30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

>> n Komiser lakaplı gazeteci Lütfi de Babıali’den tanıdık bir emektar. n Kahraman ile Lütfi aynı kuşağın çocuğu ve gençliğinde ikisi de solcuymuş. Sonra basın kabuk değiştirince yolları ayrılmış. Lütfi gibi emektarlar Kahraman gibilerin aksine omurgalıdır. O yüzden demode sayılır ve ancak bir yere kadar yükselirler. Patronlar nasıl kovacaklarını bilmedikleri için istihdam etmeye devam ederler bir süre onun gibileri. “SENARYOMDAN ROMANLAŞTIRDIM” n Film gibiler. Siz de önce bir senaryo olarak yazmışsınız Babıâli’de Cinayet’i. Kitaplaşması nasıl oldu? n 1974’te TRT’de İsmail Cem’in program danışmanı olarak göreve başladıktan ve 1975 Sonbaharı’nda Politika gazetesini çıkarmak üzere Cem’in yardımcısı olarak Babıâli’ye geçişimden bu yana Türk basının ve medyasının en önemli dönüm noktalarının birçoğunda hasbelkader bulundum, basın tarihimize geçen insanların birçoğunu yakından tanıdım. Bir gün sinemacı oğlum Emre Şahin “Bu yaşadıklarını, tanıklıklarını bir senaryo olarak yazar mısın?” dedi. Aklıma yattı. Senaryo düşünmek, diyalog yazan, olay üreten “yaratıcı” yanımı harekete geçirdi. Ortaya çıkanı ben ve başkaları beğenince romanlaştırmayı düşündüm. Bu süreçte en korktuğum şey, iki boyutlu karton karakterler tuzağına düşmekti. O yüzden, edebi ölçütlere önem verdim, kişileri derinleştirmeye çaba gösterdim. Çocukluklarından başlayarak “Kimdir bu insanlar, nereden nereye geldiler ve niçin böyle oldular?” gibi soruların yanıtlarını irdeleyerek Babıâli’deki “dönek” fenomenini insani boyutta anlamaya çalıştım. Bir karalama değil, anlama çabasıydı. n Kitabın ana ekseninde hesaplaşmalar da var. n Evet, Esin gibi kendini köpeklere adayarak yaşamını temize çekmeyi seçen de var, Şuayip gibi mistik yollarla kendisini affettirmeye çalışanlar da... “Gomonist” Ersin gibi geçmişiyle dobra dobra yüzleşenler de... Yalnız Kahraman hesaplaşmaktan kaçıyor. Onun için “geçmiş bitmiş”. Öyle diyor. “İSLAM’IN İNSANA BAKIŞINDA BİR GÜVENSİZLİK VAR” n Özellikle Şuayip acayip bir tip! Uhrevi izahlara sığınan bir dinci, sözde tevekkülcü... n Geçmişte yaptıkları hayatını cehenneme çeviriyor, geceleri uyuyamıyor. Kafası fena hâlde karışık. O kötü geçmiş nasıl aşılır? Torunu gelip “Dede sen işkenceci miydin?” diye sorunca afallıyor. Şuayip kendisinden korkuyor. Bir insanın ne kadar kötü şeyler yapabileceğini ilk elden biliyor çünkü. Yine de içinde bir yerde mücadele ediyor, Kahraman’da o da yok. n Şuayip’in dine sarılışı manidar, sinir bozucu hatta... n Yaşı ilerleyip de ölüme yaklaştıkça hesap gününün uzak olmadığını düşünüp bir çıkış arıyor. Tövbe ve istiğfar gibi dinsel aklama yollarından medet umuyor ama bir türlü huzura eremiyor. Kendisine güvenmiyor çünkü İslami anlayışa göre insan her an günah işleye “Hep romantik kaldım, ilkesiz gazeteciliğe hep karşı çıktım. Gazetecilerin meslek ilkelerini koruma konusunda şövalyelik edebilmesi gerektiğine inandım.” bilecek zayıf bir yaratık, bireyin sürekli tetikte olması gerekiyor. O dönemde Emniyet’te Cemaatçiler egemen ama Şuayip Cemaatçi değil, hatta Cemaat ondan şüpheleniyor. Yarı kızağa alınmış gibi bir durumu var ve yakında belli ki atılacak. Ülkücülükten gelmiş ve sofu bir hayat sürmüş olan Şuayip’i de bir klişe değil, “bizden” gerçek bir insan olarak betimlemeye çalıştım. “ASIL MAKTÜL OKURLAR” n Kahraman’da nasıl bir duygu yaratıyor Şuayip? Sonlara doğru tartışır gibi olduklarında Kahraman içinden saydırıyor safi, yüzüne karşı gıkını çıkaramıyor zira... n Tabii, nasıl çıkarabilir; ya gık dediğinde kavga çıkar ve bu yüzden rezil olursa? Göz koyduğu hedeflere gitmesi zorlaşırsa? Şuayip ona çok ağır şeyler söylemesine rağmen susuyor. Patronun kulağına gider, Cemaat gazetelerine düşer, Ankara kızar korkusuyla göze alamıyor. Onun için önemli olan ilkeler ve inançlar değil, bir sonra ulaşacağı makam. İşte asıl tutsaklık bu! Kitabın sonunda Şuayip’in son sözü çok önemli; “Bazen katil de maktul de aynı insan olabilir”. Çok ağır bir suçlama. Onu bile yutuyor. n Bu cinayetin maktulü çok! n Elbette, asıl kandırılan okur, halk. Gerçekleri öğrenmelerine engel olunduğu için tüm bu hilelerin, yalanların, yozlaşmanın asıl kurbanı; oyu, parası çalınan, vergileri çarçur edilen, çocukları yanlış savaşlarda öldürülen geniş halk kitleleri. n Son çalışmalarınızı sorarak bitirelim söyleşimizi. n Geçen yıl çıkan Unutulmuş Bir Suikastın Anatomisi adlı kitabım İngilizceye çevrildi, yakında Almanya’da da basılacak. Yirmi dokuzuncu kitabım olan bu roman çok yankı uyandırdı. Pek çok okur yeni romanlar beklediklerini söylüyor. Doğrusunu söylemek gerekirse roman yazarlığı benim de hoşuma gitti. Aklımda bazı projeler dolaşmaya başladı bile. Ben hayata edebiyat alanında eserler verme umutlarıyla başlamıştım, rüzgârlar beni bambaşka denizlere sürükledi. Galiba sonunda başladığım noktaya döndüm. Bundan sonra ağırlığım edebiyat olacak; romanlar, şiirler, denemeler... e.e. Cummings’in dediği gibi “bayatlamayan haberler...” n Babıâli‘de CinayetGazeteciyi Kim Öldürdü? / Haluk Şahin / Kırmızı Kedi Yayınevi / 232 s. KItap 1318 Mayıs 2017
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle