Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KItap l bebek l ÇOCUK cumhuriyetkitapcocuk@gmail.com l GENÇ BURCU YILMAZ l HAFİZE ÇINAR GÜNER l Sİmlâ SUNAY TAŞ KÂĞIT MAKAS Ben bir kirpiyim Küçük ’ün devamında olmasını umduğum şeyler Kırpıntı ’da gerçekleşiyor; oğlan bir peygamberdevesine dönüşüyor, baba vıraklıyor, anne ise kök salıp filizleniyor. Burcu Yılmaz Bazı şeyler çok basit. Lafı dolandırmaya gerek yok. Mesela “seni hiç kimse itip kakmamalı,” “seni hiç kimse korkutmamalı,” “büyükler küçüklere sahip çıkmalı.” İşte bu kadar! H “Bazen okula yüzümde morluklarla giderdim. Öğretmenler hiçbir şey sormazdı. Dahası, veli toplantılarında beni babama şikâyet ederlerdi. Babamın tehditlerinden biri de ‘seni okulda döverim’di. Ki bir defasında okulda bana tokat atmıştı, çok utanmıştım.” Bu sözler bir arkadaşıma ait. Çocukken maruz kaldığımız şiddeti başkalarına anlatmakta, yardım istemekte neden bu kadar zorlandığımızı düşündüğümde aklıma gelen ilk şey, dışarıya örnek aile tablosu çizmemiz gerektiğinin daha küçücükken iliklerimize dek işlendiği oluyor öte yandan. Anne babamız örnektir, ev kendimizindir. Her ders yılı başında sınıfın ortasında ayağa kaldırılıp maruz kaldığımız, anne babamızın işinin ne olduğu sorusuna vereceğimiz yanıtları evde çalıştırmışlardır bize. Oysa o evde neler yaşadığımızı merak etmezler ya da görmezden gelirler. Etrafında kendisine bakan tek bir gözle karşılaşamayan ve “onu teselli edecek biri” olmadığına inanan küçüklerin “Başkabiri”ni akıl etmesi kolay olmayabilir haliyle. İşte tam da bu noktada Küçük gibi kitapların varlığı daha bir önem kazanıyor. Zira bu kitaplar bize ve küçüklere “Küçük, başının çaresine bakabilir!” diyor ve üzgün karnımızı, kollarımızı, başımızı o başka birine gösterebilmemize yardımcı oluyor. Büyüklere de küçüklerin, küçük olduğunu bir kez daha anımsatıyor. İsveçli yazar ve çizer Stina Wirsén’in, “illüstrasyonları ve hikâyesiyle çocukların içsel gelişimine katkı sunduğu için” 2017 Huckepack Ödülü’ne layık görülen Küçük, çocukların aile içinde maruz kaldığı şiddete lafı hiç dolandırmadan, büyük bir incelikle dikkat çekiyor ve küçükleri, yaşadıklarını anlatmaları konusunda yüreklendiriyor. Kitabın çizimlerinin en az metni kadar yalın ve güçlü olduğunu söylemek isterim. Bu denli hassas bir konuyu insan formunda olmayan ve cinsiyetsiz diyebileceğimiz karakterlerle ve basit bir teknikle aktarmak okurun Küçük’le bağ kurmasını kolaylaştırıyor. “Evlerinde korkuyla yaşayan çocuklara yardımı olur umuduyla” yazılıp çizilen Küçük, her küçüğün ulaşabileceği bir yerde olsa keşke. “ANNE KONUŞMUYOR. BABA SUSUYOR” Ve devamında şunlar oluyor: “Televizyon vıdı vıdı ediyor. Televizyonun açık olmadığı ender anlarda ortalık sessizliğe bürünüyor.” Bu sırada oğlan eline bir makas alıyor ve maceralar yaşamaya başlıyor. Kırpıntı’da, anne babası “para yumurtlamayan” (“biz bu kadarını yapabiliyoruz, sen büyüyünce daha iyisini ya parsın” cümlesine ne kadar benzer değil mi?) bir oğlanın, annesinin, apartman bahçesindeki çöp konteynırından getirdiği gazete kâğıtlarını kırparak çıktığı yolculuğu okuyoruz. Oğlan kırpıntıları yapıştırırken uçaklar düşüyor, açık pencereden giren rüzgâr gazeteleri havalandırıyor, birileri bir yerde çığlık atıyor, küçük çocuklar ve teyzeler ağlıyor, sonra bir kasırga çıkıyor ve hepsi annenin mavi poşetine tıkılıyor. Ona birazdan aynı konteynırdan yeni gazeteler getirecek olan annenin… “BEN BİR PEYGAMBERDEVESİYİM” Kırpıntı’nın kahramanının Küçük’ü andırdığını söyleyebilirim. Birbiriyle pek konuşmayan anne babaya sahip yalnız bir oğlan, odasında kendine farklı farklı dünyalar kuruyor. Küçük’ün devamında olmasını umduğum şeyler Kırpıntı’da gerçekleşiyor öte yandan; oğlan bir peygamberdevesine dönüşüyor, baba vıraklıyor, anne ise kök salıp filizleniyor. Konunun nasıl bu noktaya geldiğini öğrenmek için kitabı okumanız gerekiyor ve “ama”yı bir kenara bırakmanız. Olayı en heyecanlı yerinde kestiğim için üzgünüm. H Kırpıntı’nın güzel çizimlerinde kullanılan ve kitabın kahramanı oğlanın da kullandığı kolaj tekniği üzerinde ayrıca durmak istiyorum. “Sanatçı yaşadığı ânın arkeoloğu olarak, kübistler ya da fütüristler gibi çok iyi kurulmuş bir bağlam içinde estetik değeri ya da anlamına değil ama özünde var olan ifadeselliğine bağlı olarak, günlük yaşamın çoğunlukla aşağılanan, kırılgan kalıntısı çöpün dökümünü sabır ve coşkuyla çıkarır. Otobüs bileti, etiket, konserve kutusu kapağı, tanıtım ilanları, yırtık zarfta onu çeken terk edilmişlikleri, pislikleri, atmış ya da solmuş renkleridir; modern yaşamın bu alçakgönüllü nesneleri, sanatçının duyarlılığını harekete geçirir ve bunları, az görülen bir incelikle, yok etme ve yaratma süreçlerini uzamsaldinamik bir eytişimle bir araya getirmek için kullanır” der Cabanne (Aktaran: Enis Batur, Modernizmin Serüveni). Buluntu ve hatta işe yaramaz görünen nesnelerin bir arada kullanılmasına imkân tanıyan kolaj, yaratıcısına bambaşka olanaklar sunar. Tam da bu özelliği sayesinde sınırların genişlediği, belirsizleştiği ve hatta kaybolduğu bir alan yaratır. Bu anlamda, Kırpıntı için seçilen resimleme tekniğinin ve kullanılan malzemenin, kitabın konusunu da göz önünde bulundurunca, çok yerinde olduğunu düşünüyorum. Anlatıcı seslerin karıştığı, kahramanların anlatıya müdahale ettiği bir metni incelerken yazarlar çoğalmasından söz edebiliyorsak, Kırpıntı gibi kitaplarda da çizerler çoğalmasından söz edebiliriz pekâlâ. Kahramanların metne nerelerde müdahale ettiğini (ya da tam tersini) fark edebilmek için kılı kırk yaran bendeniz, çizimleriyle yaratıcı yaratılan sınırını belirsizleştiren kitaplarla karşılaşınca birkaç takla daha atıyorum. Her iki kitabın yayımcısı Ginko Çocuk, kurulduğundan bu yana, meselesi olan kitaplar yayımlıyor. Onu pek çok yayınevinden ayıran bir özellik de çocukları hırpalamadan anlatılması maharet gerektiren konuları ele alan kitapları seçmedeki başarısı. Her kitabıyla beni heyecanlandıran yayınevinin bu sağlam çizgiden hiç ayrılmamasını dilerim. n Küçük / Stina Wirsén / Çeviren: Ali Arda / Ginko Çocuk / 36 sayfa / 2019 / 6+ yaş Kırpıntı / Julia Friese / Resimleyen: Christian Duda / Çeviren: Olcay Geridönmez / Ginko Çocuk / 44 sayfa / 2019 / 9+ yaş 24 19 Aralık 2019