22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KItap VİTRİNDEKİLER Kabuk / Zeynep Kaçar / Sel Yayıncılık / 174 s. Zeynep Kaçar Kabuk’ta, bir ailenin tarihini, deliliğini, derinliğini, karanlığını, neşesini, acayipliğini kumaşlar ve yiyeceklerle çevrelenen üç kadının gözünden anlatıyor. Kendini gerçekleştirme çabası içindeki üç kuşağın hayatın gelip dayattıkları karşısında başkalaşması, kabuk değiştirmesi, kabuğuna sığamadıkça çaresizleşmesi, çaresizleştikçe gerçeklikten uzaklaşması sarmalını incelikle örüyor. Her bir birey için savaş alanına dönüşen ailenin aynı zamanda bütün yaraları iyileştirmedeki mucizevi mahirliğini de sakınmasızca ele alıyor. Dilin Dört Atlısı / Alper Akçam / Tekin Yayınevi / 164 s. Türk edebiyatında ironi ve dil oyunculuğu kapısını açan, ezberci bellekleri sarsan Vüs’at O. Bener… Edebiyat uğraşını, zevkini, çabasını “çoğaltmaşaşırtmaafallatma” üzerine kurarak titiz bir dil, ses ve görüntü ustası gibi çalışan Bilge Karasu… Toplumsalcı kaygıları öne çıkan, kavgacılık, küstahça karşı duruş ve mücadele yolunu seçerek kuralları yıkan, bildik tüm hiyerarşileri yok eden Leylâ Erbil… Oyunu ve yaşamı iç içe geçirerek harman eden, yazıyı bir oyuna çeviren dil ustası Oğuz Atay… Alper Akçam, Dilin Dört Atlısı’yla resmiyetin ve ciddiyetin üstüne yürüyor. Ayaklarına Dokunurum Gölgede / Pablo Neruda / Çeviren: Adnan Özer / Can Yayınları / 116 s. Ayaklarına Dokunurum Gölgede, Pablo Neruda’nın, ölümünden sonra evinde bulunan yirmi bir şiirinden oluşuyor. Kitapta ayrıca şiirlerin, Neruda’nın elyazısıyla yazılmış, orijinal halleri de bulunuyor. Şairin karısı Matilde’den esinlenerek yazdığı şiirler bir önsöz ve kapsamlı notlarla birlikte okura sunuluyor. Matilde’nin ölümünden sonra, şairin tüm arşivinin sorumluluğunu üstlenen Pablo Neruda Vakfı, uçak menülerine, kartpostallara, bloknotlara yazılan şiirleri kırmızı bir kutu içinde bulmuş, ciddi bir edisyondan geçirdikten sonra yayımlamıştır. Hayırlı Bir Hata / İvan Gonçarov / Çeviren: Hazal Yalın / Helikopter Yayınları / 104 s. Kitabın ilk novellası, alaycı bir sosyete ve romantizm eleştirisi; ikinci novella ise Oblomov’un... Diyelim ki doğuşu, bebekliğidir. Hayırlı Bir Hata’da ömrünü balolarda geçiren ve romantiklerin uydurduğu abartılı duyguları hayatın tek gerçeği sanıp onlar gibi yaşamaya çalışan soylu sınıfı yerden yere vurulur; Habis Bir İllet’te ise Oblomovculuk ile onun tam karşısına konulan sonradan görme Emilecilik. Her iki eser de ilk kez Türkçede. Paraşütteki Çocuk / Ferdi Tayfur / Kora Yayın / 260 s. Ferdi Tayfur, Angeline Jolie’ye benzetilen yirmi dört yaşındaki ikizlerden biri olan Ceren’in serüvenini anlatıyor… Ceren’in odağında ikizi Seren var. Seren’in eşi Özkan, çocukları Onur ve akrabalardan, okul arkadaşlarından başlayıp genişleyen ilişkiler ağı... Polisiye tatlar da barındıran kitapta Tayfur, karakterler arasındaki gizemli ve karmaşık ilişkilere de değiniyor. Cesurlara Davet / Dorothee Elmiger / Çeviren: Olcay Mağden Ünal / Delidolu Yayınları / 136 s. Köklerinin izini sürmek üzere yola çıkan iki kardeş geçmişin karanlık dehlizlerinde korkunç gerçeklerle yüzleşiyor. Sahte bir güven duygusuyla uyuşturulmaya çalışılan bedenlerini ve zihinlerini ayık tutmaya çabalayan Margarete ve Fritzi’yi ait olmadıkları arazilerin müttefiki kılan tek şeyse yabancılıkları. İsviçreli genç yazar Dorothee Elmiger’in distopik bir evrende geçen ilk romanı Cesurlara Davet okurlarla buluştu. Zıvana / Burak Soyer / Doğan Kitap / 176 s. “Elimde, babamın, büyük bir kısmı benim işsiz geçirdiğim dönemde harcanmak üzere çeşitli bankalardan çekmek zorunda kaldığı 80 bin liralık borçtan başka bir şey yoktu. Umudumu, hayallerimi ayaklarımın altında bokları çıkana kadar ezmiştim. Belki de bu yüzden duygu nâmına hiçbir şey taşımıyordum. Aileme, arkadaşlarıma, kendime olan saygımı tamamen yitirmiştim. Aynaya her baktığımda sırıtarak, korkağın teki olduğumu söylüyordum kendime. Ve bu bana artık hiç koymuyordu.” Zıvana, Burak Soyer’in kaleme aldığı otobiyografik bir roman. Benim Adım Leon / Kit de Wall / Çeviren: Bilge Nur Gündüz / hep kitap / 286 s. Dokuz yaşındaki Leon’un hayatı hiç kolay değil. Hayatla başa çıkmaktan âciz, depresyondaki annesine bakmanın yanı sıra yeni doğan kardeşine de kol kanat germek zorunda. Her şeye razı, yeter ki hep birlikte olsunlar, hiç ayrılmasınlar. Ama bir gün korktuğu başına geliyor Leon’un. Annesi rehabilitasyon merkezine gönderilirken küçük kardeşini bir aile evlat ediniyor, Leon ise koruyucu anneye veriliyor... Kit de Wall’ın Benim Adım Leon isimli romanı, sevginin gücüne ve bir aileyi aile yapanlara dair bir metin. Mimari Teorinin Ölümü ve Diğer Kuruntular Üzerine / Héléne Frichot / Çeviren: Gamze Yeşildağ / SUB Yayın / 42 s. Héléne Frichot, mimari tasarım ve teori alanında uzmanlaşmış bir isim. Mimari Teorinin Ölümü ve Diğer Kuruntular Üzerine başlıklı kitabında Frichot, teorik aksiyon ile pratik aksiyon arasındaki bağı göz önünde bulundurarak mimarinin geleceğine kafa yoruyor. Yazar, mimari teorinin gözle görünür zayıflamasını incelerken disiplinin, problemleri kuramsal araçlar ve ilham olmadan, yapıcı ve yaratıcı biçimde nasıl şekillenebileceğini sorguluyor. Dünya Tarihinin Yapısı / Kojin Karatani / Çeviren: Ali Karatay / Metis Yayınları / 430 s. Marx’ın dünya tarihi görüşünü sistematik bir biçimde yeniden okuyan Karatani, eleştirinin odak noktasını üretim tarzlarından mübadele tarzlarına kaydırıyor. Göçebe kabilelerin ayırt edici özelliği olan kaynakları ortak bir havuzda toplamayı, yerleşik tarımın benimsenmesinden sonra geliştirilen armağan mübadelesi sistemlerini, devletin doğuşuyla birlikte ortaya çıkan korunmaya karşılık itaat mübadelesini, kapitalizme damgasını vuran meta mübadelelerini inceliyor ve geleceğin bir mübadele tarzı olarak armağan mübadelesinin dönüşü üzerinde duruyor. Karatani’ye göre mevcut SermayeUlusDevlet üçlü sisteminin aşılması anlamına gelen son aşamayı kavramanın en iyi yolu Kant’ın ebedi barış üzerine yazıları. İstanbul Günlükleri ve Anadolu’da Yolculuk / Ulrich Jasper Seetzen / Çeviren: Selma Türkis Noyan / Kitap Yayınevi / 771 s. Alman seyyah Ulrich Jasper Seetzen, 1802’de geldiği İstanbul’da altı ay kaldıktan sonra Anadolu yolculuğuna çıkar. Bu yolculuk bizlere o dönemin Bursa, Manisa, İzmir, Uşak, Afyon, Konya ve Antakya gibi şehirlerinin camileri, pazar yerleri, medrese, tekke ve kütüphaneleri, evleri, bahçeleri, hanları ve hamamları hakkında değerli bilgiler sağlar. Yol güzergâhındaki yaşadığı eşkıya korkusunu, yerel ayanların gücünü, kıyı kesimlerinden Anadolu içlerine ilerledikçe yabancıları görmeye alışık olmayan ahalinin kuşkulu yaklaşımlarını ilginç gözlemleriyle aktarır. Anadolu coğrafyasının atmosferini tasvir eder. Özgürlüğün Peşinde / Yüksel Selek / İletişim Yayınları / 448 s. Özgürlüğün Peşinde, “kişisel olan politiktir” sloganının hakkını verebilen, mütemadiyen özgürlük peşinde koşan bir hayatın yansıması. Mustafa Sütlaş’ın katkılarıyla şekillendirilen kitapta, bir yandan Yüksel Selek’i, onun dalgalı, çetin ve aynı zamanda “sürgün” hayatını okurken diğer yandan “memleket meselelerini”, 1999 Depremi sonrası sivil örgütlenmelerin hayatiliğini, Yeşiller’i, barış girişimlerini, demokratik bir anayasa için harcanan mesaiyi, ekolojik mücadelenin yeni yeni filizlendiği zamanları, kadın hareketini ve dayanışmasını ve Türkiye’nin yakın tarihindeki mühim uğrakları, onun güçlü belleğinin bıraktığı izler aracılığıyla takip ediyoruz. Teknik Çağda Dua Etmeyi Öğrenmek / Gonçalo M. Tavares / Çev.: İpek Gürsoy Manavbaşı / Kırmızı Kedi Yay. / 258 s. Teknik Çağında Dua Etmeyi Öğrenmek, Portekiz edebiyatının genç ismi Gonçalo M. Tavares’in insan ruhundaki kötülüğü tüm boyutlarıyla ele aldığı romanı. Orta Avrupa’nın iki savaş arasındaki siyasi iklimini çağrıştıran bir ortamda gelişen roman, hastalarına karşı en ufak bir empati göstermeyen ama usta bir cerrah olan Lenz Buchmann’ın öyküsünü anlatıyor. n 20 26 Ocak 2017 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle