Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SELÇUK EREZ VE YEŞİM EREZ’DEN “YARATICILIK” ‘Yaratıcı birey direnmeyi biliyor’ Selçuk Erez, kızı Yeşim Erez ile kaleme aldığı “YaratıcılıkAklımızın Sınırlarını Aşmak” adlı kitabında; yaratıcılığa bilim temelinde yaklaşırken edebiyat ve sanatı da es geçmiyor. Erez ile yeni bir bilim dalı olarak nitelediği yaratıcılığı ve kitabını konuştuk. VEDAT ARIK REYYAN BAYAR reyyanbayar@gmail.com B ilgi Üniversitesi’nde yaratıcılık konusunda verdiğiniz derslerin notlarından yola çıkarak gelişmiş kitap fikri. Bu derslerin başlangıcı nasıl oldu, hikâyesi nedir? n Altı yedi sene evvel fark ettim ki İngilizce konuşan ülkelerde yaratıcılık ders konusu olmuş. İlkin 1960’larda bunu merak eden hekimler, bilişimciler, psikologlar bir araya gelip yoğunlaşmaya başlamış. İlk yaptıkları şey, yaratıcı olduğunu bildikleri Bach, Beethoven gibi insanların yaşamöykülerini okumak, ortak tarafları saptamak, acaba annesi babası boşananlar mı daha yaratıcı oluyor veya çocukluklarında sıkıntı çekenler mi gibi genellemeler olmuş. Bir zaman sonra bilimsel yöntemlerle bu işe eğilmişler. Çağdaş ve yaratıcı olduğu düşünülen insanları birtakım kontrol gruplarıyla karşılaştırmaya başlamışlar. Bu giderek derinleşmiş. Fonksiyonel MR denen bir uygulama var. Bir şey yaparken; korkar, okur veya hoşumuza giden bir nesneye bakarken beynimizin hangi kısmının çalıştığını tespit ediyor. MR aletine yaratıcı nitelikleri olan insanları sokup onlara doğaçlama yaptırılıyor. O vakit görülüyor ki değişik insanlarda beynin hep aynı noktaları çalışıyor bu gibi durumlarda. Demek ki yaratıcılığın bu noktalarla ilgisi var. Bir de başka bir insanın yarattığı notalar önüne konup çaldırılıyor; o vakit bambaşka noktaları çalışıyor beynin. Demek ki yaratıcılıkla ilgili merkezler ayrı. Böyle ilginç şeyler okudukça konuyu iyice deşmeye başladım. Oku dukça okudum, dosyalar oluşturdum. Bu konuda küçük konferanslar vermeye, yazılar yazmaya başladım. Bir hayli birikme oldu. Sonra öğrendiklerimi anlatmak istedim. Üniversiteye gittim, anlat dediler. Başladım, baktım ki anlattıkça daha ciddiye almam, dersimi çalışmam gerekti. Yaratıcılığın tarifi, bunu değerlendirecek testler, hastalıklarla, zekâyla ilgisi gibi noktalar... Ders notları böylece büyüdü. n Alanınızın dışına çıkmaya başladığınız zamanlar hangi aşamadan sonra gerçekleşti? n Aşağı yukarı dört sene evvel ama ondan öncesi de vardı. Yalnız ben daima alanımın dışında dolaştım. Tuhaf tarafım var ki bir şey kaşıyor. Üzerime vazife olmayan şeyleri araştırıyorum. Bu da öyle başladı. Hoşuma gitti, devam ettim. n Bir etkileşim sürecinden bahsediyorsunuz. Bu derslerde öğrencilerini zin sizden öğrendikleri muhakkak var. Peki, siz gençlerden neler öğrendiniz? n Öğrencilerin çok anlamlı bir katkısı oldu. Konuyu anlatırken öğrencilerin sana bir tepki gösteriyor. Anlıyorsun ki bu şekilde değil daha iyi anlatılmalı. Hoca iyi anlamamışsa anlatamaz. Eve gidiyorsun, daha iyi anlamaya çalışıyorsun. Acaba başkası nasıl anlatmış? Ben bunu daha iyi anlamak için ne yaparım? Onunla zaman geçiriyorsun. Tabii ki bu şekilde onların eleştirileri de fayda ediyor, öğrenciler aval aval dinlemiyor; tepki gösteriyor. Sen bir şey anlattığın vakit öğrenci de kalkıp kendi başından geçen bir tecrübeyi paylaşıyor. Söylenene verilen tepkiden çok şey öğreniliyor. “BASKI VARSA YARATICILIK ÖLÜYOR” n Kitabın ilk cümlesi: “Yaratıcılık oldukça yeni bir bilim dalıdır.” Yaratıcılığı bilim sınıfına sokan nedir size göre? Biz ölçülebilir şeylerin ‘bilim’ adı altında toplanabildiğini öğrenmiş bir nesiliz. Yaratıcılığın ‘ölçme’ birimleri neler ya da yeni nesil bir bilim olarak farklı ölçüm değerleriyle mi bakmak zorundayız meseleye? n Hiç olmazsa ölçülmeye yeltenilen bir birikim. Kitabın son kısmında da yaratıcılığı ölçmenin yöntemleri var. İlk kez 1960’ta başlamış bu konuya merak. Epey zaman geçmiş. Sistemik bakışın altmış senelik bir özgeçmişi var. Bundan evvel de zaman zaman nedir diye bakmışlar. Giderek de konuyla ilgili yeni bilgiler artıyor. n Gerçek yaratıcılığın toplumsal yararla ölçülebileceğini ifade ediyorsunuz kitapta. Bunu biraz açar mısınız; pragmatist bir bakış açısı değil mi bu, fayda ekseninde mi bakılmalı duruma? n Daima fayda bahis konusu değil. Picasso’nun yaptığı bir resmi düşünelim. Bunda bir yaratıcılık, farklı bir mesele var. Peki, bunun topluma faydası var mı diye bakarsak yok. Estetiği zenginleştirmesi kâfi. Değişik şekilde yazılmış bir şiirin, romanın, öykünün toplumsal faydası var mı? Hatta bir bale gösterisinin? Faydaya girer diye düşünmemek gerek. İnsanı zenginleştiren her şey insanlığın yararınadır. n Yaratıcılığa bilimin penceresinden bakarken edebiyatı ve sanatı es geçmiyorsunuz. Bu ikili nasıl besliyor yaratıcılığı? n Hangi roman yaratıcı bir romandır? Bunun üzerine düşünen edebiyat >>çılar var. Bazıları yaratıcı olmanın ve roman yazmanın tenkitlerini 14 15 Şubat 2018 KITAP