20 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SELVEDIN AVDIC’TEN “7 KORKU” İnsanın çöküşünün güncesi Boşnak yazar Selvedin Avdic, “7 Korku” isimli romanında, Bosna Savaşı’yla insanların zihnine yerleşen tedirginliği anlatırken gerek Antik Yunan gerek Slav mitlerine başvurarak meseleyi derinleştiriyor. Kitapta, insanın sumen altı ettiği dürtülerinin kol gezdiği ortama dikkat çekiyor Avdic. Alİ bulunmaz [email protected] A vrupa’nın orta yerinde patlak veren savaşları saymaya kalkarsak herhalde Dünya Savaşları ve Bosna Savaşı en başlarda yer alır. Hele Birinci Dünya Savaşı ve Bosna Savaşı’nın başladığı, daha doğrusu fitilinin ateşlendiği noktalar birbirine o kadar yakın ki her ikisi, hem acı hem de travmatik bir tesadüf. 1990’ların başında, Yugoslavya’nın parçalanma sürecinde, çoğunluğun zihninde ilkin bir yere oturtamadığı, ardından dehşetle izlediği; bugün coğrafyada hâlâ fizikî ve ruhsal izlerine rastlamanın mümkün olduğu bir savaştı bu. Dışarıdan bakıldığında Yugoslavya’dan kanlı biçimde ayrılmanın simgesi gibi görünen, aslında etnik kimlikler üzerinden şekillen bir savaşın bir de tek tek insanlara etki eden boyutu vardı ki buna dair yazılan kitaplar, çekilen sinema filmleri ve belgeseller mevcut. Askerin asker olmadığı, asgari ahlak kurallarının hiçe sayıldığı ve çoğunlukla çeteler, mafya ve ölüm timlerinin gölgesindeki Bosna Savaşı’nın yarattığı en büyük tahribat, yan yana yaşayan insanların ayrı düşmesi ve tazeliğini birkaç kuşak koruyacak korkuları filizlendirmesiydi. Zaman zaman hamasetin ve kahramanlık mitlerinin, trajedileri ötelediği Bosna Savaşı’nın en ağır bilançosu, ayrılıklar ve her an yeni bir çatışma çıkma ihtimali. Bosna Savaşı, 1990’larda enikonu hızlanan etnik kimliğe dayalı çatışma ve ayrışmaların işaret fişeğiydi. Öte yandan, o travmaların düşük yoğunlukta da olsa kaşınması; kahramanlıklar ve dramların en uçlara taşınıp politik bağlamda yeni manevra alanlarının yaratılması, tarihi gerçekle ri bulandırmaktan başka bir işe yaramıyor. Dolayısıyla tedirginlik, bölgede sıradan bir hâle gelmiş durumda. Boşnak yazar Selvedin Avdic, 7 Korku isimli romanında, Bosna Savaşı’yla insanların zihnine yerleşen bu tedirginliği anlatırken gerek Antik Yunan gerek Slav mitlerine başvurarak meseleyi derinleştiriyor. SAVAŞIN “OLAĞAN” ANLARI Avdic’in anlattığı hikâye(ler), yalnızca Bosna Savaşı sırasında yaşananlara dayanmıyor; çatışmaların sonrasındaki ruh hâli de yer alıyor romanda. Savaş ne kadar hızlı ve kanlı gitmişse Avdic, bunun aksine işi hayli ağırdan alıyor. Kötü olanı anlatmanın yolunun, konunun derinine inmekten geçtiğini düşünüyor yazar. Tabii bir de yörenin insanı olması, Avdic’in mevzuya içeriden bakmasını sağlıyor. Kısacası romana ismini veren temanın delilikle, vahşetle, uyum sorunuyla, uykusuzlukla ve gerçeğin insanın üstüne gelişiyle nasıl birleştiğini gösteriyor yazar. Geriye dönüp bakan anlatıcının, savaş günlerini kast ederek “o dönemde her şey ortalıktan kayboluyordu; insanlar, alışkanlıklar, eşyalar, gelenekler...” Selvedin Avdic’in kitabı, yakın tarihte yaşananları hatırlama ve onların üzerinden bir kez daha geçme özelliği taşıyor. demesi, o zamanlarda hangi duyguların baskın olduğunu göstermesi açısından dikkat çekici. Anlatıcının özellikle bunları sonradan anlamlandırması ise dönemin sarsıcı yanını açığa çıkardığı için önemli. Savaşın konuşkanlığının yerini, sessizliklerin almasıyla anlatıcının parçaları yerli yerine oturttuğunu görüyoruz. Bir diğer deyişle öngörülen felaketin sonrasında korkudan lâl olan dillerin sözcülüğünü yapıyor anlatıcı aracılığıyla Avdic. Bu anlamda 7 Korku’nun; yakın tarihte yaşananları hatırlama ve onların üzerinden bir kez daha geçme özelliği öne çıkıyor. Ağırlıklı olarak insan ilişkilerini merkeze alan Avdic, savaş öncesi, savaş sonrası ve sırasındaki değişim ile korkunun hâkimiyeti arasında bağlantılar kurarak konuyu genişletiyor. İnsanın ruhunu besleyen sanat etkinliklerinin düzenlendiği mekânların, birer işkencehâneye dönüştürülmesine dair örnek bile anlatıcının dile getirdiği korku ve dehşet iklimini özetliyor. Çatışmalarda öldürülen bir adamın etrafında oyun oynayan çocuklar ise savaşın “olağan” anlarından birini yansıtıyor. DOĞDUĞU ÜLKEDE KAYBOLANLAR Avdic, savaşı zaman zaman paranteze alarak anlatıcının ve etrafındaki insanların, gerek sosyal yaşamına gerek aşklarına değiniyor. Fakat bu sırada bile temkinli bir ilerleyiş söz konusu çünkü yazarın anayoldan fazla uzaklaşmama gibi bir derdi var; dönemi anlatırken hemen herkesin önceliğinin savaş olduğunun bilincinde. Savaşın geride kalmasıyla yanıtlanamayan veya o an kızgınlıkla karşılanan sorular yeniden gündeme geliyor. Çiftlerin birbirine yönelttiğinin haricindeki sorulardan biri şu: Nasıl oldu da şiddet bu kadar sıradanlaştı? Anlatıcı, pek çok örnek arasından, annelerinin katili babaları tarafından itilip kakılan ve daha sonra her türlü çete faaliyetini “başarıyla” yürüten Pegasus kardeşleri seçerek bu soruyu yanıtlıyor. Kasabayı ve savaş yüzünden göçmek isteyenleri haraca bağlayan Pegasus kardeşler, somut kanıtlar bulunmasa bile ahali tarafından katil olarak niteleniyor. Kayıpların ve mezarsız ölülerin çoğunluğu oluşturduğu bir memlekette, suç işlemeye eğilimli kişilere ilham veren Pegasus kardeşler, bu kayıpların yerini bilen bir şebeke olarak öne çıkıyor. Avdic, bütün bunları dönemin ve ertesinin ruhuna uygun olarak bir kâbus gibi kurgulamış. Başka bir deyişle okuru, o karanlık günlerin ardına; çok fazla konuşulmayan gerçeklerine taşımaya çalışmış. Bosna’da savaşın yaşandığı dönemin temel özelliği, korkunun hâkim olduğu hava; buna sonradan kuşku ve ironi de ekleniyor. Bunların, romanın tümünü kapsadığını söylemek yanlış olmaz. Dubravka Ugresic, Acı Bakanlığı adlı kitabında, Avdic’in anlattıklarının bir benzerine yoğunlaşmıştı. Yazar romanında, “insanı tüketen, yorulunca biten” bir savaştan ve “doğduğu ülkeyle birlikte kaybolup giden” insanlardan bahsediyordu. Avdic ise doğduğu ülkede kaybolan, benliği dengesizleştiren korku ve kaygıya alışan insanları anlatıyor. Ugresic’in vurgu yaptığı sıcak savaşın ardından devam eden gerilimin altı, 7 Korku’da ısrarla çiziliyor. Kısacası insanın dibe vuruşuyla açığa çıkan kötülüğe ve kişinin sumen altı ettiği dürtülerinin kol gezdiği ortama dikkat çekiyor Avdic: “Bütün kötülükler korkudan uyanır, savaşlar kokudan doğar, savaşın şerri aşağılamadan, aşağılama da başkalarından korkan insanlarla açığa çıkar...” n 7 Korku / Selvedin Avdic / Çeviren: Öznur Özkaya / Dedalus Kitap / 176 s. 4 3 Ağustos 2017 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle