Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
‘Ölümüm taneciğidir hiçliğin’ İlyas Tunç’un derleyip çevirdiği “Hiçliğin Tanecikleri”, Ingrid Jonker’in yaşamı ve şiiri hakkında bir giriş yazısı ile başlıyor. Şairin yaşarken yayımladığı iki kitabı ile intihar etmeden hazırlayıp yayımlandığını göremediği bir şiir kitabından geniş bir seçki ile devam ediyor. luğu Cape Town yakınlarındaki bir çiftlikte yoksulluk içinde geçmiş. 1943’te annesinin ölümü üzerine ablasıyla baba evine dönmüş, üvey anneleri tarafından dışlanmış. Babası, muhafazakâr sert ve otoriter biri. Bir editör ve yazar olan babası, ırkçı Ulusal Parti’den milletvekili. Çocukluktan başlayarak babası ile ilişkisi hep gerilimli olmuş ve giderek uzaklaşmışlar. Baba beyaz iktidarın sansür kurulunun başındayken kızı sansüre karşı mücadele eden bir grup entelektüelle birlikte onu ve uygulamalarını protesto etmiş. İlk şiirleri okul dergisinde yayımlanmış. On altı yaşındayken ilk şiir dosyasını oluşturmuş. Yayıncılara başvurmuş, basmak isteyen de olmuş ama kendisine erken olduğu söylenerek vazgeçirilmiş. İlk kitabı Kaçış, şair yirmi dört yaşındayken 1956’da basılmış. Aynı yıl evlenmiş. Ertesi yıl kızı Simone doğmuş. Kısa süre sonra boşanmış. Evliliği, babası ve onun temsil ettiği düşünceylele verdiği mücadele zihinsel bunalımlarını tetiklemiş. Annesinin yıllar önce öldüğü Valkenburg Psikiyatri Kliniği’ne yatırılmış. Psikiyatri kliniklerine yatmalar, intihar teşebbüsleri kısa yaşam öyküsünde kırık aşk öyküleri kadar sık rastlanan olaylar. Yaşadıklarının şiirine doğrudan yansıdığı anlaşılıyor. Kısa, kırık dizelerle dokunaklı, yalın, lirik şiirler... I ngrid Jonker, “Güney Afrika’nın Sylvia Plath’ı” diye anılan bir şair. Yaşam öyküsünde de, şiirinde de Plath’la benzerlikler bulunmuş. Bir şairi, yazarı kendisinden önce yaşamış başka bir şaire benzetmek bizde olduğu kadar dünyada da yaygın bir alışkanlık, kolaycılık. İki şairin benzer yanları da var, çok farklı özellikleri de... Yaşam öyküsünü, şiirlerini okuyunca bu benzetme ile Ingrid Jonker’e haksızlık edildiğini düşünebiliriz. Ingrid Jonker’le, Sylvia Plath aynı yıllarda yaşıyor. Ingrid Jonker, 19 Eylül 1933 doğumlu. Sylvia Plath 27 Ekim 1932. Biri Güney Afrika’da diğeri ABD’de doğmuş. Jonker, Afrikaans dilinde yazan bir şair; hem ülkesinde hem de şiirlerinin çevrildiği dillerde tanınmış, sevilmiş. Kısa yaşamında ülkesindeki yaşam şartlarının gerektirdiği mücadeleye katkı sunan kültleşmiş şiirlerinden çok “Suçluluk duygusu, kendine acıma, cinsellik, intihar, başat erkek figürü, çocuksuluk, karşılık sız sevgi, ruhsal çözülme...” temalarını işlediği şiirleriyle bilinmiş, halen de onlarla dünya şiirinin önemli adları arasında anılıyor. Sylavia Plath gibi “gizdökümcü şiir”in önemli isimlerinden. TRAJEDİ VE MÜCADELELER Ingrid Jonker’e ölümünden yirmi dokuz yıl sonra dünya çapında ün kazandıran, şiirine, yaşam öyküsüne dikkati çeken 1994’te siyahların ilk kez seçilme hakkını elde edip iktidara gelişinde Nelson Mandela’nın parlamentoyu onun “Nyanga’da askerler tarafından vurularak öldürülen çocuk” adlı şiirini okuyarak açması ile olmuş. Jonker, bu şiiri bir protesto gösterisi sırasında annesinin kucağında öldürülen siyah bir çocuk için yazmış. Şiir, siyah direnişin simgelerinden olmuş. Nelson Mandela’nın konuşması çok etkileyici olduğu kadar Ingrid Jonker’in yaşamı ve şairliği hakkında kısa ve öz bir çözümleme: “O hem bir şair hem de Güney Afrikalıydı; hem Afrikaner hem de Afrikalıydı; hem sanatçı hem de insandı. Umutsuzluğun ortasında umudu kutsadı. Ölümle buluştu hayatın güzelliğini kutsadı. Ülkemizde çaresizliğin kol gezdiği o karanlık günlerde, onun dirençli sesini duyan olmayınca kendi canına kıydı. Ona göre, onun gibi düşünenlere göre hayata bizzat bir borcumuz vardır. Ona göre, onun gibi düşünenlere göre yoksullara, ezilmişlere, yıkılmışlara ve küçümsenmişlere karşı bir sorumluluğumuz vardır. Sharpeville’deki geçiş izni yasasını protesto gösterisinde yapılan katliamdan sonra bu şiiri yazdı ve ben okuyorum: Çocuk ölmedi/ kaldırıyor yumruklarını yaslanıp annesine/ haykırıyor annesi: Afrika!/ haykırıyor güzelliğini özgürlüğün/ haykırıyor bozkırları kuşatılmış yüreklerin varoşlarında...” Ingrid Jonker’in yaşamı çocukluktan başlayarak trajedi ve mücadelelerle geçmiş. Güney Afrika’da Kimberley, Douglas kırsal bölgesindeki bir çiftlikte dünyaya gelmiş. Beyaz bir ailenin çocuğu. Anne ve babası o doğmadan ayrılmış. Çocuk JONKER’İN RUHUNU SARSAN AŞKLAR 1963’te yayımlanan ikinci kitabı Düşler ve Kırmızı Toprak ile Güney Afrikalı yazarlar, şairler, eleştirmenler arasında tanınmış. Ödüller kazanmış. Ülkesinde 1960’ların en ünlü şairlerinden biri olmuş. Yazar Jack Cope ve Andre Brink’le yaşadığı aşklar ruh sağlığının iyice bozulmasına neden olmuş. Avrupa gezisinde yalnız bırakılınca aşırı alkole yönelip tekrar bunalıma girmiş. Gezisini yarıda keserek Cape Town’a dönmüş. Bir kez daha kliniğe yatırılmış. 19 Temmuz 1965’te klinikten ayrılarak Three Anchor Koyu’na gitmiş ve kendini denize atarak intihar etmiş. Öldüğünde otuz üç yaşında. Mezar taşına “Ölümüm taneciğidir hiçliğin” yazılmış. Yaşamöyküsü kitaplara, filmlere konu olmuş. Şair, çevirmen İlyas Tunç diğer çalışmalarının yanı sıra yıllardır Güney Afrika şiirinden çeviriler yapıyor. Çağdaş Güney Afrika Şiiri adlı kapsamlı çalışması 2013’te Bence Kitap’tan yayımlanmıştı. O antolojide Ingrid Jonker’in şiirleri de yer alıyordu. Şimdi yüz doksan iki sayfalık bir kitapla Türkiyeli okurlara Ingrid Jonker’i kapsamlı olarak tanıtıyor, şiirlerini paylaşıyor. İlyas Tunç’un derleyip çevirdiği Hiçliğin Tanecikleri (Nisan 2017, Meda Kitap) şairin yaşamı ve şiiri hakkında bir giriş yazısı ile başlıyor. Ingrid Jonker’in yaşarken yayımladığı iki kitabı ile intihar etmeden hazırlayıp yayımlandığını göremediği bir şiir kitabından geniş bir seçki ile devam ediyor. Daha sonra da Ingrid Jonker’in Andre Brink ve Jack Cope’la karşılıklı mektuplaşmaları, veda mektubu, hakkında yazılanlardan seçmeler, fotoğraflar ve belgeler yer alıyor. Bu önemli ve etkileyici şairi geç de olsa tanıtan iyi bir çalışma olmuş. İyi şairlerin izini sürenlere, has şiiri sevenlere tavsiye ederim. n 10 15 Haziran 2017 KItap