25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cneedneanp uŞnauhtatbuekt?tin’i Atakan Yavuz’un “Görülmeyen Modern Cenap Şehabettin” adlı çalışması, unutulmuş şairin dünyasına doğru bir yolculuk vaat ediyor. O smanlı İmparatorluğu'nun son çeyrek yüzyılında edebiyat alanının en önemli figürlerinden biri. Tevfik Fikret'le beraber Serveti Fünun hareketinin iki önemli şairinden, üç büyük isminden. Düzyazıda şiirinden de başarılı. Seyahat edebiyatının kurucularından. Türk şirinde bir dönüm noktası. Yenileşmenin öncülerinden... Kimdir bu şair ve yazar, diye sorsak acaba kaç kişi doğru cevap verebilir? Cenap Şahabettin, Cenap Şehabettin, Cenab Şahabettin, Cenab Şahabeddin... İsminin bile nasıl yazılacağı konusunda anlaşamamışız. Sorun da buradan kaynaklanıyor zaten. Önemi bilinen ama okunmayan şairlerden Cenap Şahabettin. Dil tercihi onun yeni kuşaklarca okunup anlaşılmasını ve yeniden değerlendirilip hak ettiği yere konmasını engellemiş. Cenap Şahabettin’in unutuluşunda, dil tercihinin yanında siyasi tercihi de etkili olmuş mudur peki? Bu da tartışılması gereken önemli bir konu. Cenap Şahabettin, benim de durduk yerde aklıma gelmedi. Şair, denemeci Atakan Yavuz’un Görülmeyen Modern Cenap Şehabettin (Şubat 2017, Ebabil Yay.) adlı çalışmasını, kitabın adındaki “modern” vurgusunu görmeseydim ve arka kapaktaki çağırıcı yazı olmasaydı aklıma gelmezdi de... “Turgut Uyar isabetli bir tespitle Cenap Şehabettin'in ‘Sarışınlık getirir gözlerin akşamlarıma’ dizesinin İkinci Yeni’ye ipucu verdiğini söylemişti. Bugün Garip şiirinin veya İkinci Yeni’nin edebiyata taşıdığı yeni bireyi ve başka renkleri ya da 80 Kuşağı’nı daha kolay anlayabilsek de Cenap Şehabettin'in şiirimize getirdiği imkânları ancak konunun uzmanları kavrayabilmektedir. Yazıları, şiirleri ve polemikleriyle bir dönem adın dan sıkça söz ettiren; Türkçeye yeni bir tat, eda ve söyleyiş getiren Cenap Şehabettin'in şiiri ve nesri modern Türk edebiyatının önemli kaynaklarından birini teşkil etmektedir. Bu kitap, sadece edebiyat tarihimizin değil, siyasi ve kültürel tarihimizin de ciddi kırılmalar yaşadığı bir döneme şahitlik etmiş bir şair ve fikir adamından, ‘görülmeyen modern’ Cenap Şehabettin'den haberdar olmadan günümüz üzerine kurulan cümlelerin eksik kalacağı inancıyla yazıldı. Geçmişe dönüp bakmadan yeni bir şey söylenilemeyeceğinin bilinciyle...” deniyor arka kapakta. SÖZLE RESMEDİLEN LEVHA: ŞİİR Atakan Yavuz’un ‘Sarışınlık getirir gözlerin akşamlarıma’ dizesi örneğinde İkinci Yeni ve 80 Kuşağı’nın köklerini Cenap Şahabettin’de aramamız gerektiği tezi tartışmaya değer. Tabii bu tartışmayı yapabilmek için öncelikle Cenap Şahabettin’in şiirlerini bilmemiz gerekiyor. Neyse ki Cenap Şahabettin’in şiirlerine topluca ulaşabilme şansımız var; yayımlanmış, yayımlanmamış şiirleri, bitmemiş beyit ve mısraları Birol Emil, Atakan Yavuz Mehmet Kaplan, Abdullah Uçman, Necat Birinci ve İnci Enginün tarafından Cenab Şahabeddin Bütün Şiirleri (2011, Dergâh Yay.) adıyla derlenmiş. Cenap Şahabettin’in şiirlerine topluca ulaşsak da okuyup anlamamız pek mümkün görünmüyor. 1890’larda Türkçede yenileşme beklenirken “yeniyiz” iddiası ile gelen, gerçekten de yazdıkları şiirlerle birçok yenilik getiren Serveti Fünun şairleri, kullandığı dille tamamen eskiyi temsil etmekle kalmıyor, dönemlerinde bile anlaşılmamakla eleştiriliyor. ArapçaFarsça sözcük ve terkiplerin bolca kullanıldığı bir Osmanlıca ile yazıyorlar. Cenap Şahabettin örneğinden ilerlersek şair Mustafa Âsım Efendi, Muallim Nâci ve mahalle komşuları olan Şeyh Vasfî’den eğitim almış. Divan edebiyatı geleneğini iyi biliyor, ilk yayımlanan şiiri bir gazel ve başarılı bulunmuş. Diğer yandan Fransızca öğrenmiş, sembolist şairleri okumuş. Mallarmé’yi okumuş, anlayamamış ama Verlaine’den etkilenmiş. Paris’teyken edebiyat dersi aldığını söylediği Parnas şairlerinden Charles Brevet’nin “şiirin sözle resmedilen bir levha” olduğu görüşünü benimsemiş. O zamana kadar Türk edebiyatında kullanılmamış sââti semenfâm (yasemen renkli saatler), tufı tesliyet (avunma yankısı), nâyı zümürrüd (yemyeşil ney), udı mükevkeb (yıldızlı ut) gibi yeni ve orijinal terkiplere yer vermiş. Bunlar hem heyecanla karşılanmış hem de alay konusu olmuş (bkz. Celal Tarakçı , İslam Ansiklopedisi, 1993, cilt: 7, sayfa: 346349). Atakan Yavuz’un da dikkati çektiği gibi klasik şiirin çözemediğini düşündüğü şiirde bütünlük ve biçimsel mükemmellik sorununu, “tamamiyet”i çözdüğü iddiasındadır. Yavuz, “Türk okuru Baudelaire’in adını ilk olarak ondan duymuş, sonenin ilk yetkin örneklerini ondan okumuştur” diyor. Edebiyatta taklidi değil icat etmeyi tercih etmiş ki bu da Türk şiirinde o dönem için bir “ihtilaldir. “Elhânı Şitâ”, “Yakazâtı Leyliyye”, “Temâşâyı Leyâl”, “Temâşâyı Hazân” gibi şiirleri o kadar beğenilmiş ki dergi ve gazetelerde tekrar tekrar yayımlanmış, ezberlenmiş. “Elhânı Şitâ” hemen her kar yağışında gazetelerde basılmış. Tabii onun ve Tevfik Fikret gibi arkadaşlarının yazdıklarını “garâbet” olarak niteleyenler de olmuş. Ahmet Mithat Efendi, sonradan geri alsa da “dekadan” diye suçlamış. ÖNCÜ ŞAİR İmgeci bir şair. Bu niteliği ile modern ve Atakan Yavuz’un da tespit ettiği gibi İkinci Yeni ve 80 Kuşağı ile arasında bağlar kurmak mümkün ama onlardan önce Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Ahmet Hamdi Tanpınar gibi şairleri de etkilendiğini söylemek mümkün. Bu yenilikçi, öncü şair sanatta ve edebiyatta gördüğü yenileşmeyi siyasi yaşamda anlayamıyor. Anadolu’daki Millî Mücâdele’ye karşı. Dârülfünun’da Osmanlı edebiyat tarihi dersleri verirken bir gün derste Yunanlar’ı övüp Millî Mücadele’yi küçümseyen sözler sarf ettiği ileri sürülüyor. Cenap Şahabettin’in o sözleri söyleyip söylemediği tespit edilemediyse de bazı siyasi yazıları onu suçlu bulmaya yeterli görülüyor. Dârülfünun öğrencileri Ali Kemal, Rıza Tevfik, Hüseyin Dâniş ve Barsamyan Efendi ile birlikte onun da okuldan atılmasını talep eden eylemler yapıyor. Dört ay süren eylemler sonunda Eylül 1922’de işlerinden atılıyorlar. “Dârü’lFünun Grevi” adıyla bilinen olay Türk üniversite tarihinde büyük çaplı ilk öğrenci hareketi olarak kayıtlara geçiyor. Atakan Yavuz, Cenap Şahabettin’in seyahat edebiyatının da en önemli örneklerini vermiş bir düzyazı ustası olmasına rağmen siyasi yazılarında çok hırçın ve kavgacı olduğunu ve aynı yazı içinde birbiriyle çelişik birçok görüş kullanarak okurlarını kızdırdığını belirtiyor. Önce İttihatçılar’ı ve Enver Paşa’yı tutması, sonra yermesi, Cemal Paşa ile olan ve menfaate dayanan yakınlığı, kadın hakları aleyhindeki yazıları, din konusundaki garipsenen görüşleri, Millî Mücadele’ye karşı çıkışı bunun örneklerinden. Daha sonraları Cumhuriyet yönetimini destekleyen yazılar yazsa da samimi bulunmamış. Çok ağır eleştirilmiş. Unutulmaya terk edilmiş. Unutmuşuz. n 12 3 Ağustos 2017 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle