23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CEVDET GÜLDEMİR’DEN “KEREMPE’DE BİR YAŞAM” Müthiş bir ‘hesaplaşma’ romanı 1997 başında, siyasal eylemleri nedeniyle tutuklanan ve hâlâ cezaevinde olan Cevdet Güldemir, bir devrimcinin kendisini sorgulayışını anlattığı “Kerempe’de Bir Yaşam”ı her sözcüğü tartarak, damıtarak ve insan vicdanından aktararak yazmış. öner yağcı İ nsanın kendisiyle, yaşadıklarıyla, düşünceleri ve eylemleriyle derinlemesine hesaplaşırken bir yandan da yeni siyasal eylem adımları atmayı kararlılıkla sürdürmesinin ne kadar zorlu bir yaşam olduğunu düşünebiliyor musunuz? Bir zorlu yaşamı aşkıyla ve inandıkları doğrultusundaki eylemleriyle sürdürürken attığı her adımının doğruluğunu sorgulamayı da sürdüren kahramanının anlatıldığı bir romandan, Kerempe’de Bir Yaşam adlı bir ilk romandan söz edeceğim. Yazarı 1967 Giresun doğumlu. 1997 başında, siyasal eylemleri nedeniyle tutuklanmış. Hâlâ cezaevinde. Cevdet Güldemir, her sözcüğü tartarak, damıtarak, insan vicdanından aktararak yazmış cezaevinde bu ilk romanını. İKİ DEVRİMCİ İlk bölümde romanın kahramanlarıyla ilginç bir biçimde tanışıyoruz. Romanın gidişinde, gölgedeki kaptan olduğunu öğreneceğimiz “kayalıktaki adam”ı düşünürken kapısının zili çalınır kahramanın. “Kıyıya vuran dalganın şiddetiyle benliğini kuşatan heyecanı”yla kapıya gider. Gelen, “Omzuna kadar inen açık kahverengi saçlarının çerçevelediği ince uzun yüzünü güzelleştiren bir tebessümle” sevgilisi Seda’dır. O, “Metin” deyince kahramanın adını öğreniriz. Metin, “Önemli bir karar alma arifesinde olduğu şu son günlerde sık sık” uğradığı burundaki kayalıkta, Kerempe’de düşüncelere dalar. Bir önceki gece de orada kendisine “Gitmeli miyim?” diye sormuştur. Sevdiği kadını, arkadaşlarını, annesi babasını bırakabilecek midir? İçinden “İnandığı şeylerin peşinden yürümeli insan... Düşündüğü ve bildiği gibi davranmayan insanın kişiliği ezikleşir, ruhu kölele şir” diye geçirdikten sonra kesin kararını vermiş ve “Gideceğim!..” diye bağırmıştır. Boğuk ve hırıltılı bir ses, “Demek kararını verdin, gideceksin!” deyince irkilmiştir. Sesin sahibi “Çok eskiden güzel günler geçirdiği” bu kayalığa son günlerde her gece uğrayan ve Metin’in düşüncelere daldığını gören yaşlı bir adamdır. “Sana söyleyecek sözüm, senden öğreneceklerim var. Seni anlamak kendimi anlamamı kolaylaştıracak. Zihnimde yanıtsız soruların ağırlığını taşıyorum yıllardır. Belki de yanıtlarımın bir kısmını senden öğrenebilirim...” demiştir Metin’e. Yaşlı adama karşı içten içe bir sıcaklık duyumsayan Metin öneriyi kabul etmiş ve geceleri buluşup konuşmaya karar vermişlerdir. Roman, bu iki bölümdeki tanışmalardan sonra içine alıyor okuru. Biri eski biri yeni kuşaktan iki devrimcinin neleri konuşacağı, neleri konuşup sorgulayacağı merakıyla dolarak sayfaları çeviririz. Tam, roman başladı, böyle devam edecek diye düşünürken bir başka konuyla karşılaşıp sevgilisiyle buluşmaya giden biri görüntüsünde kentin yabancısı bir gençle tanışırız. Bir kadınla buluşurlar ve heyecanlı bir kaçıp kovalamaca sonucu polis takibinden kurtulduktan sonra tanışırlar. Kadın erkeğe Gürsel, erkek kadına Berfin adıyla seslenecektir. Böylece romanın asıl kahramanlarını tanırız. Metin, iki gece sonra kayalığa giderken iki ay önce yaşadığı, hatırladığında hınçla dolduğu “emniyet” serüvenini düşünür. Gözleri bağlı olarak arka kapıdan sokulduğu emniyette işkenceyle tanışmıştır, çırılçıplak... Son iki ayda üç kez alınmış, aynı işkencelerden geçirilerek bırakılmıştır. Bastonuyla gelmiştir yaşlı adam. Saatlerce konuşup konudan konuya geçerler. “İleriye gitmek istiyorsan dününle hesaplaşman, yüzleşmen gerekiyor. Dünle bugün arasında kurduğun köprüyle geleceğe bir şeyler aktarabilirsin” der yaşlı adam. Metin’se “Durup düşünme lüksümüz”ün olmadığını söyler. “Önümüz açık ve gideceğimiz yol net bir şekilde belliyse teorik tartışmaların vakit öldürmekten başka işle yaramadığı”nı ama “gerçekliğimizi hiç de böyle olmadığı”nı, gerimizde onlarca deneyimin olduğunu, başarılı her adımın yenilgiden kaçamadığını, bunlar yaşanmamış gibi davranamayacağımızı söyleyen, “Bunca yaşanmışlığı göz ardı ederek yürümeye devam edersek onların aldığı yol kadar bile yol gidemeyiz” diyen yaşlı devrimcinin düşüncelerine katılmaz Metin. “Yürümeliyiz. Eksiklerimiz varsa bunları yürürken de giderebiliriz. Sorunumuz teoride değil, teorinin pratiğe uyarlanmasındadır. Şimdi pratik zamanı! Ancak pratiğin yakıcı ateşi yeniden biçimlendirecektir bizi” diye karşılık verir. Yaşlı adam, Metin’in kendisini anla ma şansının olmadığı görmeye, onun inandığı doğruların ardı sıra gideceğini, doğru bildiği gibi yaşayacağını anlamaya başlamıştır. Yine buluşup sohbete devam etmeyi kararlaştırarak ayrılırlarken yaşlı adam, Metin’in “yeni zaman”ın Spartaküslerinden olduğunu, zamanınsa onların kendilerini sorgulamalarını, aşmalarını, yeniden kurmaları gerektirdiğini düşünür. BİTMEYEN TARTIŞMALAR Roman, bir yandan Metin’le Seda’nın kentteki öğrencilik ve devrimcilik yaşamından kesitlerle, Metin’le yaşlı devrimcinin tartışmalarıyla sürerken bir yandan da Metin olduğunu öğrendiğimiz Gürsel’in Berfin’le dağa çıkış serüveniyle okuyucuyu alandan alana çeker. Üniversite kantininde sol gruplar arası sonu gelmeyen teorik tartışmalardan, her grubun yalnızca kendi düşüncelerinin doğru olduğunu savunmasına, Sovyetler’in çöküşünden Çin Devrimi’ne tartışırlar. Feminizmden, kadının özgürleşmesinden konuşurlar. “Erkek de kadında özgürleşme bilincinden yoksun olduktan sonra o devrim kimi özgürleştirebilir?” diye kendi kendine sorar Metin. Yaşlı adamla Metin 12 Eylül’ü ve şiddet, yenilgilerden ders çıkarma, önderler, kahramanlık, parti, kendini eleştirme gibi konudan konuya geçerler. 12 Eylül öncesinde “Taraf olmanın körlüğüyle kimse doğruluğundan kuşku duymuyor”du diye konuşurlar. Metin’in çok etkilendiği, “her şeyiyle kendisini adadığı” öncü partinin büyümesiyle kitlenin de büyüyeceği düşüncesini savunduğu Çin Devrimi’ni tartışırlar saatlerce. ÇinSovyet çatışmasının dünyada nelere mal olduğunu söyleyen yaşlı adam tartışmaya noktayı koyar: “Yaşam hiçbirimizi haklı çıkarmadı, bunu görüp kabul etmedikten sonra çok daha yenilgi alır, sosyalizm adına onunla alakası olmayan basitlikler içinde kendimizi var etmeye devam ederiz.” Metin olduğunu anladığımız Gürsel yakalanır ve romanda yıllar sonrasını okuruz. Seda’lı, Berfin’li anılarıyla bir gün önce tahliye edilmiştir artık bastonlu olan Metin. Geldiği memleketinde düş kırıklığına uğrar. “Kerempe”, otoyollarla dağ olmaktan çıkmış, kentleşmiştir her yer. Toprağa bırakır kendini. Anılarını yazdığı defteri kucağındaki çantasındadır... Kerempe’de Bir Yaşam, bir devrimci militanın kendisiyle içtenlikli ve cesur hesaplaşmasıyla yakın tarihin doğru anlaşılması açısından müthiş bir hesaplaşma romanı. n Kerempe‘de Bir Yaşam / Cevdet Güldemir / Sancı Yayınları / 376 s. KItap 529 Kasım 2018
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle