Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İbrahim Müteferrika II Basımevi, eğitimin demokratikleşmesine, Türkçenin ölçünleşmesine ve genel demokrasi bilincinin gelişmesine katkıda bulunmuştur. İ brahim Müteferrika, 1729’da bastığı ilk kitap olan Vankulu Lügati’nin başında yer alan “Matbaanın Gerekleri” adlı yazısında, insanoğlunun “yazılı mirasının korunması”, sözcüklerin doğru yazımı ve böylece iletişimin etkinleşmesi açısından basımevinin yararlarını anlatır. Evrensel insanlık değerlerini öne çıkaran bu basımcının anılan denemesinde, basımevinde basılan sözlükler ve kitapların yararlarını şu on maddede toparlar: 1 “Toplumun alt ve üst sınıflarının eğitiminin gelişmesine” katkıda bulunur. 2 İslam’dan sonra yazılan değerli yapıtların yenilenip yaygınlaştırılmasını sağlar. 3 “Kötü iklim koşullarına daha dayanaklı” olan bu kitaplar, “öğretmen ve öğrencilerin güvenini” artırır. 4 Basımevi, kitapların ederini azaltır. Böylece öğrenciler ve “daha fakir olanlar da kitap satın alabilir.” 5 Basılan kitapların başına “içindekiler” sonuna ise, “zor sözcükler” ve “önemli ve yararlı” şeylerin dizini eklenerek, “kitapların okunması kolaylaştırılır.” 6 Ederi düşük olan kitaplar, “taşradaki kasabalılar ve köylülerce” de okunabilir ve böylece “bilgisizliğin ortadan kaldırılmasına yardımcı olur.” 7 Basımevinde çeşitli bilim ve teknik alanlarında çoğaltılan kitaplarla her kentte “öğrencilerin gereksinmesini karşılayan ve halkı aydınlatan genel (halk) kütüphanelerin koleksiyonları zenginleşir.” 8 Osmanlı sultanları, kitapların sayısını çoğaltacak basımevine destek olurlarsa, “şerefleri de çoğalır.” 9 Hıristiyanlar, Arapça, Farsça ve Türkçe eserleri “kendi gereksinmelerini karşılamak amacıyla” basmaktadır. Ancak söz konusu kitaplar, “bu dilleri fazla bilmeyen kişilerce basıldıkları için”, hatalarla doludur ve “İslam dünyasında fazla rağbet görmemiştir.” Kazanç elde etmek için, Müslümanlar “bu üç dilde kitap basmalıdır.” 10 Bir basımevinin kurulma sı, “devlet adamlarınca da daha önce de düşünülmüştür”; ancak “basım sanatından anlayan kişiler eksik olduğu için”, bu düşünce gerçekleştirilememiştir. Yukarıda özetlediğim basımevinin kurulmasına ilişkin gerekçelerin önemli bir bölümü, kitap basımının eğitimöğretimin yaygınlaşması, bilgisizliğin ortadan kaldırılması, yoksul halk kesimlerinin de kitap alabilmesi ve kamuya açık kütüphanelerde kitap sayısının artmasına ortam hazırlamıştır. Sayılan gerekçeler, hem ilgili alanlarda bilgiye ulaşımın demokratikleştirilmesi, hem de genel demokrasi bilincinin gelişmesi bakımından son derece önemlidir. Ayrıca, 1700’lerden sonra basımevinin kurulması ve işletilmesi için gerekli uzman personel ve teknik altyapı vardır; toplumsalkültürel koşullar olgunlaşmıştır. BASIMEVİ, UZMANLAŞMA VE KÂĞIT ÜRETİMİNİ GÜNDEME GETİRMİŞTİR Böyle bir demokratik açılımın önünü açan İbrahim Efendi’nin “Matbaanın Gerekleri” yazısı, gerçek bir yenilikçi, hatta devrimci bir atılımın belgesi olarak nitelendirilebilir. Bu anlayışla kurulan basımevi, toplumsal modernleşme sürecine önemli bir ivme kazandırmıştır. Müteferrika, Saray’dan gerekli desteği aldığına ilişkin belgeleri, basımevinin gerçekleştirdiği ilk kitap basımında yayımlar. Doğduğu ve gençliğinin geçtiği Macaristan’ın Koloszvar kasabasındaki basımevinin yöneticilerini de tanıma olanağı bulmuştur. Böylece, Avrupa’da basım tekniğinin geliştirilmesini ve kullanımını öğrenen bu ilk basımcı, kurduğu basımevine “harf dökümü için usta bir Yahudi’yi işe almıştır.” Basımevinin kazanç getirici yönünü öne çıkararak, Müslümanları da basımcılığa özendirmeye çalışmıştır. Orlin Sabev’in Mustafa Nuri Paşa tarihine dayanan anlatımıyla, Sultan III. Murat (1574 1595) döneminde bir yabancı, “Türk harfleriyle kitap basması ve gümrüklerden mu obkula@hacettepe.edu.tr af tutulması için başvurup, gerekli izni”, alır ve kitaplar basar. Bu anlatımda geçen “Türk harfleri”, “Arap alfabesi” için kullanılmasına karşın, Türk harfleri ile kitap basma düşüncesinin ortaya çıkması önemli bir aşamadır. Bu konuları, Türk Kitap Tarihi adlı çalışmasında ayrıntılı irdeleyen Alpay Kabacalı’yı da değerbilirlikle anmak gerekir. Orlin Sabev’in deyişiyle, Osmanlı yönetimi genelde, “Batı’da basılan Arapça harfli metinlerin satılmasına izin verir”; ancak Batı’da basılan ve Doğu’da satılması amaçlanan Arapça kitaplar, “Osmanlı kitap piyasasında beklenen başarıyı elde edemezler.” Bunun başlıca nedenlerinden biri, Müslümanların yüzyıllar içinde edindikleri alışkanlık sonucu olarak basılı kitaptan uzak durmaları, daha pahalı olmasına karşın, el yazmalarını yeğlemeleridir. İbrahim Efendi’nin, “Basımevinin Gerekleri” yazısında bu konulara değinmesi, onun hem Avrupa, hem de Osmanlı kitap pazarını da çok yakından tanıdığını göstermektedir. Kitap basımındaki eksiklikleri bilen bu basımcı, nitelikli kitap basabilmek amacıyla verdiği dilekçede daha baştan “birkaç düzeltmen” atanmasını ister. Basılan ilk kitap olan “Vankulu Lügati”nin birkaç sayfasının düzeltmesini 5 Türk yapar. İbrahim Müteferrika basım giderlerinin karşılanmasına ilişkin dilekçesinde “iki yıldan beri Yirmisekiz Mehmet Çelebi’nin oğlu Said Ağa’dan destek gördüğünü” özellikle belirtir. Bu dilekçe üzerine, Saray, basımevinin ilk baskısı için gerekli giderlerin “makul ölçüde” karşılanmasını buyurur. Ayrıca, şeyhülislam makamında bulunan Yenişehirli Abdullah Efendi, “sözlük, mantık, fizik, astronomi ve bunlara benzer konulu kitapların basılmasına ve hatasız basımları için gerekli düzeltmeleri yapacak” birkaç bilgili kişinin atanmasına ilişkin fetva yazar. Dönemin önde gelen aydınlarından biri olan Said Ağa’nın işin içinde olmasının ve parasal desteğinin ne denli önemli olduğunu özellikle belirtmek gerekir. Osmanlı yönetiminin desteğinin yanı sıra, din adamları ve sayıları 90.000 kadar olan hattatlar, basımevinin kuruluşuna ve işletilmesine karşı çıkar. İbrahim bu karşı çıkışı önemsemez; ilk kitapların basımı için, önceden Almanya’dan getirtilen basmacılar ve harf dökümcüleri hemen işe koyulur. Ayrıca, ilk basımevi, İstanbul’daki Yahudi, Ermeni ve Rum basımevlerinden yardım görür. Bu yardımlar yeterli olmayınca, altı Türk önce Viyana üzerinden HollandaLeiden’e gönderilip, orada Arap ve Türk harflerini döktürürler. Bunun dışında Osmanlının Viyana Konsolosu, basımevinde çalıştırılmak üzere, birkaç basım çırağı ve dizgi ustasını işe alıp İstanbul’a gönderir. n İbrahim Müteferrika’nın ilk bastığı kitap olan “Vankulu Lügati”nin elyazması... 6 28 Şubat 2019