Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
‘Tanrı maskesini dene’ 1967’de edebiyat sahnesinde yerini alan “The Liverpool Poets” grubunda öne çıkan yazar ve şair Brian Patent, 1946’da Liverpool’da doğdu. Şiirin anlaşılması ve performansla okura ulaştırılması yönünde önemli çalışmalara imza attı. Patent, Britanya’da söz konusu performans şiirinin deneyimli isimlerinden; şiirlerinde genellikle “aşk ve ilişkiler” temasını işliyor. Lirik, sade bir dili vardır. Karmaşık konuları basit bir dille ifade etmesi ve yaşadığımız modern dünyayı derinlemesine kavrayışı evrensel bir çağrı yaratıyor. Patent, “şiirin yapabileceği çok şeyden bir tanesi, bildiklerimizi unuttuğumuzu hatırlatmaktır” diyerek şiirin hayatımızdaki önemini vurguluyor. Çok sayıda şiir kitabı bulunan Patent, birçok ödülün de sahibi. Brian Patent BRIAN PATENT/ ŞİİRLER/ ÇEVİREN: YELİZ ALTUNEL SINAV BAKANI bir sınava girdim çocukken; çok kolaydı başarısız olmam mümkün değildi. S1. Ay’ın tadını tanımlayın. yıldız ışığı aromasına sahip kozmos gibidir tadı… S2. aşk ne renktir? aşk, çölde kaybolan bir adamın bulduğu suyun rengidir, diye yazdım. S3. kar taneleri neden erir? erirler çünkü Tanrı’nın sıcak diline yağarlar, dedim. bir o kadar kolay başka sorular da vardı. Âdem’in cennetten kovulduğu zamanki ıstırabını tanımladım. bir filin rüyasının eksiksiz ağırlığını yazdım ama bugün, yıllar sonra geçinmek için sokakları süpürürüm ya da lüks otellerin tuvaletlerini temizlerim. niçin? çünkü sınavlarımda sürekli başarısız oldum. niçin? şey... izin verin bir sınav yapayım. S1. bir çocuğun hayal gücü ne kadar geniştir? S2. Sınav Bakanının ruhu ne kadar sığdır? DOĞRU MASKE bir şiir şairin yanına sokuldu bir gece; bundan böyle, dedi, bir maske takmak zorundasın. nasıl bir maske? diye sordu şair. bir gül maskesi, dedi şiir. zaten kullandım, dedi şair; paçavraya çevirdim onu… o zaman bülbülün şarkısından 18 4 Mayıs 2017 yapılan maskeyi tak; o maskeyi kullan. ah, o eski bir maske, dedi şair, sonuna kadar kullanıldı. saçma dedi şiir; o mükemmel bir maskedir, hâlâ… Tanrı maskesini dene, gökyüzünü aydınlatır bu aralar. dar bir maske o, dedi şair ve karınca gibi yıldızlar kaynıyor içinde. o zaman şair maskesini dene veya şarkıcı maskesini; bütün popüler maskeleri dene. denedim, dedi şair; hepsi rahatlıkla oluyor. sabırsızlanmaya başladı şiir, bir çocuk gibi sertçe yere vurdu ayaklarını, bağırdı. o zaman kendi yüzünü dene, ürküten o maskeyi; belki yalnızca senin kullanabileceğin, senin eskitebileceğin yalnızca. kanayana kadar yüzünü yırttı şair; bu maske mi? diye bağırdı, bu maske mi? evet, dedi şiir, evet. ama maskelerden usanmıştı şair, onlarla çok uzun yaşamıştı, şiirin üzerine atladı ve yüzüne yapıştırdı onu. çığlıkları düğümlendi şiirin, ağladı, şiirsel olmaya çalıştı, gözlerine ve ağzına sokuldu şairin. ertesi gün ürkmüştü arkadaşları ondan, çok biçimsiz görünüyordu. doğru maske bu işte, dedi şiir; doğru maske bu. sevgiyle tutundu ona ve bir daha asla bırakmadı… KARI HATIRLAMA uyumadım dün gece. yağan kar harikaydı ve bembeyazdı. giyindim, gizlice merdivenleri indim ve kapıyı açtım ardına kadar. karın böylesini daha önce görmemiştim. küçük kirli sokağımız gitmişti; yepyeniydi yeryüzü ve her yer… havada saflık vardı. çok huzurluydum. her bir kar tanesini izleyerek daha da canlandım. milyonlarca trilyonlarca farklı şekilleriyle dönerek düşen buzlu kar taneleri hakkında gereken her şeyi öğrendiğimi düşündüm. ama öyle değilmiş. bunca huzurlu ışıltıyla dünyayı nasıl capcanlı aydınlattığını fark etmemişim. üst katta uyuyordu annem. o manzaradan alamadım kendimi; karın dilsiz mucizesini paylaşmaya çağıramadım onu… yalnızca benim için yağıyordu sanki. kirli küçük sokağımız nasıl da güzelleşmişti! COĞRAFYA DERSİ bir gün öğretmenimiz bize ayrılacağını; sıcak mavi bir denize, yalnızca haritalardan bildiği yerlere yelkenliyle açılacağını söyledi. tüm hayatı bunu arzulamakla geçmişti. yaşadığı ev dar ve griydi ama zihninin gözüyle duvara tutunan hoş kokulu yaseminleri görebiliyordu ve bir portakal ağacında parlayan yaprakları. gitmeyi arzuladığı ülkelerden bahsetti; soğuk ve kasvetli olmayan… neden hiç gitmediğini ve okul engelinden kurtulamadığını anlayamamıştım. okulun son döneminin ortasında yatağa düştü ve bir daha dönmedi, haritadaki yere hiçbir zaman gitmedi; portakal ağaçlarında yeşil yaprakların parladığı o yere… haritalar sınıf duvarına yeniden çizildi; ismi unutulmuş, yok olmuştu. ama öğrettiğini asla bilmediği bir ders bugün hâlâ benimle. yeşil yaprakların parladığı yere yolculuk yaparım; okyanusun berrak ve mavi olduğu… öğretmenimin asla bilmediği ama sevmeyi öğrettiği tüm o yerlere… BÖYLE ŞEYLER OLUR ve bazen böyle şeyler olur; arkadaşsınızdır ve sonra değilsiniz…. arkadaşlık bitmiştir. bütün günler kayıp ve bunların arasında bir çeşme kendini boşaltır. ve bazen böyle şeyler olur; sevilirsin ve sonra sevilmezsin, sevgi geride kalmıştır. bütün günler kayıp ve bunların arasında bir çeşme kendini otlara boşaltır. ve bazen onunla konuşmak istersin ve sonra istemezsin, fırsat kaçmıştır. hayallerin alevlenir ve birden söner. ve ayrıca böyle şeyler olur; gidecek bir yer yoktur ve sonra gidecek bir yer vardır, oysa sen yok saydın. öfkelenir yıllar... ve geçer, bir dakikadan bile hızlı. YANİ HİÇBİR ŞEYE SAHİP DEĞİLSİN bu şeyler önemli mi diye düşünürsün ve sonra önemli olduklarını düşündüğün anda değildirler, önemseme bitmiştir. bir çeşme otlara kendini boşaltır. n KItap