Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
MATRAKÇI NASUH VE “MENAZİLNÂME” ‘Matrakçı için son bir söz değil bir yol açmak istedim’ Silahşör, tarihçi, matematikçi, nakkaş, hattat Matrakçı Nasuh’un Kanuni ile birlikte 1534’de Bağdat seferine çıktığı ve bu sefer sırasında geçilen menzilleri kısaca “Menazilnâme” diye adlandırılan eserinde tek tek resmettiği biliniyordu. Şimdi bu eserin tıpkıbasımı yapıldı, ayrıca metni günümüzün diliyle yayımlandı. Prof. Dr. Nurhan Atasoy’un üç kitaptan oluşan kapsamlı çalışması, Matrakçı’yı ve onun bu önemli eserini derinlemesine inceliyor, yeni bir yaklaşımla açıklıyor, değerlendirmesini yaparak yorumluyor. Bu çok özel baskılı set Atasoy’un önemli, geniş açılımlı çalışmalarından biri. Matrakçı Nasuh’un 16. yüzyıl Osmanlı dünyasında öne çıkan sanatçılardan olduğu malum. Sanat tarihinde adı geçtiğinde ilk söylenen şey onun bir Rönesans insanı olduğu. Nurhan Atasoy Hoca ile çalışmasını konuştuk. GÜL İREPOĞLU TURHAN GÜNAY G özlerinizde o çok iyi tanıdığım “yeni kitap çıktı” pırıltısı... Bu kaçıncısı desem? n N.A.: Otuza dayandı galiba. n T.G.: Otuzuncu pırıltı demek! n G.İ.: Matrakçı Nasuh’un Kanuni ile birlikte 1534’te Bağdad seferine çıktığını ve bu sefer sırasında geçilen menzilleri kısaca Menazilnâme diye adlandırdığımız eserinde tek tek resmettiğini biliyoruz. Şimdi bu eserin tıpkıbasımı yapıldı, ayrıca metni günümüzün diliyle yayımlandı. Siz de bu büyük proje içinde Matrakçı’yı ve onun bu önemli eserini derinlemesine incelediniz ve yeni bir yaklaşımla açıkladınız, değerlendirmesini yaparak yorumladınız. Bu çok özel bir baskı ve sizin de çok önemli, geniş açılımlı çalışmalarınızdan biri. Matrakçı Nasuh’un 16. yüzyıl Osmanlı dünyasında öne çıkan sanatçılardan olduğu malum. Sanat tarihinde adı geçtiğinde ilk söylenen şey onun bir Rönesans insanı olduğu. İsterseniz üzerinde araştırma yaptığınız bu eserin sanatçısına yakından bakalım önce. n N.A.: Doğru, Matrakçı tıpkı Leonardo gibi, çok özelliği var. En önemlilerinden biri silahşörlüğü. n G.İ.: Nasuhü’s Silahî de deniyor kendisine, değil mi? n N.A.: Evet, bir de yazdığı başka eserlere bakıldığında iyi bir matematikçi. Halk arasındaysa matrak oyununun mucidi diye tanınıyor, Matrakçı lakabı buradan geliyor. III. Murad Surnamesi’nde matrak oynayanlar resmedilmiştir; bir elde uzunca bir sopa, diğer elde karşıdan gelecek darbeye karşı savunma olarak yastık biçimli bir tür kalkan bulunur, eskrime benzer bir oyundur bu. n T.G.: Eski Roma kabartmalarında da vardır. Gladyatörlerin çalışma sırasında kullandıkları tahta kılıç ve vücutlarına bağlanan yastıkla oynadıkları oyunlarına benziyor galiba. Menazilnâme’nin 105b ve 106a sayfaları, Haleb şehrinin konumunu resimliyor. Haleb iç kalesi şehrin tam ortasında bulunur. Kale yuvarlak planlıdır ve su hendeklerleriyle çevrilidir.Şehir bu kalenin etrafında gelişmiştir. n G.İ.: Bu çok yönlü kişilik eserlerine nasıl yansıyor? n N. A.: En önemli eseri Menazilnâme. 1534’te Kanuni Sultan Süleyman’ın İran üzerinden Irak’a yaptığı sefer. n T.G.: Bağdat Seferi dediğimiz sefer... n N.A.: Evet, sefer sırasında Osmanlı ordusunun konakladığı menziller topografik olarak resimlendirilmiştir burada. Ben bu tasvirlere minyatür diyemiyorum hemen resim de diyemiyorum, ama ağzım yine daha çok resme gidiyor. Matrakçı kendine has tarzda resimlemiş diyelim. Bunun üzerinde de durmak lazım. Bu çeşit resim ilk defa ortaya çıkıyor. Aslına bakarsanız bunun nasıl çıktığını tahmin edebiliyoruz; Portekiz portulanları, yani denizcilerin yaptığı kıyı haritalarından. Deniz savaşlarında alınan en önemli ganimet bu haritalar oluyor çünkü düşmanın nereleri nasıl tanıdığı bilgisi elde ediliyor. Piri Reis’te de bunu izleriz. Matrakçı bu portulanları muhakkak görmüş olmalı. Ancak portulanlar Matrakçı’daki kadar topografik görüntü ve bu kadar tanınabilir ayrıntılar vermiyor. Matrakçı ise inanılmaz bir gözlemci, o kadar ince ayrıntıları yakalamış ki... “MATRAKÇI BİR DAHİ” n G.İ.: Matrakçı şehirleri bugün tanıyabileceğimiz doğrulukla kitap sayfalarına sığdırırken buraları nasıl inceledi ve siz nasıl yaklaştınız bu betimlemelere? n N.A.: Matrakçı bir dâhi. Nasıl bu açılardan görebildiğini, nasıl yaptığını tasavvur etmek mümkün değil. Kendine has bir anlatım tarzı var. Matrakçı’ya bakıp her şeyi kolayca, hemen anlayamıyorsunuz. Matrakçı’nın dilini çözmek gerek. Bunun için çok uğraştım ben. Özellikle 1970’lerdeydi, rahmetli Prof. Dr. Hüseyin Yurdaydın’ın yaptığı, Tarih Kurumu’nun bastığı bir tıpkıbasımı vardı, baskısı pek iyi değildi, o zamanın imkânlarıyla yapılmıştı tabii. Yine de onunla çalıştım o zaman ama eserin orijinaline de çok baktım. Yazık ki her ele alışta hırpalanır böyle eserler. n G.İ.: Eserin İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi’nde bulunduğunu da belirtelim. n N.A.: Benim hocam Prof. Mazhar Şevket İpşiroğlu bu kitaba çok meraklıydı, hep bakardık birlikte. Benim dilini çözdüğüm unsur, İbrahim Paşa Sarayı’nı gösteren bir detay oldu. Bu detayı aylarca inceledim ve hakikaten işe yaradı. Bunu anlamak için önce Matrakçı’nın Topkapı Sarayı tasvirine bakmak gerekir. Topkapı Sarayı’nın bugün ana hatlarıyla bozulmamış bir mimarisi vardır. Bu mimaride avlular hemen hemen bir eksen üzerinde birbirini izler. n T.G.: Babı Hümâyun, Babü’sselam ve Babü’ssaade, dediğimiz bölümler mi? n N.A.: Evet, bunlar kapılar ve arkalarında da avlular. Matrakçı 1. ve 2. Avlu’yu >>aynen yansıtmış ama Babü’ssaade olması gereken yerde değil, sağ 14 7 Nisan 2016 KITAP