Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SELMİNA MELİKOĞLU’NDAN “AŞKIN YÜZYILI ELIZABETH” ‘Hayatının romanlaştırılması Elizabeth’e ilaç gibi geldi’ Selmina Melikoğlu, “Aşkın Yüzyılı Elizabeth”i gerçek bir yaşamdan yola çıkarak kaleme almış. Romanda SSCB’den öte, insanların dağılışını anlatan Melikoğlu, öncesinde Çarlık Rusyası’na değiniyor. Melikoğlu’yla ilk romanını konuştuk. NESLIHAN PERŞEMBE H ayatını yazdığınız Elizabeth Tuganova, sizi yazarlığa yöneltti. Elizabeth ile tanışmanızı ve romanı yazmaya nasıl karar verdiğinizi anlatır mısınız? Yazım aşaması ne kadar sürdü? n 2000’lerin ortasında, şimdiki eşim Ümit Yaşar Işıkhan ile Datça’da liman başkanıyken nişanlıydık. Datça’ya gelip giderken bir resim sergisinde Elizabeth ile tanıştım. Zamanla arkadaşlığımız ilerledi. Her ne kadar onu sevenler, takdir edenler olsa da yalnızdı. Hiçbir akrabası yoktu. Belki de bu nedenle bana hayatından küçük kesitler anlatıyordu. Her anlatışında yelpazesi genişledi. Bir gün bütün hayatını baştan sona anlatıp “Benim hayatım roman olur. Sana her şeyi anlattım. Romanımı yazmanı istiyorum” dedi. n Romanın fonunda Çarlık Rusyası, Ekim Devrimi, SSCB’nin kuruluşu ve yıkılışı var. Böylesine önemli tarihsel olayları bir romana dönüştürürken nelerden beslendiniz? “ROMANDA GEÇEN YERLERE GİTMEDİM” n Böyle bir roman yazan kişinin araştırmacı yönünün güçlü olması lazım. Hayatın her alanında sürekli bu coğrafya üzerine bilgi biriktirip düşündüm. Çok sayıda kitaptan yararlandım. Yoğun bir şekilde internet araştırması yaptım. Beni asıl besleyense Çarlık Rusyası’nın çöküşü, Bolşevik Parti’nin aksiyonları, dinamizmi, işçilerin, köylülerin ve halkın tepkileri, monarşinin yıkılışı ve onun yerine halk düzeninin gelmesiydi. Bu bilinci lise yıllarımdan itibaren aldım. Bu bakımdan romanla ilgili araştırmamda, geçmişimden de beslendim. n Osetya’da başlayan romanınız Moskova, Tiflis, Kutaisi, Rize, İstanbul, Bolu ve Datça’da sürüyor. Farklı yerlerin romanda buluşmasının zorluk ve kazanımları neydi? n Zorlukları; ilkin Ekim Devrimi’nden önce bu ülkeler her ne kadar Kafkasya topraklarındaysa da etnik, nüfus ve kültür olarak birbirlerinden farklı. Azerbaycan, Gürcistan ve Rusya’dan bütün bu farklılıkları kayıt altına almak benim için zordu fakat vazgeçilmezimdi. Çünkü ben bu araştırmaları yaparken büyük bir bilgi birikimine sahip oldum. Bakü’den tutun Tiflis, Kutaisi, St. Petersburg, Moskova, Osetya’yanın başkenti Vladikavkaz ile ilgili tarihsel, coğrafi ve kültürel bilgiler edindim. Roman yayımlanınca okurlardan gelen ilk soru şuydu: “Romanda geçen yerlere gittiniz mi?” Gitmediğimi söylediğimde inanmayanlar çıktı. Bu beni üzdü ancak sonra düşündüm; inandırıcı yazmışım ki bu yerlere gittiğimi sandılar. n Elizabeth, dostlarının deyimiyle Liz, bebeklikten bu yana epey travma yaşıyor ancak hep ayakta kalmayı başarıyor. İnsan ölüp ölüp nasıl dirilir? n Her insanın yapısı farklı. Elizabeth, acılarla çok erken tanışıyor. Bu erken tanışma onu törpülemiş. O kadar umutsuzluğun içinde hayatta kalabilme mücadelesini içselleştirmiş. O yüzden ölüp ölüp dirilmiş. Kitapta da iyi bir mesaj var aslında; ne kadar acı yaşasak da teslim olmadan hayatın üzerine gitmeliyiz. İnadına hayata tutunmalıyız. Ayakta durmalıyız. İnadına haykırmak lazım. n Glasnost ve Perestroyka sonrası Sovyetler Birliği’nde dağılan bir ülkenin vatandaşı olmanın çok ötesinde Elizabet Selmina Melikoğlu’nun kitabında iyi bir mesaj var aslında: “Ne kadar acı yaşasak da teslim olmadan hayatın üzerine gitmeliyiz, inadına hayata tutunmalıyız...” gibi insanlar. Onun Türkiye’ye gelmesi, travmalardan çıkışını sağlamış... n Aslında şans ama size katılıyorum. Bu coğrafyadaki insanlar onu gerçekten kucaklamış. Kucaklanmayı, şefkat gösterilmesini ve elinizden tutulmasını sevmez misiniz? Hoşa giden bir duygu. İnsana kaybettiği güveni yeniden kazandırıyor. Elizabeth için Türkiye, bir sağaltma yeri hâline geliyor. “HEPİMİZ KIRILMALAR YAŞIYORUZ” n Elizabeth aynı zamanda çılgın bir ressam; dünyayı yıkıp tekrar inşa eden bir sanatla uğraşıyor. Bu büyük güç mü Elizabeth’i yaşatan? n Evet. Resim yaparken bilinçaltındaki duyguları ortaya çıkarıyor. Belki de tuvalinde kendini görüyor; çizdikleri ona bir ayna oluyor. Konuşarak romanda bile ifade edilemeyecek hayatından kimi kesitleri, tuvalindeki desen ve renklerle gösteriyor. Bu da onun özgürleşmesini ve güçlenmesini sağlıyor. Bir de kendi kendini iyileştirici özelliği var. Elizabeth’in yaşadıkları korkunç. Çoğu insanın yıkılıp teslim olduğu durumlarda hayatta kalması gerektiğine inanıyor. Yaşayabilmek için çok fazla geçmişe gitmeden geleceğe bakıyor. Yaşadıkları, zaman zaman su yüzüne çıksa da hatıralarına teslim etmiyor. Seksen yaşına geldi ancak hâlâ aşkın peşinde. Hayat onu sevmese de o kendisini seviyor. n Romanınızda bakış açısı, anlatıcı, kişiler, zaman, mekân ve olay örgüsü arasındaki bağı kurarken yoldan çıktığınız oldu mu hiç? n Yoldan çıkmadım çünkü yazarken ayrıca notlar aldım. O notlar hep önümdeydi ve bana güç verdi. n Elizabeth Tuganova, yazdığınız romanı okuduğunda nasıl bir tepki verdi? Hayatının okunması, ona neler hissettirdi? Okurların tepkisi nasıl? n Hepimiz kırılmalar yaşıyoruz. Arkadaşlarımızla, dostlarımızla, güvendiğimiz kişilerle yaşadıklarımızı paylaştığımızda, acılarımız hafifliyor. Elizabeth de romanı okuduğunda üç kelime söyledi: “Sen beni anladın.” Aslında hayatın şifresi bu; anlaşılmak. İnsanlar evde, sokakta, iş yerinde bunu istiyor. Hayatının romanlaştırılması Elizabeth’e ilaç gibi geldi. Okurlardan bu zamana kadar güzel tepkiler, hoş eleştiriler aldım. Özellikle kadınların, romanda kendini buldukları yerler var. Pek çok kişi, “Romanınız filme çekilmeli” dedi. n Eğitimciliğinizden sonra yazar kimliğinizle ikinci bir roman kaleme alacak mısınız? n Evet yeni bir romana başlayacağım. n Aşkın Yüzyılı Elizabeth / Selmina Melikoğlu / Etki Yayınları / 384 s. 6 1 Mart 2018 KITAP