Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HARUKİ MURAKAMİ’DEN “KARANLIKTAN SONRA” OKURLARA Gece bizi izliyor Haruki Murakami, “Karanlıktan Sonra”da hayatlarına yerleştirdiği kamera yardımıyla karakterlerinin hangisinin hapislik yaşadığını ve hangisinin kendisini özgür hissettiğini aktarırken gerçekte hepsinin tutsaklıktan bir şekilde mustarip olduğunun ipuçlarını veriyor. alİ bulunmaz alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr H aruki Murakami’nin kitaplarında öne çıkan iki şey gizem ve ürkütücü gerçekler. Bunlar, okuru metne büyük bir dikkatle bağlarken kitabı da canlı tutuyor. Türkçeye yeni çevrilen Karanlıktan Sonra’da da benzer bir yol izliyor Murakami. NOBRANLIĞIN HATIRASI Kitabın adındaki karanlık, bir örtü veya muammaya işaret etse de Murakami, onu karakterlerinin başına gelenleri belirginleştiren bir öğe olarak kullanıyor. Yazarın romandaki belli başlı karakterler, gecenin bastırmasıyla “aşk otelleri” civarında ve sokaklarda, kendileriyle varoluşsal bir hesaplaşmaya girerken travmalar ve kurtulmaya çalıştıkları geçmişleri önlerine dikiliyor. Mari, Eri, Korogi ve Guo; Murakami’nin, aslında gazetelerde okuduğumuz, ana haber bültenlerinde izleyip kendimize uzak hissettiğimiz sıkıntıları ete kemiğe büründürdüğü isimler. Bunların bazısı hayata dair endişeler taşırken bazısı da başına gelen nobranlığın izlerinden sıyrılmaya uğraşıyor. Rüyalar ve gerçekler, Murakami’nin kitaptaki karakterlerinin hayatında ve hikâyelerinde hayli önemli bir yere sahip çünkü ikisi arasındaki geçişler, kitabın gidişatını belirliyor; bunlar bazen bir sığınak oluyor bazen de uzaklaşılması gereken bir düşman. Murakami, hayatlarına yerleştirdiği kamera yardımıyla karakterlerinin hangisinin hapislik yaşadığını ve hangisinin kendisini özgür hissettiğini aktarırken gerçekte hepsinin tutsaklıktan bir şekilde mustarip olduğunun ipuçlarını verip kendini görünmez sanan herkes göz önünde demeye getiriyor yazar. Maskelerin ardına gizlenmek veya rüyalara kaçmak gerçekleri ötelemiyor, aksine karakterleri, ellerinden kayıp gittiğinin ayırdına vardığı kendi hakikatine daha çok yaklaştırıyor. Murakami, karakterleri aracılığıyla insanın dünyayla yaşadığı uyumsuzluğu da gündeme getirmiş Karanlıktan Sonra’da. Kaçış, uyku ve kavgalar da zaten buradan doğuyor. Her karakterin zihninde “Uyum sağlayamadığı dünyada insan nasıl yaşar?” benzeri sorular var. Örneğin Mari, yaşamını sürdüren bir güç olarak anılarını gösteriyor. Fakat mesela seks işçisi Guo için hatıraların acilen unutulması gerekiyor. Onun kaçak bir Çinli olması, işleri kendi açısından büsbütün zorlaştırıyor. Dolayısıyla hem anıları hem de Japonya’daki konumu sallantılı. GİZLİ YÜZLER Murakami’nin kotardığı hikâye, âdeta gecenin içinde yalnız bıraktığı karakterlerin, zihnindeki tüm bulanıklıklardan kurtulmak için olağanüstü bir çaba sarf etmesini sağlıyor; her biri, yaşadıklarından belli ölçüde sıyrılsa da çoğunlukla hayal gücünün esiri hâline geliyor. Hatta kaçmaya çalıştıkları ne varsa bir karabasan gibi üstlerine çullanırken tümünün ortak noktası ise herkesin ve her şeyin içinde saklanarak varoluş mücadelesi vermesi. Murakami, vazgeçemediği uyku ve rüya gibi motiflerin yanına feminizmi ve hayli yalın bir yaşam eleştirisini de koymuş. Karanlıktan Sonra, aslında hayatın attığı sille ile hayata atılmak istenen tokat arasında kalan karakterler yardımıyla gayet sade bir mesaj veriyor: Karanlık ve gece, insanı silkeleyen ve kişinin kendisiyle arasına mesafe koyduğu bir zaman dilimi. Metalaştırıldığına inanan, abartıldığını düşünen, uykuyla teselli bulan ya da uyumaktan sakınan kadınlar için de böyle... Kitaptaki kadın karakterin belli sorunları var ama onlara yaklaşanların da bakış açısı sorunlu. Murakami bu anlamda, yüzünü gizleyenler (veya gizlemeye çalışanlar) ile yüzsüzler arasında ayrımlar yapıyor romanda; diğer bir ifadeyle maskelerin ardına gizlenenler ile maske altına maske takanlar arasında... Karanlıktan Sonra, Murakami’nin bir erkek gözüyle kadınların yaşadıklarına bakabildiğini, dahası oradaki önemli ayrıntıları fark edebildiğini kanıtlayan bir roman. Kitap bittiğinde okurun elinde kalan ise gecenin ve karanlığın, her şeyi birbirine katan kimliğine rağmen yaşama sarılmayı sağlayıp kişinin kendisiyle yüzleşmesine yön verebildiğini anlaması. n Karanlıktan Sonra / Haruki Murakami / Çeviren: Ali Volkan Erdemir / Doğan Kitap / 180 s. KItap İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç l Genel Yayın Yönetmeni: Murat Sabuncu lYayın Yönetmeni: Turhan Günay l Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Abbas Yalçın l Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam ve Pazarlama Danışmanı: Ayşe Cemal l Reklam Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 343 72 74 l Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. l 315 Haziran 2017 Turhan Günay için... Sevgili Turhan, doğru kardeşim; Ben bu satırları yazdığım sırada hücrende 217. günün. Sana gönderilen mektuplar eline ulaşmıyor ama Elif’ten öğrenmişsindir: Çuvallar dolusu geliyor, sen ki kitapların yarı yarıya efendisi, yarı yarıya hem de nasıl gönüllü kölesi, onlar koskoca bir cilde sığmaz, biliyorsundur. Derdest edilmenden az önceydi, yedi ay doldu bile, arayıp birkaç çalışmama odaklanmak istediğim için yazılarıma ara vereceğimi söyleyecektim ki bela kapıyı çaldı, çaresiz devam ettim. Şimdi, özgür kalışına dek mola vermek amacıyla iznine başvuruyorum, belki de bir an önce olsun dileğiyle totem yapıyor, tutuyorum! Bir deniz fenerinin inatçı ışığı gibi bütün kitapseverlerin her an aklındasın. Ya sabır. Enis Batur turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap