Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
DAVID MITCHELL’DAN “KEMİK SAATLER” Gerçeküstü bir yolculuk David Mitchell, “Kemik Saatler”de bizi günlük yaşamdaki olaylarla orada yer almayanları harmanladığı bir seyahate çıkarıyor. Birbirinden farklı hayatları yan yana getiren Mitchell, çeşitli zaman dilimlerinde ve coğrafyalarda süren savaş cephelerine yolluyor okuru. alİ bulunmaz alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr D avid Mitchell’ı tanımlamak için en uygun ifadelerin başında, bir araya gelmesi mümkün olmayan insan ve yaşamları yan yana getirmesi olur herhalde. Yazdığı romanları ve filmleştirilen kitaplarında bu çok belirgin. Kimi zaman sevdiği insan için kendi kültürünü terk eden karakterler aracılığıyla bunu başaran Mitchell, silik kahramanlarını konuştururken işin içine tarihî öğeleri katarak kurgusunu zenginleştiren bir yazar. KAÇIŞTAN KAYBOLUŞA Bazı metinlerinde insanın iktidar mücadelesinin, hem başkalarına hem de tabiata verdiği zararlara edebi bir dille dikkat çekerken zihnimizde geçmişten beri taşıdığımız “kıyamet”, “yok oluş” ve “yıkım” temalarına yönelmişti. Üstelik bunu belli noktalara sıkıştırarak değil, yeryüzünün büyük bölümüne dokunarak yapmıştı. Jacob De Zoet’in Bin Sonbaharı ve Bulut Atlası, yazarın bu anlamda öne çıkan kitapları. Mitchell’ın uzak ve yakın tarihe merakıy la buluşan bir başka tema ise insanın gelişimi ya da evrimi. Günlük yaşamdaki küçük ayrıntıları, aslında gelişimimizin önemli bir parçası şeklinde kurgulayan yazarın, insanların, yüzleştiği durumlar karşısında nasıl acımasız veya merhametli olabildiğini üstü kapalı biçimde sorgulayışının da altı çizilmeli. Bu yolda ilerlerken gerçeklerle rüyaları birbirine katıyor ve bazen de yarattığı sanallıkla bir kapı açarak okurun bizlerin oradan girmesine de yardım ediyor. Okur, bazen ipuçları bulan ve iz süren bir avcıya bazen de ava dönüşebiliyor. Mitchell, bu ikisi arasındaki sınırı bilinçli şekilde bulandırırken Doğu’yu ve Batı’yı buluşturan kimi öğelerle gidişatı besliyor. Yeni romanı Kemik Saatler’de de buna benzer bir rotayı takip ediyor. Mitchell’ın iç içe geçen, sonra birbirinden kopan ve ardından yeniden bütünlenen hikâyeler anlattığı kitap, tam anlamıyla bulmacayı çağrıştırıyor. Etrafta doğru yere konmak üzere bekleyen parçalar veya bakıp da görülmesini istediği ipuçları, yazar tarafından âdeta bir hipnoz eşliğinde okura sunuluyor. On beş yaşındaki Holly annesiyle kavga edip evden kaçan bir genç kız. Diğer kaçak ergenlerden ayrılmasını sağlayan fantastik yönleri, Holly’i İngiltere kırsalında kâbuslara, rastlantılara, hayallere ve düşmanı bol gizemli bir gruba doğru sürüklüyor. Doğmayı ve yaşamayı büyük bir pi yango olarak gören Holly’nin kaçışı, Mitchell tarafından zaman ve mekân geçişleriyle karmaşık hâle getiriliyor. Ortaçağ’dan on dokuzuncu yüzyıl Avusturalyası’na, Çin’e, ABD’ye ve İrlanda’ya uzanan hikâyeye sürekli yeni karakterler girerken kaçışla kayboluş arasındaki çizgi de silikleşiyor. CESUR KURBANLAR Mitchell, yavaş yavaş artırdığı gerilim ve gizemi, savaş sahnelerine dönüştürürken Cambridge’de burslu okuyan ve varsıl bir hayata hazırlanan Hugo Lamb, Irak işgaliyle ilgili dökümler hazırlarken ikilemlere düşen bir adam, çoksatan listelerinden çıkarıldığı için bunalıma giren bir yazar, Mitchell tarafından cepheye sürülen karakterlerden birkaçı. Belli bir noktadan sonra anlıyoruz ki gündüz kâbusu şeklinde süren çatışmalar, yazarın resmettiği görünmez bir savaşa evriliyor. Mevcut gidişat, yine “normal şartlar altında” bir araya gelmesi güç görünen kişileri ve olayları buluşturuyor. Mitchell’ın çizdiği tablo, gerçeküstü öğeler barındırırken aslında hayata içkin bir savaşın ve ekolojik yıkımın, bulduğu her noktadan sızarak gün yüzüne çıkışını yansıtıyor. Romanda ara sıra karşılaştığımız köprüler de yazarın elinde, bu gerçek ve gerçeküstü bağlantısına göndermede bulunan metaforlar olarak belirirken korkaklar ve cesur kurbanlar arasında karşılaştırma yapmaya da imkân tanıyor. Mitchell’ın kurduğu olasılıklarla ve hakikatlerle örülü evrende, Lamb’ın ağzından dökülenler de bu bağlantıyı destekler nitelikte: “İktidar, birine normalde yapmayacağı bir şeyi yaptırmak veya birini normalde yapacağı şeyden caydırmaktır.” Yazarın, Kemik Saatler’de okuru götürdüğü ortamlar (örneğin İngiltere kırları veya petrol rezervleri bitmek üzere olan gerilimli Avrupa), psikoyangınların hüküm sürdüğü, tüm karakterlerin hem kendini hem de geçmişi ve yaşadığı ânı sorguladığı distopik bir evreni çağrıştırıyor. Böylece kurgu, geçmişle bugün ve gerçekle gerçeküstü arasında salınıyor. Kaçakların ve kaybolanların yolu sürekli kesişiyor ya da birbirinden ayrılıyor. Sonuç olarak Kemik Saatler, nezaket ile nobranlığın birbirine yaklaşıp birbirinden koptuğu bir metne dönüşüyor. n Kemik Saatler / David Mitchell / Çeviren: Sıla Okur / Doğan Kitap / 720 s. OKURLARA Turhan Günay için... T urhan Günay abiyi son gördüğümde, “Bana birçok kişi neden yazmadığımı soruyor” demişti. Buna gerek duymadığını ve yazanlara çizenlere, yöneticiliğini yaptığı dergilerle destek sağlamanın kendisi için daha anlamlı olduğunu söylemişti. Gerçekten de çok uzun yıllardır edebiyata, şiire sağladığı desteği kim inkâr edebilir? Romanın, öykünün, şiirin yanı sıra yirmi yıldır Cevat Hoca’nın (Çapan) hazırladığı “Şiir Atlası” sayfasında dünya şiirini sayısız çevirmenle Cumhuriyet Kitap’ta tanıtmasının bile hakkı ödenmez bir çaba olduğunu düşünüyorum. Turhan Günay’ın asıl özgür dünyası, kitaplardır, Türk ve dünya edebiyatını tanıtan dergilerdir. En büyük dileğim, bir an önce özgürlüğüne kavuşmasıdır. Anılarda kalan o günleri düşünüyorum da: “Hadi Turhan son bir defa söyle kalkalım” derdi Fethi Naci. Turhan o dev cüssesiyle gülümser ve “Dünya bir gölgeliktir” türküsünü bir daha söylerdi. Dünyanın bir gölgesi varsa mutlaka bir yerlerde güneşi de vardır. Metin Fındıkçı KItap İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç l Genel Yayın Yönetmeni: Murat Sabuncu lYayın Yönetmeni: Turhan Günay l Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Abbas Yalçın l Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam ve Pazarlama Direktörü: Ayşe Cemal l Reklam Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 l Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. l 326 Ocak 2017 turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap