Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYGI ÖZTÜRK’TEN ‘MENZİL İKİ TARİKATIN YÜZÜ’ Atatürk’e kurban olsalardı! Saygı Öztürk, özellikle Sağlık Bakanlığı’nda örgütlendiği iddia edilen Menzil ve Buhara’ya gitti, şeyhlerle, sofilerle konuştu. Yaşananları yerinde gördü ve yazdı. Kitapta, Menzilcilerin neden ikiye bölündüğünü, tarikatın Bilgin Balanlı’nın Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nı nasıl önlediğini, 15 Temmuz için düşündüklerini, holding kuran tarikatın ticari işleri nasıl yürüttüğünü okuyacaksınız. İPEK ÖZBEY M enzil dergâhı ikiye bölünmüştü. Ölen Şeyh Muhammed Raşit Erol’un büyük oğlu Feyzeddin Erol, önce Ankara Pursaklar’da, sonra Eskişehir Sivrihisar’a bağlı Buhara köyündeydi. Amcası şeyh Abdülbaki Erol ise Menzil’i büyütüyordu. Büyük oğlu Şeyh Saki Erol’u da halife ilan etmişti. Gazeteci Saygı Öztürk’ün ilk durağı medrese öğrencilerinin ‘Seydam’, ‘Şeyhim’, ‘Sultanım’ dediği Feyzeddin Erol’un Buhara’daki dergâhıydı. Erol, basında ilk kez bu kitap için Öztürk’e konuşuyordu. 1957 doğumlu Erol, hayatını anlatırken ilginç ayrıntılar verdi: “1972’den 1976 yılına kadar hem yöreden, hem devletten çok eziyet çektik. 1971 muhtırasını da gördük, onun da eziyetini yaşadık. Öyle ki, camide namaz safları için askerler geldi, bizim başlarımızdan külahlarımızı topladılar, vatandaş bizi tanıyıncaya kadar çok eziyet gördük, babamın her gün 1520 mahkemesi vardı.” FEYZEDDİN EROL, MENZİL’DEN NEDEN AYRILDI? Feyzeddin Erol, 12 Eylül dönemindeyse hiçbir sıkıntı çekmediklerini, devlet baskısı çekmediklerini belirtiyor. Şu sözler önemli: “Yolda aramalar olursa Menzil’e gidiyorum diyen hiç kimseye dokunmadılar, buyurun geçin denildi, kimlik kontrolü bile yapmıyorlardı. Bu durum 1983’e kadar sürdü...” Erol, o yıllardaki siyaset bağlantılarını isim vererek açık açık anlatıyor. Özal döneminde Büyük Türkiye Partisi’nin genel başkanı emekli Orgeneral Turgut Sunalp’le randevusuz görüştüklerini, kendilerine büyük hizmette bulunduğunu, eski bakan ve milletvekili Işılay Saygın’ın çok yakın arkadaşları olduğunu söylüyor. Feyzeddin Erol, babasının yerine geçmiyor. Menzil’den neden ayrıldığını da şöyle anlatıyor: “Gördüm ki yanlış işler oluyor. Vakıf kurdular, bu vakıf bi zim için bir şey değildi. Çünkü babamın, dedemin vakfı yoktu. Dedemin ne televizyon kanalı, ne dergisi, ne radyosu, ne alışveriş merkezi vardı. Amcam dedi ki, ‘Sen vakıf başkanı ol’. ‘Ben, bu işte yokum’ dedim, teklifini reddetmem ve aramızdaki konuşma pek hoş olmadı. SAĞLIKTA NE KADAR GÜÇLÜLER? İşte Pursaklar hayatı o günden sonra başlıyor. Buraya başlangıçta devlet erkânından kimse gelmiyor. Zamanla Mehmet Ağar, Murat Karayalçın gibi isimler bile uğruyor. Sağlık Bakanlığı’nın Menzil tarafından idare edildiğine ilişkin iddiala ra kendi penceresinden bakan Erol, “Bugün benim işim Sağlık Bakanlığı’na düşerse, hayatta beni muayene de etmezler. Menzil’e gitmediğim için. O yüzden biz devlet hastanesine değil, özel hastanelere gidiyoruz” diyor. Erol, Enerji eski Bakanı Taner Yıldız’ın da, Sağlık eski Bakanı Recep Akdağ’ın da evlerinde büyüdüğünü anlatıyor. Her hafta yanında olduklarını, şimdi kendisi Menzil’den kopunca selamı kestiklerini belirtiyor. TASAVVUF VE CEMAAT Peki iki Menzilci grup birbirinden hangi farklarla ayrılıyor? Erol’a göre basit: “Benim farkım tasavvuftur, onlarınki cemaat... ” Tasavvuf kalple ilgilenirken, cemaat paraya dayalıdır diye açıklıyor bu durumu. Feyzeddin Erol, laiklik konusunda ilginç bir anekdot anlatıyor: Bir gün emekli Orgeneral Turgut Sunalp’in evindeydik. 6. ve 7. Kolordu komutanları da vardı. Dedim ki, ‘Bakın beyler, Türkiye hiçbir zaman İran olamaz. Korkmayın. Türkiye’ye şeriat de gelmez.’ Konuşmanın ayrıntılarını kitapta okuyacaksınız, sonunda da Erol’un bu konuşmasının komutanları rahatlattığı yorumunu okuyacaksınız. Konu dönüp dolaşıp Atatürk’e geliyor. Erol, bazılarının Atatürk’ün arkasına saklanıp din düşmanlığı yaptığını söylüyor, “Atatürk keşke şimdi olsaydı” diyor: “Atatürk hiçbir zaman aslında dine karşı değildi. Biz kendi kendimize bunu bu hale getirdik.” Saygı Öztürk, Menzil’in halife ilan ettiği Seyda Saki’yle de görüşmek üzere yola koyuldu. Adıyaman Havalimanından Menzil’e yaklaşırken gördüğü modern binalar, Menzilcilerin yaptırdığı devre mülklerdi. Daha inşaat halinde satışları yapılmıştı. Şeyhin evine uzaklığına göre devre mülkün fiyatı değişiyordu. Menzil köyü, terör bölgesinde değildi ama valilik 18 güvenlik korucusu, bir de korucu başı görevlendirmişti. Terör bölgesi olmayan yerde Menzilcilere devlet korucu maaşı ödüyordu. Burada ziyaretçilere sabah ve öğleden sonra çorba ile üçer küçük ekmek veriliyordu. Bazı müritler orada içilen çorbanın yüz yıl midede kaldığına inanıyordu. EROL: “ATATÜRK’Ü HİÇBİR ZAMAN TARTIŞMAM!” Görüşme sırasında Saki Erol’un söyledikleri de en az Feyzeddin Erol’unki kadar ilginç: “Türkiye keşke laik olsa. Ama vallahi laiklik yok, laiklikle alakası yok. Ben Fransa’da laikliği gördüm. Diyanete karışmıyor, dine karışmıyor. ‘Ben papazın maaşını vermem’ diyor. Burada imam hatip var mı, var. Laiklik bu mu? Hani din ile devlet ayrı? Devlet, dinin amiri olmuş. Ruhbanlık yok İslamiyette.” Saki Erol konu Atatürk’e geldiğinde “Atatürk’ü hiçbir zaman tartışmam. Millete mal olmuş bir insandır. İyisiyle kötüsüyle insanın gönlünde yer etmiş. Ayrıca Atatürk’ü tartışırsan hiçbir faydasını alamazsın...” diyor. Siyasi olarak kimleri desteklediklerine, önce hiçbir zaman siyasi amacımız olmamıştır yanıtını veriyor, sonra isimleri saymaya başlıyor... Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Turgut Özal, Mesut Yılmaz, Recep Tayyip Erdoğan... Hâla AK Parti’yi desteklediğinin de altını çiziyor. “FETÖ gitti METÖ geldi” sözlerine kulak asmadıklarını anlatıyor, Recep Akdağ ile ilgili iddialara cevap veriyor. Saygı Öztürk’ün gazeteciliği eski günleri, gazetecilerin olay yerinde olduğu Babıâli ruhunu yaşatıyor. Menzil: Bir Tarikatın İki Yüzü kitabında, buraya gidenin uyuşturucuyu bırakması için neler yapıldığını, neden ikiye bölündüklerini, tarikatın Bilgin Balanlı’nın Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nı nasıl önlediğini, 15 Temmuz için ne düşündüklerini, holding kuran tarikatın ticari işleri nasıl yürüttüğünü okuyacaksınız. n Saygı Öztürk / Menzil İki Tarikatın Yüzü / Doğan Kitap / 272 s. 4 19 Aralık 2019