25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

>> kızmaz. İltifatlarını esirgemez. Hatta karikatürlerime girmek için konular bile bulmuştur. Haberler gönderir, davetler eder. Rahmetli nasıldı? B.K. : Turgut Özal’ın ilk karikatürünü ben çizdim. Demirel’in müsteşarı olduğu günlerdi…Aleyhinde çok çizdim. Karikatürleri hoşgörüyle karşılar, dış dünyaya karşı da kullanırdı, ‘Bakın içerde bana neler yapıyorlar’ diye… Bugünkü Başbakanın durumu nedir? B.K. : Mesut Yılmaz’la hep saygılı bir mesafede olduk. Bütün görevleri arasında genç, medeni, ölçülü bir kimse olduğu için saygı duydum. Evindeki bir söyleşiden sonra, aleyhinde çizdiğim bir karikatür için beni kutlamıştı. 1970’li yıllarda Bülent Ecevit’i epeyce desteklemiştiniz. B.K. : Ecevit en alıngan liderdir. Onu en çok tuttuğunuz, safında olduğunuz zamanlarda bile alınıp küsebilir. Eleştiriye açık değildir. Onun bu tavrı size de bulaşır. Siz de ona küsersiniz, iyi mi? 3967 Bedri Koraman’ı anınca aklıma hemşerisi, usta çizer Semih Poroy geldi. Onun sevimli HARBİ’sini hangimiz özlemiyoruz ki? 3968 Relativite! Yerde bin lira bulsam sahibini ararım; on bin lira bulsam Virginia Woolf’tan imzalı bir kitap mı alırım? 3969 Kitap önerileri: Buzda Yürüyüş – Werner Herzog (Çev. Ali Bolcakan), Jaguar Kitap / Gerçek Hesap Bu! Nejat İşler – CAN / Yazarın Defteri – Hüseyin Latif, Bizim Avrupa Yayınları / Halim’e İthaflar – Adalet Ağaoğlu, Everest / Pulp – Charles Bukowski (Çev. Melih Katıkol), Parantez / Belleğin Yöreleri – Bilge Alkor, Özel. 3970 Yer altında (s)aklanmaya çalışsa da size nitelikli bir kitabevi önereceğim: PATİKA KİTABEVİ – Abdi İpekçi Cad. Milli Reasürans Pasajı, No. 57, G.39 Teşvikiye/ İstanbul 34365. 3971 02.06.2016! 46. Orhan Kemal Roman Ödülü’nü, “Dokuzuncu Haşmet” ile İbrahim Yıldırım aldı. (Yıldırım bence yaşayan en önemli üç Türk romancısından biridir. Ondan gözde yapıtım, “Madam Samatya”dır.) Tören, Beyazıt’taki tarihi Simkeşhane’de, Orhan Kemal İl Halk Kütüphanesi’nde yapılacaktı. Biraz erken gidip delikanlılık dönemimin gözde güzergâhı Ordu Caddesi’nde volta attım. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi önünde utancımdan kala kaldım. Mimarisi, Sedad Hakkı Eldem ve Emin Onat ustalara ait estetik binanın ön cephesi kirli ve bakımsızdı, savaşta terk edilmiş bir dev binayı andırıyordu. Komşu Osmanlı külliyesinin restorasyondan henüz çıkmış olması, pırıl pırıl parlaması düşündürücüydü. Dönüşte İbrahim Yıldırım ve kızıyla karşılaştım, onu erkenden tebrik ettim, Simkeşhane’ye birlikte duhul ettik. Hamdi Koç’un “Çıplak ve Yalnız” ile ödül aldığı yıldan deneyimliydim: İçerde çoğunluğu bir liseden getirilen öğrenciler oluşturacak, çok kişi uzun konuşacak ve dinleyicileri sıkacaktı. (Hamasetin ön plana çıktığı o konuşmaların faydası tartışılır.) Bir akademisyen konuşmasında, Orhan Kemal ile Fikret Otyam’ın mektuplarından yola çıkarak usta romancının hiçbir eleştirmene kitap imzalamadığını iddia edince gülmeden edemedim, kitaplığımda Orhan Kemal’in eleştirmenlere imzaladığı kitapları anımsamaya çalıştım. (İbret için Orhan Kemal’in usta eleştirmen Fethi Naci’ye imzaladığı bir kitap sayfasını iliştiriyorum.) Kapıya yakın bir sandalyede oturuyordum, Turhan Günay ve Mahir Öztaş’la vedalaşıp erkenden çıktım. Orhan Kemal’e sahip çıkma disiplinini takdir ettiğim Işık Öğütçü’ye, naçizane iki öneri: Konuşmacı sayısı, nitelik faktörü de gözetilerek azaltılmalı, Törene dinleyici olarak getirilen liseli öğrencilere Orhan Kemal’den birer kitap armağan edilmeli… 3972 O. Kemal’in Fethi Naci’ye imza ladığı kitabı (Kanlı Topraklar) kitaplığımda ararken, elime Sevgi Sabuncu’nun yine Fethi Naci’ye imzaladığı ilk romanı “Yürü mek” gelmişti. (Biz onu Mümtaz Soysal’la olan üçüncü evliliği nede niyle Sevgi Soysal olarak benimsedik. İkinci kocası senarist Ba şar Sabuncu, ilki tiyatro akademisyeni Özdemir Nut ku idi.) Elim deki kopyada Fethi Naci’nin özel notları vardı. Örneğin, “açılan tahta kapı Orhan Kemal’den Fethi Naci’ye imzalı “Kanlı Topraklar” ların ardında ansızın sevindiren avlularıyla gizli evler, gizli eviçleri” cümlesine “eski Ankara’yı anlatmaya yetiyor” derken kitabın finalin de “Susmak, tanımak, sevmek. Üşüdü, geri döndü, paltosunu aldı vestiyerden”de, “paltosunu daha önce büfeye bıraktığını” not edip yine hınzırlığını yapmıştı. Sevgi Soysal (19361976) birikimli, yiğit ve önemli bir yazardı. Çok zamansız yitir dik, yaşasaydı 80. yaşını kutluyor olacak tık. Anısına saygıyla. 3973 “Oybirliğiyle yalnızız.” “Rahibinden Satılık Kilise”den – k. İskender 3974 09.06.2016 tarihli Milli Piyango bileti, “Edebiyatçı ve Siyasetçi, Türk Bilim İnsanı Mehmet Fuat Köprülü’nün (18901966) Ölümünün 50. Yıldönümüne” adanmıştı. Koleksiyonumdaki Fuat Köprülü kitaplığından çıkma iki nadir kitabı düşünerek iki adet çeyrek bilet aldım. Çekilişten sonra onları kitapların içine yerleştirecektim. Derken aklıma o korkunç olasılık takıldı; ya çıkarsa? 3975 Soyut resmin ustalarından Sali Turan’ın Be Art Galeri’de açılan (Mayıs 2016) sergisine mükemmel bir katalog/ kitap eşlik etti. “Antik Kentlerde” başlıklı, 435 sayfalık katalog önemli ressam Sali Turan’ın aynı zamanda bir manifestosuydu. Hakkındaki yazıların yanı sıra onun görüşleri daha vurucuydu. Zaman tünelindeki fotoğraflar arasında, 1991’de Yapı Kredi’deki makam odamda, tablosu önünde çekilmiş bir fotoğrafımız da vardı. Gel de Gesualdo Bufalino’yu anma, “Ah ne hüzünlü günlerdi onlar, yaşamımın en mutlu günleri.” n GÜLSELİ İNAL’DAN “GÜNEŞ ÖNCESİ” ‘Güneşin Ötesi’nde Gülseli İnal, Türkçenin en üretken şairlerinden. 1985’te yayımlanan ilk şiir toplamı “Sulara Gömülü Çağrı”dan bugüne, on dokuz şiir kitabına imza attı. İnal, yeni şiirlerinden oluşan “Güneş Öncesi” üzerine sorularımızı yanıtladı. MÜSLÜM YÜCEL K itaba geçmeden her kitabınızda dikkatimi çeken bir noktayı konuşmak istiyorum. Nerdeyse her kitabınız bir ressam okumasından geçmiş ve bu ressam şiirlere uygun desenler çizmiş. Buradan bakıldığı zaman şiir ve resim bir bütün oluşturuyor ama birinin d+iğerine baskın gelmesi söz konusu değil mi? Örneğin, desenin kötü baskısı bile şiire bir zül getirmez mi? n Hiçbir zül getirmez. İki farklı disiplin çağlar boyunca birbirinden beslendi. Edebiyat ortamında bunun birçok örmeği var. Batı’da bu bir gelenektir.18. yy’da Willam Turner’la başladı ve sürüyor. Picasso, dönemin bütün şairlerinin kitaplarını desenlemiştir. n Willam Turner ressamdı ve çoğunlukla kendi resimleri için şiir yazıyordu; resim şiiri, şiir resmi besliyordu. Zaten romantik kuşak da buydu. Ancak ressamlar sizden ilham alıyor. Sizi en iyi ressamlar mı anlıyor? n 1827’de Turner, şair dostu Samuel Rogers’in şiirlerini okuyarak kitabına özel desenler çizdi. Ressamlar şiirsel metinlerimde görsellik bulduklarını söylüyor. Güneş Öncesi’nde genç ressam Yalçın Bilgin şiirlerimi tek tek okuyarak desenledi. Bunu isteyerek yaptı. Ressamlar benden ben de ressamlardan ilham alıyorum. Onlarla yoğun etkileşim içindeyim. Onlar da benimle. n Diğer bir nokta: Külliyatınızda bir iç içelik söz konusu; şir ve mitoloji, şiir ve din, şiir ve müzik vs. Bu, yarattığınız evren hakkında bize ipuçları veriyor ama şiir ve bilgi bağlamında kimi sorunları da beraberinde getiriyor: Okur, bildiklerinizi bilmek ya da bildiklerinizi öğrenmek zorunda kalıyor. Bana kalırsa şiirdeki ses bile bazen bizi, hiç anlamasak da bir evrene sürüklüyor. Siz ne dersiniz? n Ezoterik dil kullanarak isyanımı dile getiriyorum, başkaldırıyorum. Dinî ritüellerle hiç ilgim yok. Mitoloji ise toplumsal ve bireysel arketipleri içerdiği için çok ilgi çekici. Yaradılışla, var oluşla ilgili bilgiler sunan mitoloji her zaman ilgi alanımda olacak. Ben bir müzik duyuyorum ve onu yazıyorum. Ayrıca şimdiki zamanın şiirini yazmıyorum. Yekpare zamanın şiirini yazıyorum. Kalemim böyle işliyor. Belki elli yıl sonra anlaşılabilirim. Şunu da eklemeliyim ki şiir bilgi içerebilir ama bilgi taşıyıcı değildir. “KADİM KRALLARI YAZDIM” n Güneş Öncesi’ne gelirsek. Bu kitapta diğer kitaplarınızda olduğu gibi yatay bir zaman var; bugün yaşadıklarımıza mitler eşlik ediyor. n Bana kalırsa dikey bir zaman var. Bugün Mezopotamya’da yaşananlar yüz karası. Zihnim ister istemez Mezopotamya’nın kadim uygarlıklarına kaydı ve kadim kralları yazdım. Uygarlıkların beşiği bugün vahşi ilkellerin saldırısı altında. Geçmiş uygarlıklara yapılan saldırı, katliamlar, insanlığın doğduğu topraklara yapılan saygısızlık ve yok etme politikaları. Bilincini sıfır noktasında indirmiş bir insanlıktan söz ediyoruz. n Zaman her ne kadar güneş öncesiyse de kitap bir bakıma korona ile başlayıp (taç korona) “koronal” adlı şiirle sona eriyor. Bu iki şiir aslında kitabı da özetliyor: Deşarj olmak! Koronal, tıbbi anlamda yatayyanal anlamına geliyor; bir de koronal döngü vardır, Güneş’in dönüşüm bölgelerinin temel yapısını oluştururlar; korona ise şarj. n Güneşsel olgular ilgimi çekiyor. Güneş öncesi yoğun bir karanlığın içine düştük. İmgelemimdeki güneş değil bu. Toplumsal bölünmeler, kasırgalar, delirium derecesinde insan ilişkileri, kafa uçurmalar, bıçaklamalar, toplu ölümler, katliamlar derken güneş doğmadan önceki alacakaranlık düzeyi bu. n Güneş Öncesi / Gülseli İnal / İskenderiye Kitaplığı / 70 s. KItap 4 Ağustos 2016 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle