25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ÖZLEM NARİN YILMAZ’DAN “KAPIYI İÇERİDEN KİLİTLEDİM” ‘Aşk dönüştürür’ “Kapıyı İçeriden Kilitledim” bir aşkın romanı; başka hiçbir şeyle veya kimseyle ilgilenmeyeceğiniz kadar aşkı anlatıyor. Düşen, yenilen ve birçok kez ayağa kalkan aşkı... Özlem Narin Yılmaz’la yeni romanı ve aşk üzerine söyleştik. AYNUR KULAK Ü ç öykü kitabından sonra ikinci romanınız Kapıyı İçeriden Kilitledim yayımlandı. Romanınızda önce Alin Akyüz’le tanışıyoruz. Alin de bir roman yazarı. Alin’le beraber yolculuk etmeye başlıyoruz hikâyede. Baş kişilerden birini neden romancı yapmayı düşündünüz? n Hayatın içinde öyle kurgular vardır ki romanlardaki kurguları kat be kat aşar. Romanda Alin’in dediği gibi “Bazen hayat, mükemmel kurgulanmış bir romandan daha etkileyici değil mi?” Belki de bu sorunun cevabını da aramak istedim yazarken ve bunun için bir yazar kahramana ihtiyacım vardı. n Bu roman bir aşk romanı. Üstelik aşkın tanımının ve yaşanma şeklinin, artık hiç de kitapta okuduğumuz gibi olmadığı bir dönemdeyken böyle bir aşkı okumak hüzünlü geldi bana. Siz yazarken ne hissettiniz? n Haklısınız, her şeyin hızla üretilip hızla tüketildiği bir çağa pek uygun düşmüyor anlattığım aşk. Günümüzde sevgililer arasındaki mesafe, sanal olarak birbirine yaklaştıkça açılıyor diye düşünüyorum. Sanal ortamda sürekli beraberler ama birbirlerine ulaşamıyorlar. Sürekli birbirlerinin resimlerine, ‘an’larına tanıklık oluyorlar ama çoğunlukla aşkın o mükemmel uyumundan uzaklar. Ruhi Sezer, âşık olduğu kadının fotoğrafını zihnine âdeta kazırken bir tek an ve görüntü ona yıllarca eşlik ediyor. Ruhan’ın görüntüsü hayalinde sürekli çoğalıyor. Oysa günümüzün iletişim olanakları bize hayal etme imkânı tanımıyor, bizim yerimize hayal edip bakıyor, görüyor ve beğeniyor. Âşıklar, akıllı telefonlarına birbirinden daha çok bakıp onlarla daha çok zaman geçiriyor. Telefonlarıyla görüntü yaka lamaya çalıştıkça belki de hayatı kaçırıyorlar, gerçek hayatı, gerçek aşkı... “GEÇMİŞ GELECEĞİN İÇİNDE...” n Kitabınız bende roman içinde roman, zaman içinde zaman gibi bir algı oluşturdu. Geçmişe gitmeyi ve hikâyeyi oradan anlatmayı neden tercih ettiniz? Neden dönem aşkı? n Anlatımda geçmiş ve gelecek bağlantısı kurmayı, zamanlar arası geçişler yapmayı seviyorum. Sanırım bu bir tercih. İlk romanımda da bunu yapmıştım. Geçmiş geleceğin içinde, gelecek de geçmişin... Aşkın, hangi dönemde yaşanırsa yaşansın, benzerlikler barındıran bir duygu olduğunu düşünüyorum. Yani yüzyıllar önce yaşanan aşkla şimdi yaşanan aşk aynı yürek çarpıntısını yaşatıyor âşıklara. n Ruhi Bey, Ruhan’a âşık oluyor. Yaşadığı ülkeyi değiştirecek kadar, mesleğinde en iyi yerlere gelecek kadar... Aşk değişmek midir? n Aşk en çok değiştirme gücüne sahip duygu bence. Ruhi Sezer’in dediği gibi “Aşk beni kaba, biçimsiz bir çamur yığını olarak avucunun içine almış, yoğurmaya, şekillendirmeye başlamıştı...” Aşk değişmektir evet, yıkılıp yıkılıp yeniden yapılmaktır. n Çoğu aşk romanında, dönem söz konusu olduğunda ütopik karakterler yaratılır. Ruhan, hiç de ütopik bir karakter değil. Daha çok Ruhi Bey ütopik sanki. Ne dersiniz? n Haklısınız, Ruhan’ı ütopik bir karakter olarak düşünmedim hiç, bu bilinçli bir seçimdi. Benim asıl konu etmek istediğim aşkın kendisiydi. Bunu uç noktaya taşımak için de platonik bir aşka yöneldim ve onun öznesi ise Ruhan’dan çok Ruhi Sezer. n Yaşayan mekânları seçmişsiniz. Tarihî Apelyan Apartmanı mesela. Neden? n Bazen olayların ve kişilerin yanında, mekânlar da yazmak için esin veriyor. Tarihi binalar, eski yıllanmış eşyalar, kullanılmış kıyafetler yazıda düş gücümü tetikleyen şeyler. Bu binalardan biri de eski ama sapasağ lam ve tüm güzelliğiyle ayakta duran Apelyan Apartmanı. Galatasaray’dan Çukurcuma’ya inerken her seferinde durup bakardım hayranlıkla. Kimlerin bu dairelerde neler yaşadığını düşünmek hoşuma giderdi. Bu apartman fazlasıyla yer etmişti yazılmak için ısrarla capcanlı duruyordu zihnimde. Özellikle tüm güzelliğiyle ayakta duran ve içinde yaşamın devam ettiği bir yer olması önemliydi benim için... “MODAYA ROMANI YAZARKEN YAKLAŞTIM” n Sizi etkileyen başka mekânlar oldu mu? n Örneğin Hazzopulo Pasajı. Ahmet Mithat Efendi’lere, Namık Kemal’lere ev sahipliği yapmış bir mekân. Zengin bir tarihi ve kültürel geçmişi var. Bir dönem İstanbul’un en gözde pasajlarından biri olan bu yerde, Butik Katia isimli bir şapka dükkânı var. Orası, gördüğüm ilk andan itibaren güçlü bir etki bıraktı bende. İçerideki şapkalar, malzemeler ve Madam Katia’nın çalışırkenki hâli belleğime yapışıp kaldı. İçeriye girmedim ama... Pasaja her gidişimde oradaki kahvelerden birine oturup camlı vitrininden içeriyi seyrettiğim dükkâna girmekten hep korktum. Çünkü hayalimde bir yer yaratmıştım ve onun bozulmasını istemedim. n Yani size esin veren o dükkâna hiç girmediniz mi? n Yakın zamanda girdim, yazdığım roman matbaaya gittikten sonra, artık yazdıklarımı değiştirme imkânım kalmadığında. n Peki, ne hissettiniz; keşke daha önce gelseydim dediniz mi? n İnanır mısınız, olmadı. Her şey hayal ettiğim gibiydi, dükkânın kokusu bile... Rahatlamıştım. n Kitabınızda modaya dair bölümler var. Ruhi Sezer’in gittiği moda okulu Angelica, orada Coco Chanel ve Elsa Schiaparelli gibi ünlü modacılarla tanışması gibi... Bu bölümler ilginç geldi okurken. n Her kadının uzaktan ya da yakından, modayla bir ilgisi olsa gerek. Ben de modaya romanı yazarken yaklaştım. O dönemin modasını araştırırken ilginç şeyler fark ettim. n Neler? n Mesela İkinci Dünya Savaşı, o dönemin modasını etkilemişti. Bu beni şaşırttı. Erkekler cephedeyken daha maskülen bir tarzda, pilesiz, yırtmaçsız ve geniş giysiler giyen kadınlar, erkeklerin cepheden dönmesiyle yeniden feminen tarzlarına dönüyor. Erkekler savaşmaya gittiğinde, onların yaptığı birçok işi kadınlar yapıyor, dolayısıyla bu durum kıyafetlerine de yansıyor. Savaş sonrasında ise kadınlar yeniden evlerine dönüyor. Sonraki yıllarda moda yeniden yükselişe geçiyor. n Romandaki karakterler, dönemde birçok şey yaşıyor. Bunun nedeni aşkla ilgili de olabiliyor politikayla da. Sizce bir insanın hayatının ne kökten değiştirebilir; aşk mı, politika mı, sanat mı? n Aşk da, politika da, sanat da bence insanı kökten değiştirip dönüştürebilecek güce sahip. Ben romanımda aşkı konu edip anlatmaya çalıştım. Aşk, insan için daha içerden ve etkisi güçlü diye düşünüyorum. Mesela bazı savaşlar aşk yüzünden çıkmış, birçok sanat eseri aşk duygusuyla üretilmiş. Aşk öyle bir duygu ki yapıcı, üretici ve onarıcı. Aynı zamanda olabildiğince yıkıcı ve yok edici... n Kapıyı İçeriden Kilitledim / Özlem Narin Yılmaz / Ayrıntı Yayınları / 106 s. 4 15 Şubat 2018 KITAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle