22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HATİCE AYDOĞDU’DAN “GÖĞÜNE SIĞMAYAN BULUT” Bir köy çocuğunun öyküsü Yalnızca bir kitap değil “Göğüne Sığmayan Bulut”; ‘Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nun efsanevi hocası’ diye tanımladığı Emin Özdemir’le elli saate yakın konuşan Hatice Aydoğdu, sorularıyla bir insanın içine ayna tutmuş. Emin Özdemir de yanıtlarıyla hem insan yüreğine yolculuk yapmış hem de yakın tarihimize tutulan bir ayna sunmuş. Öner Yağcı “ ...Bir gün, hiç unutmam, Araftaki Ruhlar’ı okuyorum, cebimde taşıyorum. Köy Enstitüleri’nin kurucusu İsmail Hakkı Tonguç gelmiş. Yatakhaneye mi gidiyordum, başka bir yere mi gidiyordum, bilmiyorum. İsmail Hakkı Tonguç kaldığı odanın balkonuna çıkmış. Beni gördü, çağırdı, ‘Cebinde ne var?’ dedi. ‘Kitap var’ dedim, cebimden çıkarıp gösterdim. Baktı böyle yüzüme, ‘Araf ne demek?’ dedi. Allah’tan dinî şeyleri anımsıyorum. ‘Cennete de cehenneme de girmeyenlerin bulundukları yer’ dedim. ‘Aferin!’ dedi. Başka neleri okuduğumu sordu...” (s. 7576). Göğüne Sığmayan Bulut’ta söylüyor bunları Emin Özdemir. Bir köy çocuğunun nasıl insanlaşmaya başladığının, nasıl ülkemizin kültür, sanat, dil, edebiyat, iletişim, Türkçe sevdasının bir büyük ustası olduğunun öyküsünü okuyoruz kitapta. İNSAN EMİN ÖZDEMİR Yalnızca bir kitap değil Göğüne Sığmayan Bulut; “Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nun efsanevi hocası” diye tanımladığı Emin Özdemir’le elli saate yakın konuşan Hatice Aydoğdu, sorularıyla bir insanın içine ayna tutmuş. Emin Özdemir de yanıtlarıyla hem insan yüreğine yolculuk yapmış hem de yakın tarihimize tutulan bir ayna sunmuş. Kimi zaman öfkelenip kimi zaman gülerek ve gülümseyerek kimi yerinde hüzünlenip kimi yerinde coşarak okuduğumuz kitap, Cumhuriyet aydınlanmasının olağanüstü başarılarının en anlamlı necati savaş örneklerinden birini gözlerimizin önüne seriyor. Bu başarıda yoksul bir köylü çocuğun nasıl yaşama tutunduğunun, nasıl düşünmeye ve aklını kullanmaya başladığının, dişiyle tırnağıyla güzellikleri nasıl çoğaltmaya çabaladığının içtenlikle aktarıldığını görüyoruz. Tabii alttan alta duyumsanan dünyamızı ve ülkemizi, insanı ve insanlığı algılayışımıza bilgelikler sunan güzelliklerle de buluşuyoruz. Can dostu Adnan Binyazar (bilmeyenler için not düşeyim; tarihin ender rastlanılan dostluklarındandır Emin Özdemir’le Adnan Binyazar’ınki. Yeni kuşaklar için söyleyeyim “kanka” sözcüğünün can bulduğu bir dostluk. İmrenilesi, övünülesi, örnek alınası bir dostluk...), Göğüne Sığmayan Bulut için yazdığı ‘Hayata Tutunmak’ başlıklı giriş yazısında söyleşiyi, “onun hayata tutunması, beynin anlatımsal tansıklığının yansıması” diyor. Altmış yıllık arkadaşı, “ağzı bin kilitli” diye tanımladığı Emin Özdemir için “sır saklamada üzerine yoktur” diyor ve bu söyleşide onun “bütün gizliliklerinden soyunduğunu” ekliyor. Hatice Aydoğdu, müthiş bir gerçekliği aydınlatan sorularıyla “insan” Emin Özdemir’in derinliklerine ulaşmayı, Adnan Binyazar’ın söyleyişiyle “onu soymayı” başarmış. Hemen herkesin bir karakutu gibi gördüğü, beyninin ve yüreğinin ulaşılmaz olarak bildiği kuytularına ulaşarak Özdemir’in her öğrencisini kıskandıran bir ölümsüz yapıtla sevgisini, saygısını, kıvancını sunmuş. Ne şanslıyım ki ikisinin de öğrencisi oldum Gazi Eğitim’de ve ikisiyle ağabeykardeş gibi sürdü ilişkimiz yıllardır. Bana kıvanç veriyor onlarla dostluk. Her öğrencisini diyorum, abartmıyorum. Haydi biz Gazi Eğitim Enstitüsü’nün onunla buluşan şanslı gençleriydik, haydi Basın Yayın Yüksek Okulu’nun yolları onunla kesişen yüzlerce öğrencisi ondan çok şey öğrenmişti. Çünkü bir “öğretme”nin ustası bir eğitici kimliğine sahipti. Ya başkaları?.. Hiç unutmam, Özdemir’in bendeki ölümsüzlüğünün gizemini onun köy öğretmenliği yıllarında yakalamıştım: 1980’lerin sonuydu; ilk kitaplarım çıkmıştı ve Cem Yayınevi’nde çalışıyordum. Yayınevinin çalıştığı Niğdeli kâğıtçı Dursun’la söyleşiyorduk. Özdemir’in adı geçti. “Nereden tanıyorsun Emin Özdemir’i?” dedim. Verdiği yanıtı duyunca donup kaldım: “Nasıl tanımam? Benim de öğretmenimdi. İlk öğretmenliği bizim köydeydi Emin Özdemir’in. Evet, benim ilkokul öğretmenimdi o. Bize okumayı yazmayı, doğru düzgün konuşmayı o öğretti, kıçımızı temizlemeyi de... Köyde tuvalet yoktu, kıç temizliği nedir bilmezdik. O öğretti bize. Onu nasıl unuturum?” Böyle başlamış onun öğreticiliği, yüzlerce öğrencisinin yaşamla ilişkisine katkıları ve tabii ki yazıları, konuşmaları, kitapları ile sürmüş. İşte onun bu öğreticilik serüveninin gizemlerinin neler olduğunu, söyleşide, yedi aylık doğup hayata tutunan bir bebeğin yoksul çocukluğuna, onu “belleğinin karakışı”ndan kurtaran köy enstitülerine, oradaki kitaplarla keşfettiği dünyalara, köylerdeki öğretmenliğine, Gazi Eğitim öğrenciliğine, evliliğine, çocuklarına, torunlarına, Türk Dil Kurumu’na, öğretmenlik ve Hacettepe’deki, Basın Yayın Yüksek Okulu’ndaki hocalık yıllarına, milyonlarca insana aktarmak için ömrünü verdiği Türkçenin güzelliğine uzanan bir hayatla karşı karşıya geliyoruz. TÜRKÇE SEVDASI Türkçemize alıntı, bilgisayar, sözel, seçenek, düşlem, düşlemsel, yinelemek gibi sözcükleri armağan eden 1931 doğumlu Emin Özdemir’in, dünyaları Hatice Aydoğdu sığdırdığı yaşamına anlam katan sevdayı başkalarıyla paylaşmak için nasıl sürekli kulaç attığını, kanat çırptığını, koştuğunu okuyoruz söyleşide. Bir öğretmen olarak toplumumuzun bireylerinin insanlaşma kavgasında birer öncü kişilik olmasına bu denli katkıda bulunmanın hiç de kolay olmadığını her satırda bir daha kavrıyoruz. “Sen bu işi kolay belleme kardeşim” demiş Petöfi; “Yüreğini yiyeceksin, yedireceksin” demiş Nâzım Hikmet. Özdemir’in de tam böyle yaşadığını anlıyoruz, seçtiği “zor” işin bilinciyle yüreğini yiyen, yediren bir aydın olduğunu anlıyoruz. Göğüne Sığmayan Bulut’ta Türkçe sevdasının armağanı bir ömrün, bu sevdayla kucaklaşıp bizlere sunduğu onlarca kitabın serüvenini de buluyoruz elbette. Dil, dil devrimi, konuşma, yazma ve edebiyatla ilgili kitaplarının yanı sıra Dilin Öte Yakası, Düşüncenin Toprağı, Düzyazının Sorgulayan Gücü, Erdemin Başı Dil, İnsan Yüreğine Yolculuk, Sözcüklerin Vicdanı gibi dünya ve Türk edebiyatının derinliklerinden damıttığı bilgeliklerini sunan Emin Özdemir, geçtiğimiz yıl Düşüncenin Canı (Eksik Parça Yayınları) ve bir “kitaplar kitabı” sayılabilecek, edebiyatımızın klasikleri arasına gireceğine kesinlikle inandığım O İyi Kitaplar Olmasaydı (Bilgi Yayınevi) adlı yapıtlarıyla da yaşamı aydınlatmaya, yaşamımıza geniş ufuklar açmaya yönelik çabasını sürdürmüştü. Sanki “İnsanı insana taşımayı”, insana kitapları taşımayı var oluşunun nedeni sayan bir ömrün aktardıklarıydı bunlar. Göğüne Sığmayan Bulut, bir insanın yaşamından süzülen gerçeklerin içtenlikle anlatıldığı bir söyleşi kitabı olmasının yanında, bu insanın insanlaşma savaşımındaki serüveninin yakın tarihimizde yaşananlara büyük insanlığın aydınlığının penceresinden bakılınca nelerin nasıl göründüğünü de veriyor bize. Bu büyük ömürden öğrenecek ne kadar çok şey olduğunu görünce, onu tanımanın, onun öğrencisi olmanın, onun okuru olmanın, onunla aynı ülkede yaşamanın kıvanç vermemesinin olanaksızlığını anlıyoruz. Türkçenin yurdunda büyük izler bırakan bir bilge olan Emin Özdemir’in, genç Türkiyemizin geleceğin aydınlık Türkiyesi’ne armağanı olan ömrünü anlamak fırsatı olan bu yapıtı bize sunduğu için bir kez daha şükran borçluyuz Emin Özdemir’e. Tabii ki bu fırsatı yakalama şansını sorularıyla taçlandırarak deryanın coşmasını sağlayan başarısı için Hatice Aydoğdu’ya da teşekkür borcumuz var. Ne güzel demiş Adnan Binyazar: “Emin Özdemir/ Yazının balarısı/ Sesi ırmak, sözü derya/ Dili yalın/ Düşüncesi aydınlık!Sevgisi erdeminden/ Erdemi sevgisinden yüce/ Bir eş!Baba tapınçlı kızlar/ Yüreği sevdalı damatlar/ Cihan parçası torunlar!Onlarla sarmalanan bir dünya/ Başka nasıl tutunulur/ Bir hayata?” n Göğüne Sığmayan BulutEmin Özdemir Kitabı / Söyleşi: Hatice Aydoğdu / Akılçelen Kitaplar / 458 s. 14 18 Mayıs 2017 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle