29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

[email protected] www.sadikaslankara.com Yazarlığın büyüleyen çekimi Bizde, yuvarlamayla çeyrek yüzyıl önce başlamış görünen yazarlık atölyelerine ilgi yükselen ivmeyle sürüyor. Buna yayın çoğulluğu da eşlik ediyor ayrıca. Böylece kurs, atölye, yayın alanında kurumsallaşan bir sektörün de alabildiğine önü açılıyor. Z aman, tarih bağlamında kendine dönük kazısında Aras Ören, sanatçılar, yazarlar üzerine şu yargısını paylaşmıştı okurla: “Hem övülen, hem sövülen sapkınlıkla ya da sakıncalı olmakla suçlanan hep yazarlardır. O, bir büyücü gibi, bir şaman gibi, hem saygı görür, hem de ondan korkulur” (Özel Bir Sürgün, Dünya, 2004, 11). İnsanlar, gizemli büyüsü nedeniyle mi ilgi gösteriyor dersiniz yazarlığa? Bunun temelinde dünyayı değiştirme isteğinin yatmadığı söylenebilir mi peki? Yazarlık hüneri kazandırmayı vaat eden yayınların etkisi yanında, kimi yazarların tek kalemde yüz binlerce baskıya ulaşması, ünlenenlerin televizyon kanallarında art arda konuk edilmesi gibi popüler gelişmeler yazarlığa fazlasıyla albeni yüklerken adayları da kışkırtıyor kuşkusuz. Alana dönük yapıtlarıyla bizde dikkati çekenler arasında Semih Gümüş, Murat Gülsoy, Zehra İpşiroğlu başı çekiyor yanılmıyorsam. Bu adlarla yapıtlarına yer açmıştım geçmişte. Bu kez Ursula K. Le Guin’le Kendra Levin’in kitaplarından söz edelim gelin. URSULA K. LE GUIN; “DÜMENİ YARATICILIĞA KIRMAK”… Ursula K.Le Guin, yazarlığa soyunan herkesin, hatta kimi tanınmış yazarların bile başucu kaynağı olarak yararlanabileceği bir yapıt vermiş: Dümeni Yaratıcılığa Kırmak (Çev.: Damla Göl, hep kitap, 2017). Bu doğrultuda atölye çıktıları olarak yapılandırılan kitap, yalnız teknik metin yanıyla değil yazınsal değeriyle de kendini kabul ettiriyor. Gerçekten tam anlamıyla el altı kaynağı Ursula’nın çalışması; üretilmiş ya da üretilebilecek nice soruya yetkinlikle verdiği, öngördüğü yanıtlar bunu gösteriyor. Önemli bu. “Galatı meşhur” orta malı yaygın yanlışları sergileyen uyarısı, ufuk açıcı, zihin çözücü tutumuyla bu nitelemeyi hak ediyor yazar. Metnin hızlı dönüşüyle yavaş akışına, bir yazarın, sözdiziminde buna dayalı hız ayarlamasından ritmine, ses uyumuna dek uzanan bütün incelikleri bulabiliyorsunuz sayfalar arasında. Buna göre sesli okumada, metin eğer kendi ritmini ele vererek seslendirilebilirse sözdizimleri nice karmaşık olsa da artık soruna dönüşmeyecektir. Yazar, metnindeki ritimden yararlanarak bunları ayarlayabilir çünkü. Bu nedenle her metnin kendi sesi olduğu gerçeği hiçbir zaman akıldan çıkarılmamalı. Yanı sıra karakterlerin ses renkleriyle uyumlu sesler üreterek bununla farklı ilişkilenişlerin önünü açabileceğinin de bilincinde olması gerekiyor yazarın. Ursula, yazınsal gerçeklikle bunun yayıldığı evrendeki sınırı da gösteriyor bize: “Asla unutulmaması gereken şey, ister hayali olsun ister gerçek olaylara dayansın, yazılı bir hikâyenin en nihayetinde yalnızca kâğıt üzerinde var olduğudur” (61). Dümeni Yaratıcılığa Kırmak’la eş zamanlı bir kitabı daha buluştu Ursula’nın Metis aracılığıyla: Zihinde Bir Dalga (Tuncay Birkan, Özge Çelik, Özde Duygu Gürkan, Müge Gürsoy Sökmen, Savaş Kılıç, 2017). İlkinden bir açıdan teknik kitap olarak yararlanılabilir belki ama andığım ikinci yapıttaki denemeler, özellikle kitabın alt başlığı anlamında son derece yararlı: “Yazar, Okur ve Hayal Gücü Üzerine”… KENDRA LEVIN; “SEN DE KENDİ HİKÂYENİN KAHRAMANISIN”… Ursula K.Le Guin’in yapıtıyla birlikte, hep kitap, Kendra Levin’den de “yaratıcı yazarlık” hedefine yönelik bir yayınla alana zenginlik kattı: Sen de Kendi Hikâyenin Kahramanısın (Çev.: Begüm Kovulmaz, 2017), Kendra, kitabını, Joseph Cambell’ın 1949’da yayımlanan Kahramanın Sonsuz Yolculuğu adlı yapıtıyla eşgüdüm içinde yapılandırmış neredeyse. Bu doğrultuda, “belli bir proje üzerinde çalışan bir yazar olmanın yolculuğa çıkmış bir kahraman olmaya çok benzediğini” (14) öne sürüyor. Yazarı, bir “kahraman” bağlamında kendi serüvenine yönelik savaşıma hazır ÖYKÜDENLİK... Engin Türkgeldi; “Orada Bir Yerde”… İ lk öykü kitaplarıyla tanıştığımız yazarlar, romanda olduğunca birden karşımıza çıkıyor değil. Henüz “kitaplı yazar” olmadan daha, hemen her öykücü yazın dergilerinde ürünleriyle boy gösterebiliyor. Engin Türkgeldi de öyküleriyle daha önce dergilerde görücüye çıkanlardan. Bu kez bir ilk öykü kitabıyla geliyor okur önüne, o kadar: Orada Bir Yerde (Can, 2017). Kitapta yer alan öykülerin tümü fantastik bir evrene yayılan, yüksek dönüştürümle var edilmiş kurmaca gerçekliğine dayalı örnekler. Açılışı, ka panışı kadar aksları döngüsü, dolantıları her gereksinirliği karşılanmış verimler de diyebiliriz bunlar için. Okur, kurmaca gerçekliği içinden geçerken belki bir ölçüde öykü biçemli masal dünyasında ya da Doğu söylenleri veya Ortaçağ metinleri arasında geziniyor bir çalım ama kendince enikonu bir olgusal gerçeklik yüzleşmesi de yaşamıyor değil. Öykü, dramatik döngüsünü tamamlarken bütünlük de yansılıyor bu arada. Bu nedenle dünyanın neresinde okunursa okunsun bir anlamla buluşabilecek, bir kavramsallıkla örtüşebilecek verimler bunlar. Çünkü halkların ekinsel, budunbilimsel buluşma eğrileri üzerinde ko larken hemen her adım için önerdiği farklı “egzersiz”lerle bunu uygulayıma alıyor yazar. Aynı zamanda “Sertifikalı Yaşam Koçu” Kendra Levin, ilk aşamada yazarın bir kahraman olduğu duygusunu pekiştirerek giriyor işe: “Siz zaten bir kahramansınız bunu bilseniz de bilmeseniz de…” (19); “Kahraman, her zaman bilgece seçimler yapan ve doğru olanı eyleme döken, diğerkâm ve cömert biri değildir hatta tam tersidir.” “Kim olduğunuza siz karar vereceksiniz. Bu dünyaya ne yapmak için geldiğinize de” (38). Yazarın verimine “proje” olarak bakan Levin, şunları da ekliyor bu arada: “Bir yazar olarak sorumluluğunuz, kendi şehrinizde bir yolcu, yetişkin hayatınızda bir çocuk olmaktır” (45). “Bir sanatçı olarak sorumluluklarınızdan biri, diğer sanatçıların çalışmalarıyla ilgilenmektir” (46, 47). Ursula’yla Kendra’nın kitapları “Atölye” başlığı altında dizi halinde tasarlanmış. Belli ki yayınevi olarak “hep kitap”, bizi daha başka kitaplarla da buluşturacak. Eh, merakla bekleyelim o halde. 24 TEMMUZ… 24 Temmuz’da neler oldu diye sorduğunuzda Google, dünyada ya da bizde farklı yıllarda neler yaşandığını bir çırpıda sıralıyor. İkisi bizim için çok önemli; 1908’de basından sansürün kaldırılması, 1923’te Lozan Antlaşması’nın imzalanması… Ama Yayın Yönetmenimiz Turhan Günay’la Cumhuriyet’in öteki yazarı çizeri, yöneticisi, emekçisi bu tarihe farklı bir anlam da yükleyecek bundan böyle. Çünkü öyle anlaşılıyor ki 24 Temmuz, bir “turnusol”. Ne ki kitap, kâğıtlısı sanalıyla yine yayımlanacak her gün her saat, elden ele yayılıp milyon milyar gözce okunacak, satırlar beynin kıvrımlarında dolaşıp çentikler atacak, sonra dillenecek kitap, konuşacak bir güzel, sesleşip bayraklaşarak dalgalanacak, tabii haykıracak da! Şimdi kalem oynatırken bilmiyorum ben ama siz bu satırları okurken ne anlama geldiğini öğrenmiş olacağız 24 Temmuz’un. (21.7.17) n Engin Türkgeldi nuşlanıyor tüm anlatı. Ayrıca öykü sonlarının, şaşırtmaca içeren farklı ikilemle son bulması, kışkırtı dozunu da artırıyor bu arada. n KItap 153 Ağustos 2017
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle