Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Görüpsü Shakespeare, nasıl olmuştu da 2016 Türkiyesi’nde yaşanacakları, ülkeyi kasıp kavuran muktedir portresini, etrafı işgal eden yalaka ordusunu, medyaya doluşan yeteneksiz soytarıları, cehaletin ve sofuluğun tırmanışını, değer bunalımını, para tapıncını, soysuzlaşmayı anlatmıştı? B ir kitabımın başlığına oturmuş olmasına, yazdıklarımda sık, pek sık geçmesine karşın, ne geçmişte ne şimdi hayaletlerin varlığına inandım ben. (Fantom ağrıları başka, onun varlığını Tıp, Nöroloji doğruluyor ayrıca). Ruha, ruhlara da. Yazdıklarıma sızan hayaletler sonuçta “hayal et”in ürünüdürherkes hayal kurar. Buna karşılık, şairlerin ve yazarların, giderek sanatçıların bu bağlamdaki ilgi ve inanışları beni şaşırtmanın ötesinde çekmiştir, gizleyecek değilimağır ağır yazı masamda ilerleyen “Fânus” örneklerin ilki sayılmaz açıkçası. Virginia Woolf, günlüğünde (26 Ekim 1934), koca Yeats’le bir karşılaşmalarının kaydını tutuyor: Şair, boş askılıkta bir ceket görüyor, sonra ışık, sonra bir tür Virginia Woolf gövde. Ruhlara inandığını çekincesizce dile getiriyor. Bütün kültürlerde, yazınsal geleneklerde hayalet öykülerine az çok rastlanır ya, Anglosaksonların üstüne yoktur. Poe’suyla, Hawthorne’uyla, Henry James’iyle iki kıta arasında mekik dokumuşlardır. Kaldı ki dünya edebiyatının en sıkı hayalet öyküsü adadan çıkmıştır: Shakespeare’in Hamlet’ten fışkırttığı hayalet yerkürenin her sahnesine, ekranına konuk olmamış mıdır? Anglosaksonların bunu, Shakespeare’in kendisini hayalete dönüştürme konusunda bir fırsat olarak değerlendirdiğini görüyoruz: Willy yaşamış mıydı, yaşadıysa bile yazdıklarını yazmış mıydı sorusu tamıtamına dört yüzyıl geçmiş olmasına karşın aradan, çekiciliğini yitirmemiş besbelli: Marlowe’un esrarengiz ‘kayboluş’u (oysa Mark Twain “Dünya edebiyatının en sıkı hayalet öyküsü adadan çıkmıştır: Shakespeare’in Hamlet’ten fışkırttığı hayalet yerkürenin her sahnesine, ekranına konuk olmamış mıdır?” Villon da aynı biçimde sırra kadem basmıştı), hemen ardından Shakespeare’in oyunlarının şüpheli(?) devreye girişleri, kayıt kıtlığı hayalet efsanesini tetikleyen etmenlerin önde gelenleri. “Shakespeare Öldü mü?”süyle Mark Twain’in çıkışını bir yere kadar anlamak elde, ya bugün www.doubtaboutwill sitesine doluşanlara ne demeli? Twain, 1909’da yayımladığı risalesinde Shakespeare’in yapıtlarını Francis Bacon’ın yazdığını ileri sürerken bir bakıma ilk ghostwriter’ın adresini mi gösteriyordu? Kendi payıma, kavrayamadığım şu: Neden hakkında pek az bilgiye sahip oldukları halde, bir adama bir yapıtı bir türlü yakıştıramamışlardı? Shakespeare iyikötü tanınmış olsaydı, eldeki veriler bu denli olağanüstü bir yapıtın doğmasına engel oluştursaydı anlardım, bu çıkarımı onaylatacak ‘bilgi’lerden yoksunuz. Kaldı ki, yazdıklarıyla Bacon, bana herhangi bir Shakespeare oyununu kurma yeteneğine sahip biri izlenimini vermiyor. Twain, donanımı nedeniyle Bacon’a yakıştırıyor WSH’nin yapıtını. Öyle ya, serserinin teki bütün bunları nasıl bilebilir, nereden öğrenebilirdi? Hayaletlerin yaşadığı bir öteki evren var olsaydı, Willy eminim durmadan kıs kıs gülecekti. Öte yandan, konu “anlaşılmaz”ın kapsama alanına girildiğinde, her köşeden ayrı bir kuşku sorusu peydahlanabilir de: Buradan, diyelim ben, kaşlarımı kaldırarak hamle yapabilirim: Shakespeare, nasıl olmuştu da 2016 Türkiyesi’nde yaşanacakları, ülkeyi kasıp kavuran muktedir portresini, etrafı işgal eden yalaka ordusunu, medyaya doluşan yeteneksiz soytarıları, cehaletin ve sofuluğun tırmanışını, değer bunalımını, para tapıncını, soysuzlaşmayı anlatmıştı? Hayalet ile hayal et arasındaki bağlantım inandırıcı gelmemiş olabilir; uzgörmek, çok uzaktan, uzaklardan görme yeteneğine, hem de Nostradamus kesilmeden, sahip insanlar var, yadsıyamayız: Kimsenin henüz göremediğini herkesten önce görebilmeleri her vakit tedirginlik yaratmıştır. Ataç “hayalet” kelimesini de sevmemiş, yerine “görüpsü”yü önermişti; kabul görmediği unutuluşundan belli. Gene de bir kez daha denemekten zarar gelmez: Willy, gerçekten de görüpsüydü belki de. n KItap İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç l Genel Yayın Yönetmeni: Can Dündar l Yayın Yönetmeni: Turhan Günay l Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Abbas Yalçın l Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam ve Pazarlama Direktörü: Ayşe Cemal l Reklam Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 l Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. l 4 Ağustos 2016 3 OKURLARA Gerilimin ustasından bir roman... G erilim filmlerinin ünlü yönetmeni David Cronenberg, ilk romanı “Tüketilmiş”le okuru, hem garip ilişkiler ağının ve onlarla bağlantılı bir cinayetin hem de filmlerinden âşina olduğumuz teknoloji fetişizmicinsellikbedenin dönüşümü gibi bazı temaların peşine takıyor. Bol karakterli ve mekânlı roman, Cronenberg’in aklımıza düşürdüğü kurtlarla daha gerilimli hale geliyor. Ali Bulunmaz değerlendiriyor Cronenberg’in romanını. “Yetenek”, Vladimir Nabokov’un erken dönem romanları içinde belirsiz bir zemine oturuşu, kelime oyunları ve formdaki özgünlüğüyle kendi çizgisini yarattığı ve rotasının başlangıcı sayılabilecek bir metin. Kitabı, Eray Ak değerlendirdi. Adnan Özer’in yeni şiirlerinin yer aldığı “Yol Şarkıları”, Balkanlar’dan Anadolu’ya (tabii Trakya dâhil) göçen göçmenlerin yaşadığı acıları anlatıyor. Bir başka şairimiz, Yusuf Alper bakıyor Özer’in dizelerine. Önceleri öyküleri ve edebiyat dergiciliği, daha sonra da müzik üzerine kitap ve ansiklopedileriyle tanıdığımız Ahmet Say, “İnsanoğlu İnsanlar” adlı yaşamöyküleri adını taşıyan yeni yapıtında, onlarca değerli yazarı, müzisyeni içtenlikli, yalın ve akıcı anlatımıyla tanıtıyor. Onların sanat, düşün dünyalarını gelecek kuşaklara aktarırken ne denli başarılı olduğunu da gözlüyoruz Say’ın. Hasan Akarsu tanıtıyor kitabı. Bol kitaplı günler... turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap