18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ŞULE GÜRBÜZ’DEN “ÖYLE MİYMİŞ?” ‘Bendeki her şeyi verip borçlarımı ödüyorum’ Derin bir hesaplaşmanın, sorgulamanın verimi “Öyle miymiş?” ve yalnızlıktan, mesafeli halden, dünyaya karışmama durumunu yaratan perdenin kendisinden beslenmesiyle ortaya çıkmış. Aralıksız, boşluksuz, tıkız, anlatım olanaklarını genişletme derdine düşmüş ve özgün söyleyiş arayışına girmiş bir Şule Gürbüz’le karşılaşıyoruz kitapta. eray ak [email protected] Ş ule Gürbüz, ilk romanı Kambur’dan itibaren has edebiyat peşinde koşan okurun gündeminde bir şekilde yer alıyor. Gürbüz henüz on sekiz yaşındayken, 1992’de yayımlanıyor Kambur ve araya çok uzun bir zaman diliminin girmesinin ardından, 2011’de Zamanın Farkında ile tekrar okur karşısına çıkıyor. Bu yirmi yıllık sürenin Gürbüz’ün kalemine nasıl etki ettiği, yazma alışkanlıklarını nasıl değiştirdiği üzerine konuşmak ayrı bir konu. Çünkü yazı için çok uzun bir süre yirmi yıl ve pek çok alışkanlığı değiştirebileceği gibi üsluptan biçime diğer birçok etkeni de değiştirme gücüne sahip. 92’den 2011’e kadar geçen süre içinde ise bir oyun yazıyor, bir de şiirlerini topladığı kitabını yayımlatıyor sadece. İkisi de 93’te yayımlanıyor. Bunların dışında 2011’de okur karşısına çıkan Zamanı Farkında’nın hemen arkasından 2012’de Coşkluyla Ölmek geliyor. Bu tarih haritasından da anlaşılacağı üzere okurlarını zaman zaman bekleten, zaman zaman da beklemelerine fırsat vermeden yazdıklarını ardı ardına yayımlayan bir yazar Gürbüz. Bu iniş çıkışa rağmen kendine has bir okur kitlesi edinmiş durumda ve Gürbüz okurları, yazarın gözler önünde dolaşmayan yaşantısını seviyor. Fotoğrafını bile görmeden yazdıklarına kapılan pek çok okuru var Gürbüz’ün. Bu güzel bir şey. İnternet üzerinden yapılan aramalarda bile yazarla ilgili fazla bilgiye rastlamıyoruz, fotoğraflarını görmüyoruz. Kendi köşesinde, sessiz sedasız yaşantısını sürdürüyor ve uzun bir aradan sonra art arda gelen kitaplarını yayımlatmaya devam ediyor. Duyan hemen herkesin ilgisini çeken yanı ise mekanik saat ustası olarak yaşamını devam ettirmesi. “Öyle miymiş?”, Şule Gürbüz’ün yaşamıyla da ilintili bir kitap. Derin bir hesaplaşmanın, sorgulamanın verimi... Hasan Cömert’le yaptığı bir söyleşisinde yaşamını devam ettirdiği işi için şunları söylüyor Gürbüz: “Mekanik saat tamircisi olmak bana bir tuhaflık ve garabete düşmeden, fazla da dikkat çekmeden sessiz sakin ve uzun vakit kendimle kalabilmenin, o zamana dek bilmediğim bazı güçlüklere mukavemet edebilme anlayış ve imkânını verdi. Dünyanın istemediğim her tür haline karışmama mani olan zarif bir perde olduğu için mekanik saat ustalığını, tamirciliği, saraylardaki atölyelerimi hep kendimin önünde tuttum.” DERİN BİR HESAPLAŞMA Şule Gürbüz’ün geçen günlerde yayımlanan kitabı Öyle miymiş? üzerine yazmak için, yaşamını da içine bu uzunca girişin birkaç nedeni var. Öncelikle okurları tarafından me rak edilen bir yazar Gürbüz ve neyle uğraştığını, edebiyat sahnesine nasıl çıktığını bilmiyorlar. Bilmeleri gerekir mi? Gerekmeyebilir ama en azından sevdikleri yazarın kitaplarının nasıl bir serüvenle ellerine ulaştığını bilmeleri hoş olabilir diye düşündüm. Bir diğer nedeni ise Öyle miymiş?’in Şule Gürbüz’ün yaşamıyla da ilintili bir kitap olması. Derin bir hesaplaşmanın, sorgulamanın verimi Öyle miymiş? ve saatçiliğini değil belki ama saatçiliğin gerektirdiği yalnızlıktan, mesafeli halden, Gürbüz’ün söyleşisinde bahsettiği dünyaya karışmama durumunu yaratan perdenin kendisinden beslenmesiyle ortaya çıkmış. Tüm bu sessizlik ve yalnızlık ihtiyacına karşın aşkın, coşkun bir metin var elimizde. Şule Gürbüz’ün kendi zihin ve ina nış dünyasına yaptığı bu yolculukta, yazarın tüm sessizliğinin yanında çağlayarak konuşmak, anlatmak isteyen bir Şule Gürbüz’le karşılaşıyoruz. Aralıksız, boşluksuz, tıkız, anlatım olanaklarını genişletme derdine düşmüş ve özgün söyleyiş arayışlarına girmiş bir Şule Gürbüz bu aynı zamanda. Anlatısındaki bu coşkunluğu ise bir başka söyleşisinde “kısarak değil, esirgeyerek değil, son yazımı son sözümü söylercesine yağdırıyorum, bendeki her şeyi verip borçlarımı ödüyorum” şeklinde dile getiriyor yazar. YOKLUKTAKİ VARLIĞIN TAŞIYICISI Kitapla ilgili ilginç bir durum da söz konusu. Kitabın üzerinde nasıl bir metinle karşılaşacağımıza dair herhangi bir bilgi verilmiyor. Yanında; Öyle miymiş?’in bir roman mı, öykü mü, anlatı mı, deneme ya da şiir mi olduğuna dair de herhangi bir not düşülmemiş. Bunun nedeni Şule Gürbüz’ün, türlerin kalıpları dahilinde bir arayışa girmeyişi. Az önce de belirttiğim gibi özgün söyleyiş biçimlerini araması yazarın. Bu paralelde Öyle miymiş?’in sayfaları arasında romanı da buluyoruz, öyküyü, denemeyi, şiiri de... İmgelerin arasından yazarken, kapalılığın içinde bir boşluk ararken, fikirlerini derli toplu ifade ederken, okur bir genç kızın kendini ve okurluğunu geliştirme arayışını anlatırken, var oluş sancılarına yeni boyutlar katılırken görüyoruz tüm bunları. Hepsinin iç içeliğinde bir farklı türün kokuları arasında dolaşıyoruz kitabın sayfaları arasında. Bu anlamda temposu da sürekli bir değişim içinde kitabın. Ancak bir kargaşa söz konusu değil. Gürbüz, tüm bu iç içelikte okura da, kendisine de rota şaşırtmıyor. Öyle miymiş?’in rotasını ise kitabın ilk bölümü belirliyor. Kitabın ilk bölümü, Gürbüz’ün bizi ardından geleceklere hazırladığı, bir diğer yanıyla da kendi rotasını çizdiği bölümü olarak dikkat çekiyor. “Cennet Varken Cinnet Olabili mi?” adını taşıyan bu ilk bölüm, Şule Gürbüz’ün hem kendi için hem de okur için ortaya attığı sorulardan mürekkep. Bu soruların taşıdığı şiir ve felsefi derinlik ise Öyle miymiş?’in gerçek zenginliğini barındırıyor. Yaşamın, insanın bu yaşamdaki yerinin, inanışın, inanışla beraber gelen yükün, bu yükün taşınmasının, varlığın olduğu kadar yokluğun, esasında ise yokluktaki varlığın taşıyıcısı Şule Gürbüz’ün soruları. Soruların yanıtlarını bulmak için çıktığı yolculuk ise başka pek çok soruya gebe. Öyle miymiş?’in her sayfasında yeni bir yanıt bulmaktan çok varlık ve yokluk, inanç ve inançsızlık üzerine yeni sorular karşımıza çıkıyor. Bu bağlamıyla Öyle miymiş?, farklı felsefese okumalarına da açık bir kitap olarak öne çıkıyor. n Öyle miymiş? / Şule Gürbüz / İletişim Yayınları / 198 s. 4 7 Nisan 2016 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle