22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

MARY VE BRYAN TALBOT’TAN BİR GRAFİK ROMAN: “ÖNCÜ KADINLAR” Boyun eğdirilemeyenlerin öncüleri “Öncü Kadınlar: Bir Direniş Hikâyesi”, dünyada feminizm denince ilk akla gelen kitlesel hareket olan, 1900’lerin başında İngiltere’deki kadınların oy hakkı hareketini grafik roman biçimiyle anlatıyor. merİn sever G rafik roman alanında karşılaştığımız sayıca zenginleşme, çizgi roman ve grafik roman seven okurları özellikle mutlu edecek biçimde, konu açısından da bir zenginleşmeye doğru gidiyor. Rosa Luxemburg’un hayatını anlatan Kızıl Rosa’dan sonra okur karşısına çıkan Öncü Kadınlar: Bir Direniş Hikâyesi, bize siyasi tarihi bir kez de çizgiler üstünden okuma fırsatı sunuyor. Dünyada feminizm denince ilk akla gelen kitlesel hareket olan, 1900’lerin başında İngiltere’deki kadınların oy hakkı hareketi; daha özel bir isimle söylemek gerekirse süfrajet hareket, kitabın esas meselesi. Bu hareket şüphesiz öncü niteliğiyle zaten ünlüydü ancak İngiltere’ye odaklanan Suffragette (2015) ve İngiltere’yle bağlantılı olarak ABD’deki süfrajet hareketi anlatan Iron Jawed Angels (“Demir Çeneli Melekler”, 2004) gibi filmlerle bilinirliği daha da arttı. Mary ve Bryan Talbot’un 2015’te Madrid Kitapçılar Birliği tarafından Yılın En İyi Grafik Romanı seçilen kitabını da bu bağlamda, konunun popüler kültür vasıtasıyla daha yaygın biçimde öğrenilmesine fırsat sunan bir kitap olarak değerlendirebiliriz. “TANIDIK” KAHRAMANLAR WSPU’yu kuran ve “süfrajet” dendiğinde akla gelen ilk isim olan Emmeline Pankhurst, tıpkı onun gibi kendilerini davaya adayan kızları sonradan komünist harekete yaklaşacak olan Sylvia Avustralya Komünist Partisi’nin de kurucularından olan Adela ve WSPU’nun ilk militan eylemlerini gerçekleştiren genç hukukçu Christabel, Christabel’le birlikte “Liberal hükümet kadınlara oy hakkı verecek mi?” sorusunu sormaya devam ettiği için tartaklanan ve hapse giren Annie Kenney, Annie tarafından WSPU’ya katılan ve sonradan hareketin öncülerinden olan Emmeline Pethick MaryBryan Talbot Lawrence (ya da kısaca “Em”), onun profeminist eşi Fred PethickLawrence ve niceleri... Hepsi, kitapta karşılaştığımız, gerçek kişilere dayanan kahramanlarımız. Kendisi de bir süfrajet ve işçi olan kurgusal kahramanımız Sally vasıtasıyla anlatılansa İngiliz süfrajetlerinin yıllar süren, engelleme ve aşağılanmalarla, hatta hapis cezaları ve işkencelerle dolu bir yoldan geçerek zafere ulaşan oy hakkı mücadelesinin hikâyesi. Süfrajet kelimesi, 10 Ocak 1906’da Daily Mail’de “eylem yanlısı militan oy hakkı savunucuları” için kullanılsa da kısa sürede oy hakkı arayan kadınların genelinin benimsediği bir kelimeye dönüşmüş. Süfrajet hareketle özdeşleşen renkleri ise Em, “Give women votes” sloganını çağrıştırması için yeşilin (green) umut, beyazın (white) saflık ve morun (violet) cesaret anlamını taşımasından yola çıkarak seçmiş. Geneli siyah beyaz olan kitapta bir bu renkleri taşıyan kurdele, afiş ve rozetler, bir de Sally’nin kızıl saçları renklendirilmiş. Böylece hem hareket vurgulanmış hem de başkahramanımız. Öncü Kadınlar, esas olarak 1906’dan 1915’e dek kadın hareketinin WSPU kanadına yoğunlaşsa da Kadına Özgürlük Cephesi, Öfkeli Genç Kadınlar (Young Hot Bloods), Doğu Londra Federasyonu, “ılımlı” süfrajet Millicent Fawcett ve NUWSS’a da yer yer değiniyor. Akış, ilk büyük Hyde Park yürüyüşlerinden “Kara Cuma”, yani 18 Kasım 1910’da ‘Bir Direniş Hikâyesi’, bize siyasi tarihi bir kez de çizgiler üstünden okuma fırsatı sunuyor. Londra’daki Parliament Meydanı’nda kadınlara saldırılan dev gösteriden 1913’teki Hyde Park yürüyüşüne, oradan da kadınların açık alanlardaki eylemlerinin yasaklanmasına tepki olarak düzenlenen 1914’te Buckhingam Sarayı önündeki protestoya uzanırken giderek karanlıklaşıyor. Zira anlatılan hikâyenin kendisi karanlık. Bu olayların resmedildiği sayfalara serpiştirilen gazete manşetleri, iktidar yanlısı basının oy hakkı istediği için yerlerde tekmelenen, saçlarından sürüklenen, cinsel tacize uğrayan kadınların varlığını görmezden gelip polislerin “sert müdahale” esnasında nasıl da “miğferlerinin düştüğünden” bahsettiğini göstermesiyle bize dönemi mükemmelen özetliyor. Elbette yalnızca medyanın tutumunun değil, yer ve zaman değişse de hükümetlerin eziyet ve tahakküm metodları ile bireylerin benimsediği dayanışma ve savunma mekanizmalarının da birbirine benzediğini görüyoruz. Adalet aradığı için hapse atılan, açlık grevi yaparak içinde bulunduğu duruma karşı çıkmaya çalışan karakterler, bugünden bakınca son derece “tanıdık” kahramanlar. HAREKETTEKİ AYRIŞMALAR Kitapta hoşuma giden detaylardan biri de iktidar eleştirisinin yalnızca hükümetlere yönelik kurgulanmaması, “içimizdeki muktedirler”den de bahsedilmesi. Örneğin, İngiliz sosyalistlerinin konuya kayıtsızlığına dair yapılan göndermeler, kadınların niçin “kendi hareketlerini” kurmaya ihtiyaç duyduğunu anlatacak kadar net: “Kadınlar neden İşçi Partisi’nin erkeklerine güven duysun ki? İşçi sınıfı erkekleri, kadınlara karşı diğer sınıfın erkekleri kadar adaletsiz.” Bununla birlikte, kadın hareketinin kendi içinde yaşadığı çatışmalar ve bölünmeler de eleştiriden nasibini alıyor. Özellikle Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla hükümet ve savaş yanlısı olan Pankhurst ve kızı Christabel ile karşı barış hareketinin önderlerinden olan komünist kızları Sylvia, Adela ve EmFred PethickLawrence çiftinin daha 1912’de başlayan ayrışması, kitabın ana eksenlerinden sayılabilir. Kaynakçası ve konuyu yeni öğrenenlerin çok faydalanacağını düşündüğüm notlarıyla göz dolduran bu grafik romanı okurken sürekli içimden geçen bir düşünceyle bitireyim: Umarım bir gün, biz de Nezihe Muhiddin öncülüğünde gelişen kadın hareketi tarihimizi böyle bir grafik romandan okuma zevkine erişiriz. n Öncü Kadınlar: Bir Direniş Hikâyesi / Mary ve Bryan Talbot / Çeviren: Damla Kellecioğlu / Desen Yayınları / 192 s. 4 13 Temmuz 2017 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle