Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
>> Avrupalı aydın” diye tarif eden yazar, onun eşi Aristide’in felsefeciliğini ve yazarlığını ön plana çıkarırken Naomi’nin, Arosteguy çifti için “1950’lere ait gibiydiler” demesi dikkat çekiyor. Naomi, cinayetin peşinden giderken Nathan, Macaristan’da bir organ mafyasının izini sürüyor. Cronenberg bunu anlattığı satırlarla hem karakterlerin derinine iniyor hem de ayrıntılarla ördüğü çözümlemelere girişiyor. Söz konusu çözümlemeler sırasında bazı “teknik” konuların devreye girdiğini görüyoruz. Örneğin, Macaristan’daki Nathan, tuhaf ameliyatlar ve hastalıklara şahit oluyor. Cronenberg, bu aşamaları anlatırken filmlerinde olduğu gibi hayli titiz davranmış; tıpkı bir doktor gibi her basamağa yer vermiş ve kitabın belli bölümleri de âdeta ameliyat günlüğüne dönüşmüş. Cronenberg’in kullandığı ögeler (hastalıklar, seks, cinayet vb.), romanı rahatsız edici bir havaya büründürerek okuru peşinden sürüklüyor. Bu bakımdan yazarın, filmlerindeki tavrını Tüketilmiş’te de devam ettirdiğini görüyoruz. Cronenberg, daha sonra okurun içine garip bir kurt düşürüyor: Célestine, yakalandığı kanser nedeniyle kocasının kendisini öldürmesini istemiş olmasın? Olay böyleyse cinayet sayılır mı sayılmaz mı? Cronenberg, iki yoldan yürüttüğü ve onları da başka sapaklarla beslediği hikâyeyle kafamızı karıştırmayı hedefliyor anlaşılan. Mesele polisiyeyle gerilim arasında gidip geliyor kitap boyunca. Cronenberg’in olayları beslediği yan yollardan biri felsefe: Eşini öldüren Marksist düşünür Aristide, hem Althusser’e hem de Sartre’a göndermeler yaptığı, bu şekilde de gerek özgürlük gerek Fransız felsefesinin el attığı ağır konuları tartışmak için kapılar araladığı bir karakter. BİTMİŞ HAYATIN YADİGÂRLARI Cronenberg, kitabında dehşete düşüren kimi anların dışında, diyaloglar yoluyla zihinsel süreçleri, davranışları ve bunları etkileyen nedenleri masaya yatırıp korkuları eşeleyerek psikolojik gerilim çizgisine geliyor. Cinayet ve nedeni dışında, “Nasıl?” sorusunun yanıtının arandığı satırlarda, tüm karakterler bir şekilde söz alıp hayat tecrübelerini aktarmaya koyuluyor. Bu arada tartışılan diğer bir konu ise “Cinayet nasıl meşru kılınabilir?” ve “Onu meşrulaştırmanın zihinsel aşamaları nedir?” benzeri sorular etrafında olgunlaşıyor. “Bitmiş hayatı hatırlatan birer yadigâr” olan fotoğraflar da bu örtük sorulara eşlik ediyor. Fotoğraflar, Cronenberg’in kurguladığı hikâyede en az cinayet kadar önemli çünkü karakterlerin, hem geçmişe hem de şimdiye dair laflar etmesini sağlıyor. Yazar, fotoğrafları birer gerçeklik olarak kullanırken aynı anda ve konudan hiç sapmadan, kitaba bilimkurgu ve fantastik malzemeler de yerleştiriyor. Bunun kaldıracı ise rüya ve sanrılar. Onlarla beraber Cronenberg, bütün bu olay silsilesi içinde esasen maskelenen acımasız zekâları gündeme getiriyor. Fotoğraflar, parçalanmış bir beden, garip ilişkiler, filozoflar, korkunun beden hali, organ mafyası ve ölümcül hastalıklar, Cronenberg’in, dozunu sürekli artırarak verdiği ve Tüketilmiş’te her yeni sayfada okurun karşısına çıkan başlıca tutamaçlar. ROMANA DAİR ELEŞTİRİLER Pek çok ünlü yazarın kaleme almaya niyetlendiğinde durup düşüneceği cüretkâr ve can sıkıcı ya da insanın içini dışına çıkarabilecek cümleler, Cronenberg’in filmlerindekine benzer biçimde Tüketilmiş’te karşımızda. Üstelik günümüzdeki teknolojiyi kullanma ve amacından saptırıp onu, kendimizin bir parçası gibi görme alışkanlığının ince eleştirisiyle birleşen bu anlatım, Cronenberg’in işin içine polisiye, gerilim, psikolojik şiddet ve kişilikkimlik çatışmalarını da katmasıyla epey bir genişliyor. Bu nedenle, o “dağınıklık” yüzünden okurun kafasının karışma ihtimali yüksek. Tüketilmiş’in yapısal bir özelliği, Cronenberg’in filmden senaryoya doğru yürüdüğü izlenimi uyandırması. Yani sanki önce sahnelerin görselliğini oluşturup bunları daha sonra kâğıda döktüğüne dair kimi emareler var kitapta. Bu ipuçlarını, karakterlerin yerleştirildiği mekânlardaki (örneğin Fransa, Macaristan, Japonya...) eylemleri ve ortama uygun, oralardan yakaladıkları bazı çağrışımlarla kurgulanmış cümlelerden yakalayabiliyoruz. Kitapta göze çarpan bir başka şey, Cronenberg’in okuru gerilime ve cinayete yoğunlaştırdığı anlarda, felsefi ve ruhsal tartışmalara soktuğu karakterler aracılığıyla bizi kimi yan yollara girmeye zorlaması. Buradaki zorlama, kesinlikle boğuculuk olarak algılanmamalı. O, zaten yönetmenin filmlerinden bildiğimiz ve çoktan hesaplanmış bir durum. Böylece Cronenberg, Tüketilmiş’te omurgayı sağlam kurarken adı geçen yan yolları, bulanıklık riskini de göze alarak metne ekliyor. Bütün bu olup biten, Cronenberg’in sonuca giden yolda okura verdiği, gösterdiği ve meseleyi pekiştirmek için yarattığı ayrıntılar olarak düşünülmeli. Evet, metin karmaşık, hatta zaman zaman karanlık ve aşırılıklarla örülü ama bunların hepsi, yazarı varmak istediği yere ulaştıran birer işaret. Amerika’da yayımlandıktan sonra kitaba getirilen eleştirilerin başında, az önce bahsettiğim “karmaşıklık” ve “bulanıklık” geliyordu. Yönetmenin konuyu fazla dallandırıp budaklandırdığını söyleyenler, öte yandan Cronenberg’in her filminden birer parça alıp eklektik bir roman yazdığını dillendirmişti. Bir başka grup ise Tüketilmiş’in, Cronenberg’in ilk kitabı olduğunu hatırlatıp filmlerindeki üslup ve söylemden ayrı düşmese de romanın onlardan bağımsız değerlendirilmesi gerektiğini savunmuştu. Her iki grubun da haklı olduğu taraflar bulunabilir elbette. Ancak Cronenberg hayranlarının kitabı okuduktan sonra vereceği karara da kulak kabartmak lazım. n Tüketilmiş/ David Cronenberg/ Çeviren: Kıvanç Güney/ Yapı Kredi Yayınları/ 250 s. KItap 4 Ağustos 2016 11