olmadığını fark ediyor. Hatta ilerleyen yıllarda Jenny’le birlikte bu şiirleri kahkahalarla hatırlıyor, bunlarla dalga geçerek eğleniyorlar. Marx bir edebiyatçı olamıyor ama edebiyattan hiçbir şekilde vazgeçmiyor. Yabancılaşma kuramından kapitalizmin işleyiş mekanizmalarının incelenerek ortaya konmasına doğru uzanan süreçte “edebiyat hayaleti” bütün metinlerinin üzerinde gezmeye devam ediyor. Shakespeare’in Venedik Taciri’nin Shylock’u, yine Shakespeare’in Atinalı Timon’u, Goethe’nin Faust’u, Cervantes’in Don Kişot’u, 1844 El Yazmaları’ndan “Komünist Manifesto’ya, Kutsal Aile’den Kapital’e, Marx’ın bütün metinlerinde karşımıza çıkıyor. Edebiyatın hayaleti, tarihin, felsefenin, iktisadın kesişim noktasında, kuramı anlaşılır kılmak, anlatımı güçlendirmek, muarızlarda bir yumruk etkisi yaratmak, metnin okurdaki etkisini artırmak için sahneye sürülüyor, metni çok katmanlı, derinlikli ve şenlikli bir veçheye büründürüyor. Kızlarının 1865’te kendisine doldurttuğu ankette, “en sevdiğiniz uğraş” sorusunun karşısına “Kitap kurtluğu” yazan Marx, “en sevdiğiniz şair” sorusunu Shakespeare, Eshilos, Goethe, “en sevdiğiniz yazar” sorusunu ise “Diderot” diye yanıtlıyor. “Düsturunuz”un karşısındaki boşluğa ise “Nihil humani a me alienum puto” (İnsani olan hiçbir şey bana yabancı değildir) cümlesini yazıyor. Edebiyat, Marx’ın insani olanı, insana dair olanı anlama çabasında vazgeçilmez bir yerde duruyor; üstelik o ünlü 11. Tez’i hatırlayarak söyleyecek olursak, edebiyat, insanı ve dünyayı sadece anlamanın değil, onu değiştirmenin de felsefesi olan Marksizmin üzerinde, kendisi de dünyayı değiştirmekle görevli bir hayalet olarak arz ediyor. Marx geleceğin komünist toplumuyla ilgili olarak çok az şey yazmışsa da, zorunluluk dünyasının yerini özgürlük dünyasının aldığı, çalışma saatlerinin azaltıldığı ve kişinin kendini tam anlamıyla gerçekleştirmesinin koşullarının sağlandığı bir toplumda, kendini gerçekleştirmeye örnek olarak resim yapmayı ya da edebiyat eleştirisi yazmayı vermişti. Bu da bize sanatın ve edebiyatın hayaletinin sadece dünyayı değiştirirken değil, dünya değiştikten sonra da insanla birlikte olmaya ve insana dair olanı anlatmaya devam edeceğini gösteriyor. n Karl Marx ve Dünya Edebiyatı / S.S. Prawer / Çev: Ezgi KayaSelin Dingiloğlu / Yordam Kitap / 384 s. / Şubat 2019. 14 14 Mart 2019
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle