06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

>> gereken mesajlarla dolu kayıp bir telefon bırakıyor. Artık âşık değil ama içgüdüsel olarak aşkını korumak istiyor... n Aslında Jacob da Julia da telefonun bulunmasını istemiyor ama telefonun bulunduğuna da müteşekkirler. Bu, onlara çok önce konuşmaları gereken konular için fırsat yaratıyor. “BEN ÖNCELİKLE BİR YAZARIM, ESAS KİMLİĞİM BU” n Kitapta, Yahudiliğe özgü pek çok kültürel unsura vurguyla birlikte “İsrail’in Yıkımı” da var ki kitabın adı, siz yazdığınız sırada böyleymiş. İnancınız yaşamınızda ne kadar yer tutuyor? n Ben öncelikle bir yazarım, esas kimliğim bu. Günlerimin çoğunu bir yazar olarak geçiyorum. Kitapta Yahudiliğin yer bulması, bunun günlük yaşamımda yer tuttuğunu gösteriyor olmalı. Bence yuvaya, yuvayı aramaya, bütünleşmiş kimliklere, bir evliliğin içinde mutluluğu aramaya, bir ailenin, güçlü bir ilişkinin içinde kendi kimliğini korumaya dair bir kitap bu ve bunlar ateistler ya da herhangi bir dinden birileri için de evrensel temalar. n Yahudilik sadece bir araç yani? n Yuva kavramını, sadakati sorgulamanın bir yolu. Yuva bizim için vatan mı, yoksa yaşadığımız ülke mi; yuva ev mi, ailevi bir müessese mi, yoksa bir düşünce biçimi ya da bir meslek mi, tüm bunların hepsi mi ya da hiç var olmayan bir şey mi? Bence çok kadim bir soru bu ama son derece gündeş de bir yanı var. Sadece Ortadoğu’daki mülteci krizine bakmak, bunu sorgulamak için yeterli. Aynı zamanda Fransa ve Hollanda gibi Avrupa ülkelerine baktığımızda da benzer sorular sorabilir, bir Fransız ya da Hollandalı için yuvanın ne olduğunu irdeleyen sağcı politikacıların yuvayla ne kast ettiğini ve kimleri onun dışında tuttuklarını görebiliriz. Ben Yahudiyim; yaşadığım deneyim, içinde büyüdüğüm dil bu. İsrail’in yıkımı pekâlâ Türkiye’nin yıkımı da olabilirdi, Fransa veya Amerika’nın yıkımı da... Tüm bu ülkelerde de kimliklerin sorgulandığı anlar var. “PARÇALANMIŞ ŞEYLER İLGİMİ ÇEKİYOR” n Jacob’ın babası, sözünü sakınmayan Irv, romandaki favori karakterim. Biraz Slavoj Zizek’i andırıyor. Kimsenin duymaktan hoşlanmadığı şeyleri söylüyor. Tüm dünyanın Yahudilerden nefret ettiği ya da Jacob’a yazdığı dizinin çok kötü olduğunu söylediğindeyse bir tür bilinçdışı görevi görüyor. n Evet, Irv’ü bir tür id olarak nitelendirilebiliriz, Jacob’ı da süperego olarak. Jacob sürekli neyin doğru neyin yanlış olduğunu sorguluyor ve bunu kendisini felç edecek noktaya kadar götürüyor. Irv ise daha ilkel bir benlik, düşünceleri ağzından olduğu gibi dökülüveriyor. Sonrasında çok daha fazlası, çok daha bütünlüklü bir karakter olduğu çıkıyor ortaya. Özellikle de İsrail hakkında söyledikleriyle günlük hayatta yaptıkları düşünüldüğünde... n Kitap ikilikler üstüne kurulu. İsrail ve Amerika, kadın ve erkek... Hayat bile ikiye ayrılmış durumda, gerçek ve sanal. Biz de okur olarak Jacob ve Julia arasında kalmış durumdayız. Julia’nın yanında mı, Jacob’ın yanında mı olmalıyız bilmiyoruz. İkisini de suçlayamıyoruz. n Güzel bir tanım. Parçalanmış şeyler ilgimi çekiyor; aynı anda iki yerde olan şeyler, çift yönlü şeyler. Başlık da ondan ötürü “Buradayım” aslında. Evlilik çift taraflı bir anlaşma, hem Jacob hem Julia söz konusu. Jacob’ın aslında arzuladığı bir çeşit dinginlik durumu; zıt kimliklerin olmadığı, sadece tek ve sürdürülebilir bir kimliğin olduğu... n Babaoğul ilişkisi kitaplarınızda önemli bir yer tutuyor. Şimdi bir babasınız. Baba olmakla ilgili yeni bir şeyler keşfettiniz mi? n Birçok şey keşfettim ama bunların kitabıma yansıdığına emin değilim. Aslında baba olmanın yazınımı değiştirip değiştirmediğini bilemiyorum. Cevaplamak zor. Karşılaştırılacak, baba olmadığım alternatif bir yaşamım bulunmadığından bunu hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz. “POLİTİKANIN YAŞAMLARA SIZMASI İÇİN ZAMAN GEREK” n Kitapta çok fazla öğe var. Sanki bu kez kitabınızın filme aktarılmayacağından emin olmak istemişsiniz gibi ya da yazdığınız son kitapmış da aklınızdaki her şeyi dökmek istemişsiniz... n Kitabın filme aktarılıp aktarılmayacağını hiç düşünmedim ama ne zaman yazsam bunun yazdığım son kitap olduğunu düşünürüm. Öleceğimden ya da bir daha kitap yazmayacağımdan da değil. Sadece, şu an olduğum insan olarak bir daha böyle bir kitap yazamayacağım. Bir dahaki kitabıma geçtiğimde başka biri olacağım, ilgim başka alanlara kayacak, başka umutlarım ve korkularım, başka zevklerim olacak. O yüzden aklımdaki her şeyi koymaya çalışıyorum ama bu kitabın maksimalist ya da büyük bir kitap olacağı anlamına gelmiyor. Çok sakin bir kitap da olabilir. Şimdi yazdığım çok daha sakin bir kitap ama bu güdüm devam ediyor. n Şimdi ne üstüne çalışıyorsunuz? n Bir roman üstüne çalışıyorum. “Çocuk Hastanesinden Kaçış.” n Şu aralar ülkemizde politika gündemin ilk maddesi olduğundan, söyleşiden önce Trump’la ilgili bir başka söyleşinizi dinledim. Trump’tan sonra hayatınızda neler değişti? n Kişisel olarak pek bir şey değişmedi. Politikanın yaşamlara sızması için biraz daha zaman geçmeli. Ama değişeceğini biliyorum. Yine de iyi yönde değişmesi mümkün. Onun sayesinde değil fakat onun yarattığı direniş dalgası sayesinde... Trump, ondan önce durgun olan bir kitleyi, o genç kitleyi harekete geçirdi. Öncesinde siyaseten faal olmayan insanlar, şimdi alanlarda. n Bu söyleşi yayımlandığında biz de bir referandum yaşamış olacağız. Bize tavsiye edeceğiniz bir şey var mı? n Bireysel olarak, hoşunuza gitmeyen bir sonuçla karşılaştığınızda bir şey yapmak imkânsız. Herkesin değişik yetenekleri ve becerileri var aslında. Bu yönden, herkesin vereceği cevap da farklı olacaktır. Bu konu üstüne emin olun ben de çok düşünüyorum. n Buradayım / Jonathan Safran Foer / Çeviren: Begüm Kovulmaz / Siren Yayınları / 680 s. KItap 134 Mayıs 2017
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle