Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Evsiz barksız kaldı özlem ve umut cevatcapan33@gmail.com Matthias Buth / Şiirler / Çeviren: Yüksel Pazarkaya Matthias Buth 1951 yılında Almanya’nın Wuppertal kentinde doğdu. Köln Üniversitesi’nde hukuk okudu. Hukuk doktoru olarak 2016 yılına kadar başbakanlıkta görevliydi. Sonrasında avukat olarak çalışmaya devam ediyor. Köln yakınında RösrathHoffnungsthal’da yaşıyor. Şiirleri çeşitli dillere çevrildi. 2018 yılında yayımlanan Gott ist der Dichter (Tanrı Şairdir) kitabından birkaç örnek sunuyoruz. GÜVEN Ne olabilir Benim mezarım Umuttadır Her gün Dirilirim Düşlerden Ve akşam batarım Ufkun ardında Senin bana çizdiğin NOEL Saf ve savunmasız Tekmelere ve bakışlara karşı korumasız Büzülüp kalmış Ayak yerinde kamyonun Duruyor ölmek üzere bir çocuk Halep’ten geliyordu Donbass’dan geliyordu Görmeyen bir yığın Ağlamıyor ve her şeyi duyuyor Arama emri çoktan çıkarılmıştı Bir teslim makbuzu gibi ölüme Henüz görülmüyor Sanki bizi kastetmiyor ORATORYUM Doğ, ey güzel sabah ışığı Ve güne bula gökyüzünü O zaman ölmeyiz Ölümde otururuz günden güne Bir gökyüzü salıncağı Bize bakan göz ışığı o Dibine dek Yaşam arar bizde Dallarda damlalar birikir Sisten ve geceden, isterler sanki Patlamak gizli hevesle 18 19 Aralık 2019 Sabah ışığı kaldırır onu Kaldırır bulutların dudağına Damları yalayan SABAHLEYİN Otobüse yürürken Kuşlar sana dallardan Yeşil harplar atarsa ve sen onları tutarsan Önünden giden bakışlarla Kaçak dünya gezginleri gibi Gönderirim sabah güneşini Daha mahmurdur o ve üstünde tay nemi Ama ışığı yeterlidir kontur çizmek için Kulaklık nefesini omzuna koymak Ve seni görmezden gelmek için Yedi mil gölgeler Adımlarının önüne serilecektir Ve isterler bir halı olmayı Nehirlerin mandolin dalgalarından Som sürüsü ve gülüşler dolu VİZESİZ İpotek çatı altında oturuyor Sabırlı o bütün tavalara dek Kurlar düştü Karatavuklar borcu şakıyor ev üstüne Dünyanın kurtuluşuna Piyano bir polka daha içiyor Ve mutfağa diyor hafiften bir kreşendoyla Evsiz barksız kaldı özlem ve ölüm Oradan yola çıkıyor anakaralar Bunu öncelikle sesler işitiyor Rüzgârlarla kardeş oldukları için Ev kendini sevdi temellere kadar Varoluşa ve olası tekrar dönüşe Martta safranlar Sahte pasaport çıkarıyor Ve vize dağıtıyor Kapıların açık durduğu Avrupa içine Denizler gibi Bizi yansıtan gözler gibi SANKİ Sanki bitirilirmiş gibi Sanki başlanılmış hikâyeler geriye çekilirmiş Bakışlarla onaylanmış sözleşmeler yok edilirmiş Ve göl unutabilirmiş gibi sahili Dilde kalır manzaralar Avuçiçinde nehirler Yılların ikiz akışında damarlaşan Saçta başta orda burda Köln Katedralinde Üç Kral Sunağı arkasında Yatıyor Richeza bir Polonya kraliçesi Ren’den geldi Her sabah kapılar kapalıyken daha Oturur hâlâ koro sıralarında bitirir son hikâyeyi Arı altınıyla doğu ülkesinden ve Koyar yine türkü söyleyen suskunluğuna İLK DON Acı soğuk geceyi Şeritlere koymuştu Hâlâ duruyorlardı Kıpırtısız ve ölümgüzeli Yamaçları tuzla evlekleri kaplıyordu Ve pencereler uyanış buharlıyordu Siyah İnce vızıltısı bir sineğin Mesafeleri ölçüp çarpmadı Soğuğun sessiz kızkardeşi cama Oda sesine ayarlandı Ve onun peşinden uçtu saatten saate Uçuş devinileri günü aydınlattı Bir camardı ikonu gibi Takılmış bir pannonik gülüşe Hiç bitmeyen