06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

MÜGE İPLİKÇİ’DEN “ÇOK ÖZEL İSİMLER SÖZLÜĞÜ” ‘Bu topraklar ne çok öldürüyor bizi!’ “Çok Özel İsimler Sözlüğü”, bozulan yaşamda kayıp bireyin dilsiz bugününe yoldaşça ses veren bir yazarın suskunluğa isyanı. Umudu yitirmeyen, yaşama sarılan öyküler, yazdığı gibi “hayalsiz, ruhsuz, ezber, vasat bir çöl toprağında kalakalmışken” üstelik. Müge İplikçi ile yeni öykü kitabında bireyin ve edebiyatın izini sürdük. gamze akdemir [email protected] K itapta yer alan isimleri, yaşamları özel kılan nedir? n Yaşamda oradan oraya savruluşları... Belki bir de şu: Dış dünyada, siyasete boğulduğumuz bir hayatta, kendimize, kısaca insana dair ne var sorusunu soramayacak kadar savrulmuş durumda bu karakterler. Bu kitabı oluşturmayı planlarken asıl ilgimi çeken şuydu: Gündelik hayatın hayhuyu içinde, üzerinde onca yük varken bu insanlar, hiçbir şey yokmuşçasına yaşıyor. Oysa onları sarıp sarmalayan çok acımasız bir hayat denklemi var; kendilerine ait olanı yaşayamıyorlar. Onları yazarken son yıllarda tanık olduklarımızı bir kez daha düşündüm. Hayatta nasıl örselendiğimizi, buna karşı alternatif bir yöntem geliştiremeyişimizi... Her biri için o karakterin hayatına kendimce küçük çentikler attım. Es geçtiğimiz anların, hayatları ve o hayatta savrulan insanları ne kadar ele verdiğini bir kez daha hatırladım. Çok özel, aslında hiç de özel olmayana, anonime denk düştü. Kitabın sonunda bunu gördüm! “GERİLEYİŞ SADECE BİZE ÖZGÜ DEĞİL!” n Ülkenin uzun süredir içinde bulunduğu “o hal” malum. Çok Özel İsimler Sözlüğü, bu bağlamda nasıl acı Müge İplikçi bir pratikle, bir ilham ve direniş duygusuyla yazıldı? n Nefes alamayışla... Bu ruh hâliyle yaşasam da masaya böyle oturmadım. Hep şunu tekrarlamaya çalışarak yazmayı denedim: “Bu sadece bize özgü bir gerileyiş değil, dünyanın da çivisi çıktı!” Belki bu nedenle bu Sözlük’te yer alan karakterler için bir umut da söz konusuydu; devam edebilmenin umudu! Kitaptaki son isim bu fiille buluşur... OHAL varsa “bu hal” de var demek için belki. OHAL, o ya da bu şekilde hep vardı ve bizler hep devam ettik, demek için (belki de). n Yazarın suskunluğa isyanı bu öyküler. Metnin, siyasi ve sosyal olarak batırdığı iğneleri göz önünde bulundurduğumuzda hangi sorgulamalar var kitapta? n Sorgulamaların başında, bir edebiyatçının her zaman sorması elzem olan o soru geliyor: “Kendimizle yüzleşebiliyor muyuz?” Benim inandığım edebiyat, kendileriyle yüzleşemeyen insanların fotoğrafını çeker ve evrensel bir metne taşır. O zaman okurlar için bir umut vardır ve edebiyat bir işe yarar. Bize, bizi anlatmaya başladığı zaman ise küçük işaretlerle yolumuza revan olmaya başlayabiliriz. Örneğin, şu aralar başucu yazarlarımdan Zweig’ı yeniden okumak bana inanılmaz iyi geliyor. Tüm kötülüklere rağmen insanının kendine çizebildiği o yolu takip edip umuda inancı tazelemek açısından kendimi çok iyi hissediyorum... Ne olursa olsun umut hep vardı, diyebilmek için. Buradan yola çıkarak nelerin yapılabileceğini düşünmek gerçekten anlamlı. “SADECE HIZ ŞAMPİYONUYUZ” n Kadınların kaderine ve yalnızlığına da dikkat çekiyorsunuz. Erkekleri, iktidarın ve muhafazakâr zihniyetin hoyratlığıyla ve eylemleriyle ilgili bir metafor hâline getiriyorsunuz. İnorganik kent yaşamı tarafından kuşatılmış, arayış içinde ve içerleyen kentli kadın karakterleri çetin bir savaş veriyor. Öte yandan, erkeğin sorunlarına da temas ediyor kitap. Ama ne olursa olsun öyküleri öncelikle kadınlar yazıyor ve yaşıyor. Neden? n Kanımca kentli kadın, kenti ye niden kurabilmeye en yetkin olandır. Neden derseniz kentte her zaman dişi unsurlar var. Hatta kent, tıpkı çocukluğumun şehirlerinde algıladığım gibi dişi ya da şöyle söylemek daha doğru; kent, dişiliğin izlerini taşıyor. Kentli kadının, kendine benzeyeni yeniden yapılandırmak için sarf edeceklerini, doğaya saygılı adımlar olarak görüyorum. Etraftaki o feci gökdelen planlarının arkasında açıktan açığa kadınlar yer alamaz diye düşünüyorum. Öyle olsaydı bu kadar estetik yoksunu ve yaşamı yok sayan bir kılıfla yoğrulamazdı o binalar. Çağımızın kentlerinde, kendimizi alabildiğine yabancı ve yalnız hissetmemizin nedeni biraz da bu. Teknoloji, insanı doğadan kopartacak bir araçken amaca dönüşmüşse bunun arka planında yatan şeyin de benzer bir bakış açısından beslendiğine inanıyorum. Kent, geniş yollarla insanları birbirine bağlamıyor; tam tersine korku saçan yeni yollara bırakıyor bizleri. Ulaşsak da buluşamıyoruz; sadece hız şampiyonuyuz. Hız ise bütün ayrıntıları siliyor; insana dair olanı emdiğinden geriye koca bir homurtu kalıyor. Onun ortalıkta yuvarlanan sesi ise erkek! Şu yaşama ayar verdiklerini sananlar yani; öfkeli öfkeli bağırıp çağıranlar, kendilerinden başka herkesi paspas gibi kullananlar ve iktidar azmanları... Bereket, kitapta böyle çok fazla erkek yok. Bir simitçi, bir inşaat işçisi gibi o homurtunun yuttuğu erkekler bunlar (o homurtunun erkek olması, tıpkı kadınlar, gençler, çocuklar, yaşlılar gibi sistem vurgunu erkekleri de yutmayacağı anlamına gelmiyor). Sadede gelecek olursak yirmi birinci yüzyılın kenti, umursamaz bir çukur ayna. Oradaki biz, hem biziz hem de biz değiliz artık! “DÜŞLER OLMADAN NEREYE KADAR?” n Sevgi Soysal özelinde edebiyatımızın kadın yazarlarına bir saygı duruşu da diyebilir miyiz Çok Özel İsimler Sözlüğü için? n Güzel yazarlarım benim onlar, çok özel yazarlarım... Yaşadıkları zorluklar, kısaca bu engebeli topraklar onlara asla engel olamamış. Yazmışlar, hep yazmışlar. Tante Rosa, benim için özel bir isimdi; onu da bu kitaba almak istedim. n Okuru, fesleğen satan iki kirloş veledin neşesine ortak etmeyi de ihmal etmiyor metin. Hayatın alacalı gerçekçiliğinde düş olsalar bile! Düş kuruyor kahramanlar. İnsan ne de olsa yaşamak istiyor, hayata asılıyor... n “Düşlerle aynı hamurdanız”. Shakespeare’in bu sözünü çok severim. Gerçeğin formülü, sırrı, özü burada saklı, esasen gerçekçiliğin de... Düşler olmadan, kanatsız nereye kadar gidebiliriz ki? Vahalar da sonuç olarak çöllerde mevcut. Serapların en güzeli çöl kumunda dile gelir. Bu toprakları ne kadar çok seviyorum; bu topraklar ne kadar çok öldürüyor bizi! n Çok Özel İsimler Sözlüğü / Müge İplikçi / Can Yayınları / 136 s. 4 4 Mayıs 2017 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle