22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

JEAN ECHENOZ’DAN “GÖL” Sineklerin zorlu görevi Yeni Fransız edebiyatının önde gelen kalemlerinden Jean Echenoz “Göl”de, bilindik bir başlangıç yapıp okuru giderek şaşırtan hakikatlerin ortaya çıktığı, polisiye ve casusluk karışımı bir romana imza atıyor. Echenoz, kitabın olay örgüsünün anahtarı ya da ipuçları sayılabilecek ayrıntıları, ustalıkla ortaya koyuyor. alİ bulunmaz alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr E debiyatla tarihi buluşturan ve yazdığı novellalardaki anlatımıyla kendine özgü yalın bir üslup yaratan Jean Echenoz’nun en dikkat çeken yanı, kitaplarında, okuru boğmayan ayrıntılarla sürükleyici bir hava yaratması. Yeni Fransız edebiyatının Pascal Quignard ile beraber önde gelen temsilcilerinden olan Echenoz, söylencelerle gerçekleri bir potada eritirken kimi zaman Birinci Dünya Savaşı arifesine kurgu bir karakter ekliyor kimi zaman tarihi kişiliklerin hayatını romanlaştırıyor. Bu ikinci gruba Emil Zapotek, Nikola Tesla ve Ravel örnek verilebilir. Pek çoğumuzun bakıp görmediği ama kendi içinde derinlik barındıran konular, Echenoz’nun kitaplarında karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla tarihin kesitleri veya edebiyatın kenarında köşesinde kalan olaylar, yazarın kalemiyle geçmişbugün bağlantısı kurularak okura ulaştırılıyor. Yalnızca geçmişin ayrıntılarında dolaştığını söylemek Echenoz’ya haksızlık olur. O, romanlarında kotardığı kurguya kattığı ve kitabın olay örgüsünün anahtarı ya da ipuçları sayılabilecek ayrıntıları, ustalıkla ortaya koymayı biliyor. Üstelik bu özelliği, pek çok şeyin geri döndürülemez biçimde yerinden oynayışını da gösteriyor okurlara. Yani Echenoz, yaratıp bozarken okurun zihninde boşluklar oluşturmaktan çok ipuçlarından hareketle sorular uyandırarak ilerliyor. Takıntılı tipler, bir cinayetin ortasına düşenler, hayatını bir amaca vakfedenler, yükselişi de düşüşü de en sert haliyle yaşayanlar yazarın kitaplarında yüzleştiğimiz karakterlerden. Echenoz, bu karakterleri okura yansıtırken onların duygu durumları arasındaki geçişleri de oldukça hızlı şekilde veriyor. Ancak buradan üstünkörü bir yazım anlaşılmasın; tam tersine Echenoz, çok titiz davranıyor ve az önce bahsi geçen ayrıntılar sayesinde adımlarını hayli sağlam atıyor. Tekdüze bir hayat ya da sıradan bir insanın yaşamı, yine o ayrıntılar yardımıyla okuru daima tetikte tutan bir anlatıma dönüşüyor. Çoğu insanın zihninde dolanan fakat bir türlü dile getiremediği soru ve sorunları romanlaştırması ise Echenoz’nun bir başka ayırıcı özelliği. O bakıyor, görüyor ve yazıyor; bunun sonunda da gözlemciliği kısa ve net romanlara dönüşüyor. Kısa yazmak için uzun düşünmenin ve kapsamlı araştırmanın gerekliliğini savunan bir isim Echenoz. Kitaplarındaki karakterlerin sırıtmamasının bir diğer nedeni de bu. Romanlarında ölüler de hayattakiler kadar çok şey anlatırken kaçışlar arayışları, arayışlar da yeni kaçış planlarını doğuruyor. DEDEKTİF BATAKLIĞI Arayış ve kaçış temaları, aldatma veya ters köşeye yatırmayla birleştiğinde Echenoz kitaplarının yapısı da güçleniyor. Yeni novellası Göl’de de tam olarak (bir kez daha) buna rastlıyoruz. Bilgi ve haber alma faaliyetleri için sineklerden yararlanan Frank Chopin’in başrolde olduğu kitap, casusluk ve ihanet ekseninde ilerlerken yazar, elini hiç korkak alıştırmadan zikzaklar çizip bilinenlerden yeni olana doğru uzanan bir yol açıyor. Echenoz, takibe alınan laboratuvar kurdu Frank Chopin’in izini sürenlerle birlikte okuru Paris’in tanıdık bölgelerine sürüklerken kentin klasik yaşamından parçalar sunuyor. Başlangıçta her şey sıradan bir polisiye vaka gibi. Zor bulunan sigaralar içen, karanlık bir dünyadan geldiği izlenimi uyandıran ve ismini çok az insanın bildiği “dedektifler”, Chopin’le ilgili istihbarat toplama telaşıyla kimliklerini açık etmeden kalabalıklarda gizleniyor. Cebindeki küçük kutuda canlı sinekler taşıyan Chopin de en az onu takip edenler kadar gizemli. Sıradan Paris günlerinde gayet sakin biçimde evinden çıkıp sokaklarda geziniyor. Echenoz, bu manzaraya kenti turlayan turistleri, parklarda boy gösteren gençleri ve kafeleri yerleştirmiş. Kadınlara, arabalara, meraklısı olduğu ve bir anda beliren resmî korteje; kısacası her şeye bakan Chopin’le yüzleşiyoruz bu gezintilerde. Sineklerin davranışlarıyla ilgilenen ve onları istihbarat edinmede kullanan Chopin, “olguların tanımlandığı, varsayımların ortaya atıldığı ve yasaların keşfedildiği” bir örgütte çalışıyor. Kendisi gibi pek çok insan var etrafında. Bunca kesinliğe rağmen, kadınlar konusunda çoğunlukla kararsız; hayatına girip çıkanların kiminin eksiği kiminin fazlası var ona göre. Pek beceremediği aşk buluşmalarının yerine, kendisine iş verenlerle gizli toplantıları koyuyor hayatına. Chopin’e iş ve direktif verenler, onun sineklere olan ilgisini bilgi toplama ihtiyacıyla birleştiriyor. Bu ihtiyaç, Chopin’le beraber diğer elemanları bir göl kıyısındaki Parc Palace de Lac Oteli’ne sürüklediğinde Echenoz da Paris’in hareketli merkezinden kentin banliyölerine doğru yolluyor okuru. NAMLUDAKİ MERMİLER Otelin bulunduğu yer, neredeyse hiçbir rehberde geçmezken oraya gelenler üst düzey yöneticiler, eski ve yeni siyasetçiler, bürokratlar ve sevgililerden başkası değil. Bu az bilinen ama müşterisi bol otelde, bedenlerine mikrofonlar yerleştirdiği sineklerini göreve hazırlayan Chopin, her boşlukta yine en iyi bildiği ve sevdiği işi yapıyor; her şeyi gözlemliyor. Echenoz, Chopin’i anlatırken ona dair görüntüleri sürekli çoğaltıyor. Bir bakıyorsunuz kendisiyle ilgili düşünen bir bakıyorsunuz sinekleriyle meşgul ve işverenleriyle görüşen, kimi zaman durup insanların eylemlerini izleyen ve bazen de makale yazan bir adamla karşılaşıyor okur. Söz konusu görüntü bolluğu, Echenoz’nun kendisine özgü ayrıntıları metne yerleştirme biçimlerini de beraberinde getiriyor. Yazarın yerleştirdiği ayrıntılar, bir bilim insanı olan Chopin’in marifetlerini sergilediği satırlar haline geliyor. Yani o, salt laboratuvara kapanmayan bir hafiye. Chopin’in iş için geldiği ve bir araştırmanın tam ortasında bulunduğu otelde, gönlünü kaptırdığı tek kadına, Suzy’e rastladığı satırlarla, Echenoz, o âna kadar klasik polisiye ve casusluk örneklerinden biri gibi görünen romanında okuru, bambaşka yerlere doğru çeken kırılma noktasıyla buluşturuyor; hem Chopin hem de Suzy deşifre olmuş gibi görünüyor. Echenoz, profesyonellikle teknisyenlik arasında sıkışmış Chopin’in tanık olduklarını, etrafta beliren silahları ve kimin kimi izlediğinin birbirine karıştığı anları resmederken klasik polisiye ve casusluk romanlarındaki klişelerden sıyrılıp kendine özgü bir kurgu geliştiriyor. Havada uçuşan sinekler ve Paris’in uzağındaki otelde dönen çeşitli dolaplar, namluya mermi sürenlerin sayısını arttırıyor. Echenoz, namlunun ucundaki sürpriz ismi romanın sonunda açıklarken Chopin’in kafasında, köstebek veya piyon olarak kullanılıp kullanılmadığıyla ilgili bir şüphe var. Bunu kendisiyle tartışırken sık sık yaptığı gibi etrafı süzüp düşüncelere dalıyor: “Banliyönün görünüşteki çeşitliliğinde, her şeyin ağırlığı, tadı sanki aynıydı, herhangi bir fon üzerinde herhangi bir biçimin kendine özgü bir anlamı yok gibiydi, her şey bulanıktı.” İşte Echenoz, bu bulanıklıktan yola çıkıp karakterlerin kendisinin bile şaşırdığı bir kurgu oluşturmuş Göl’de. Her birine biçilen rollerin ardında, bulundukları yere çakılıp kalmalarına neden olan hakikatler yer alıyor. Kim, neye inanacağını ya da inanması gerektiğini bilemiyor kısacası. n Göl / Jean Echenoz / Çeviren: Mehmet Emin Özcan / Helikopter Yayınları / 136 s. 10 5 Ocak 2017 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle