Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sevgili okumadan, yazmadan yaşayamayan dostumuz, Sen de bizim gibi kitaplar, yazarlar hakkında okumaya bayılıyorsun, biliyoruz! Tam da bu yüzden kitapları hayatının merkezine yerleştiren okurlarımız için bir süredir “Atölye” serisini yayımlıyoruz. “Atölye” serisinin son kitabı Sıradışı Yazarlar hayat hikâyelerini okumaya doyamadığın o usta kalemlerin belki de hiç duymadığın yönlerini bir araya getiriyor. Yeni! Schiller neden yazarken çekmecesinde hep çürük elma bulundururdu? Hangi yazar arabasında, hangisi küvetinin içinde yazmayı severdi? Victor Hugo neden neredeyse bütün kıyafetlerini saklamıştı? Sonuçta “tuhaflıklarımız” yüzünden kendimizi yalnız hissetmeyeceğimiz bir yer varsa, o da edebiyat! Yazarların birbirinden garip hikâyelerini okuyup ilham almak, kendi yazma yolculuğunda kendi alışkanlıklarını bulmak istersen Sıradışı Yazarlar seni bekliyor! hepkitap hepkitap hepkitapp hepkitap.com.tr AKIN AKSU’NUN ROMANI ‘Bir Taşra Köpeği’ Akın Aksu’nun, Nuri Bilge Ceylan’ın yönetmenliğini yaptığı “Ahlat Ağacı” filmine ilham veren ilk romanı “Bir Taşra Köpeği” yayımlandı. Aksu aynı zamanda filmin ortak senaristlerinden ve oyuncularından. ADALET ÇAVDAR B ir Taşra Köpeği, taşrayı üzerindeki toz bulutları hariç hiçbir şeyin hareket etmediği bir manzara olarak değil, daimi bir devinimin mekânı olarak resmediyor. Taşraya atfedilen kasvetli havaya, taşranın adresi olduğu takıntıları ince detaylarıyla ifşa ederek meydan okuyor. Ve fakat Bir Taşra Köpeği hiçbir yere bağlanmıyor. Bunu size en baştan söylemesine rağmen rehberlik ettiği taşra yolculuğuna gönüllü yazılmanızı sağlayacak kadar vaatlerle dolu. Akın Aksu’nun Gazete Duvar’dan Serkan Alan’a verdiği röportajda, kitabın aslında yazarın yaşantısıyla ortak yönleri olduğu ortaya çıkıyor. Üniversiteden mezun olduktan sonra Çanakkale’de pek çok işe başvurup bazılarında çalıştığı ve hayatı anlamsız bulduğu bir zaman diliminde insanları dinlemeye, gözlemleye ve notlar almaya başlamış. O notlar bir zaman sonra Nuri Bilge Ceylan’ın Ahlat Ağacı filmine ilham kaynağı olmuş. BİR ERKEK ROMANI Bir Taşra Köpeği etrafta bir anlığına görünen kadınlar dışında bir erkek romanı. Ne taşra ne şehir olan bir yerde gündelik hayatını bir şekilde döndürmeye çalışan erkeklerin anlatısı. Üniversitesi olan, herkesin kendince bir siyasetin ucundan tuttuğu, üniversitede çalışan hocaların da etkisiyle hiç yoktan iyi bir kültürsanat ve etkinlik şansı yakalayan lakin o hocaların da birbirleriyle çekiştiği, herkesin kendini var etmek üzerine diğerleri hakkında çok konuştuğu bir kasaba. Çaycısı, internet kafecisi, tavuk dönercisi, okulu bir türlü bitiremeyen öğrencisi, solcusu, sağcısı, bekçisi, trafik polisi tekmili birden bir şekilde yaşamanın derdinde olan insanların gündelik hayatının içinde dolaştırıyor sizi Akın Aksu. Çok sıcak bir yazın ardından biraz serinlik geliyor ve zamanın nasıl aktığı konusunda bundan daha büyük bir ipucu vermiyor. Mekânlar ve insanlar da çok canlı bir şekilde tasvir edilmiyor romanda. Herkesin kendi taşrasını dönüp hatırlaması için bir fırsat sunuyor böylece Aksu. Herke sin herkesi tanıdığı, birisi ortadan kaybolunca merak edilen, salalarda okunan isimlerin tanındığı yerlere ve zamanlara özgü bir canlılığı hayal etmeye zorluyor. Romanın ana karakterinin, yani bize olayları anlatan ve sürekli bir işe girip çıkan, kirasını ödeyemeyen, ideolojisinin ne olduğunu tam anlayamadığınız kişinin adını öğrenemiyoruz. O kasabanın her yerine bir şekilde girip çıkabilen, sıkılan, kendince yaşadığı varoluş ağrılarına yine kendince anlamlar veren ama bu verdiği anlamları anlatmaktan da hoşlanmayan biri olarak dolaşıyor ortalıkta. İnsanların kaygılarını, sıkıntılarını, dünya meselelerini dinliyor. O an orada bulunuyor. Herkesin kabul edebileceği cevaplar veriyor ve bununla yetiniyor. Herkes kadar, herkesten daha az; hülasa bir selamlık canı var. İNCELİKLER PEŞİNDE Bir Taşra Köpeği, Akın Aksu’nun edebî geleceğine dair umutlu bir önsezi bırakıyor dimağda. Büyük hikâyeler peşinde koşan ve bu yüzden birbirini tekrar eden popüler edebiyattan yüz çevirme ihtiyacı, kaçınılmaz olarak bizleri küçük şehirlerin küçük öykülerinin incelikli detaylarına savuracak gibi duruyor. Akın Aksu ise böylesi bir dönemeçte rehberlik etmeye çoktan hazır. n Bir Taşra Köpeği / Akın Aksu / Doğan Kitap / 256 s. 10 21 Şubat 2019