Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GEORGES VIGARELLO’DAN “ORTAÇAĞ’DAN 20. YÜZYILA ŞİŞMANLIĞIN TARİHİ” i‘İhdaenael’tbedene Georges Vigarello, “Ortaçağ’dan 20. Yüzyıla Şişmanlığın Tarihi”de bir zamanlar övülen, sağlığın ve refahın göstergesi sayılan vücuttaki yağ ve kiloların, alay edilen ve aşağılanan bir iradesizliğin simgesi haline nasıl geldiğini anlatıyor. DERYA ÇAKIR S emiz olmak, on dokuzuncu yüzyılın sonuna kadar sağlığın ve zenginlik düzeyinin bir göstergesiydi. Fakat yirminci yüzyılla beraber işin rengi değişti. Öyle ki şişmanlık, aşağılanmaya yol açtı, insanların toplumdan soyutlanmasına neden oldu. Dahası, hastalık olarak anılmaya başladı. Peki, algının bu şekilde değişimini sağlayan neydi? Georges Vigarello, Ortaçağ’dan 20. Yüzyıla Şişmanlığın Tarihi başlıklı kitabında, bu değişimin evrelerini işlerken gelinen noktada şişmanlığın “bir elverişsizlik”, hatta “mutsuzluk” olduğunun altını çiziyor. Gücü, atalarla olan bağı ve bolluğu simgeleyen kilo ve yağlar, Ortaçağ’dan yirminci yüzyıla dek çok çeşitli biçimlerde yorumlandı, üstelik takdir edildi ve şişman insanların ayrıcalıklı sayıldığı dönemler de yaşandı. Ortaçağ’dan on dokuzuncu yüzyıla dek bol bol yemenin hiçbir sakıncasına neredeyse değinilmezken o tarihten itibaren vücudu kaplayan yağlar bir sorun olarak görülmeye başlar. Yirminci yüzyılla birlikte ince ve narin beden revaçtadır; güzellik ve sağlık, incelikle eşleştirilir. Durum öyle bir yere varır ki şişman insan yetersizlikle suçlanır; başarısız ve gevşek olarak görülür. Öte yandan Vigarello’ya göre şişmanlığın tarihi “cezalandırmaların”, “özel sıkıntıların” ve “mutsuzluğun tarihi”dir. O halde övgüden yergiye uzanan süreçte, arada ne olduğuna buyurun beraber bakalım. ÖNCE ÖVGÜ, SONRA AYIPLAMA “Canın boğazdan geldiğine” dair yaygın kanı, Ortaçağ’da güç ve soylulukla birleşince şişmanlık da bir gösteriş veya “prestij” meselesi haline gelmişti. Ancak bu dönemde ufak ufak itirazlar da yükselmeye başlamıştı: Heybetli gövdelerden fışkıran yağ lar ve dolgun hatlar, acaba aşırlıktan kaynaklanıyor olabilir miydi? Georges Vigarello Ancak bu soru, Ortaçağ’ın en hareketli günlerinde yani bolluğun teşvik edildiği zamanlarda cılız bir ses olarak kaldı. Bu bolluk söylemi, hemen ötedeki yoksulluğu ve açlığı bastırmak için de kullanıldı. Tıkınmanın sürekliliği, kasları yağlara kırdırdı, yoksulların sesi de iyice kısıldı. Vigarello, etlerin sıkı olduğu, gücü ve biçimi simgeleyen şişmanlıkla tartı patlatan şişmanlık arasında yapılan ayrımın, Ortaçağ’da belirgin olduğuna dikkat çeker. Söz konusu sınıflandırma, şişmanlığa saygı duyulmasını sağladığı duğu betimlemelerin nereye gönderme yaptığını açıklar: “Katlanılmaz ağırlığı, kısıtlanan hareketleriyle şişman insan âdeta gülünçleştirilir. Buradaki amaç, akıllarda daha fazla yer etme, sınırları belirleme konusunda görece kayıtsız kalındığı halde ‘azla yetinmeyi’ haklı çıkarmaktır.” Bunların dışında, dayatılan ölçülere ulaşmak için çırpınanların sayısı günden güne artar. Perhizler, sıkıştırılan ve ezilip büzülen beden, yeni uygulamaları beraberinde getiren bir sistem doğurur. gibi ziyafetlerin ve ölçüsüz yemenin desteklenişini de simgeliyordu. BURJUVA GÖBEĞİNE ELEŞTİRİ Kilise Babaları ve yerel din adamla Vigarello, yıllarla birlikte şişmanlığı rının işe el atmasıyla hava yavaş yavaş derecelendirme ölçütlerinin geliştiğin dönmeye başlar. Günah çıkarmalar den bahsederken şişmanlıktan kaynak ve vaazlar sırasında iri beden, pisbo lanan hastalıkların dillendirildiğini de ğazlığın sonucu olarak gösterilir. Bu ekliyor. Aydınlanma, şişmanlığa cinsel eleştirilere doktorlar ve saray çevreleri işlev bozukluklarına yol açan, kısırlığı de katılır. Böylece şişmanlık, tıbben ve arttırıp doğurganlığı engelleyen bazı kültürel olarak da yadsınmaya başlar. hastalıkların kaynağı şeklinde bakan Rönesans’a adım atılmasıyla insanoğ görüşlerin ortaya konduğu bir dönem lu, bedeni son derece ayrıntılı biçimde olarak karşımıza çıkar. incelemeye hız verince şişmanlığın Şişmanlama, “medeniyet fazlası” eleştirisinde bir başka aşamaya geçilir. ve “aşırı hareket” olarak algılanır bu Beden, itinayla ufaltılmaya çalışılır; bu dönemde. Duyarlılığın kayboluşunu çabaya birtakım alet edevatlar da eşlik resmeden şişmanlık, dozu gittikçe artan eder: Korse ve kemerlerin başı çektiği ayıplanmayı da beraberinde getirir. bu alet grubuyla oburluğu ve açgözlü Bundan kurtulmanın yolu ise hatları, lüğü yüzünden ağırlaşan gövde, “ideal” istenen ve arzulanan ölçülere getirme ölçülere çekilmeye uğraşılır. Vigarello, olarak belirlenir. Gravürler ve tablolar bu dönemin özünü, kişinin şişmanlığı hep bunu anlatmaya yardım eder. Do nedeniyle Ortaçağ’a göre daha çok ayıp layısıyla şişmanlığın tarihini yazmak, lanmasının ve reddedilmesinin oluştur zayıflama tekniklerinin geçmişine duğunu söyler. değinmektir bir bakıma. Vigarello, Şişman insan tembeldir, hatta top Aydınlanma’yı şişmanlığın bireyselleş lumu hantallığa itme potansiyeline tirildiği dönem olarak da tarihler. sahiptir; Vigarello, Rönesans’la beraber Şişmanlık, on sekizinci yüzyılla bir pek çok yerde şişmanların yarattığı likte miskinliğin ve yetersizliğin gös “olası tehlikelerden” bahsedildiğini bir tergesi sayılmaya başladığı gibi yozlaş köşeye iliştirir. On altıncı ve on yedinci manın da habercisine dönüşür. Bunun yüzyılla beraber şişmanlık, enikonu bir ötesinde, on sekizinci yüzyılda hemen tehdit ve alay konusuna dönüştürülür. her toplum “kadınların hatlarının ince Vigarello özellikle doktorların başvur olmasını bekleyen” halkı aç bırakan vurguncu erkeklerin göbeğini hararetle eleştirir. Yetkili erkeklerin göbeği, artık şiddetli alayların bir numaralı konusu galine gelir. Bu dönemde beden, güçlü bir alet olarak algılanır ve verimli çalışması için düzenlenmesi gerekir. On sekizinci yüzyılın sonundan itibaren bu amaçla bir dizi çalışma başlatılır. Şekerli ve nişastalı yiyeceklerin beslenme alışkanlıklarından çıkarılması için tavsiyelerde bulunulur, rakamlar ve ölçüler devreye girer. Böylece bedenin yetersizlikleri ve kusurları giderek daha fazla ayıplanır. Bundan payını en çok alansa burjuva göbeği olur. “NE PAHASINA OLURSA OLSUN ZAYIFLAYIN!” On dokuzuncu yüzyıl ise şişmanlıkmutsuzluk ilişkisini gündeme getirir: Psikolojinin ete kemiğe bürünmesi ve psikanalizin alıp başını gitmesi, kiloluların derdini uzun uzun anlattığı zamanlara işaret eder. Şişmanlık artık sadece fiziksel bir bozukluk değil, ruhsal bir sıkıntı olarak da tanımlanır. Vigarello, bütün bunların toplamının insanı, zayıflama çilesine doğru sürüklediğini belirtir: “Zayıfın zarafetinin ve şişmanlığa duyulan tiksintinin çağdaş bir yönüdür bu.” Yani bedenin estetiği gündeme gelince daha titiz sergilenmesi gereken beden için “ideal ölçüler”le ilgili kampanyalar geliştirilir. Vigarello, 1925’te Jean Prévost’un kaleminden şöyle bir cümle döküldüğünü hatırlatır: “Kaslar varlığımızın en büyük bölümünü oluşturur.” Bu, sosyetik ve bilge şişmanlıktan atletikliğe doğru bir çile yolculuğunun resmen başladığını da anlatır. Kadının da erkeğin de bedeni narin hale getirilmeye uğraşılır. 1930’lardaki slogan ise her şeyi özetler: “Ne pahasına olursa olsun zayıflamak gerekir.” Yirminci yüzyıl, şişmanların “toplumsal düzeni bozduğunun”; “iradesiz” ve “maliyetli bireyler” olduğunun sık sık dile getirildiği bir zaman dilimidir. Vigarello, yirminci yüzyılda birbiriyle karşılaştırılan iki sorunun algılanış biçimini de net bir şekilde ortaya koyar: “Zayıflığın gittikçe daha fazla dayatılması, şişmanlığın da daha fazla kınanması. İlki hâlâ toplumsal görünümün bir ölçütüdür. İkincisi ise bir sağlık tehlikesinin işaretidir.” Zayıflık dayatıldıkça şişmanlığın daha çok göze battığı da bir gerçek. Vigarello, şişman kişinin bedeniyle özdeşleşmek zorunda kaldığının ancak bu bedenin, hem kendisi hem de başkası olduğunun altını çizer. Bu durum, şişman kişinin mutsuzluğundan söz etmesinin de baş nedenidir. Yazar, şişmanlığın da zayıflığın da sonuçta birer kimlik gibi algılandığını; kınanıp övüldüğünü tarihsel örneklerle anlatarak sorunun zaman içinde nasıl biçim değiştirdiğini gözler önüne seriyor. “İdeal” olanla bedene ihanet arasındaki gerilim de sürüyor. n Ortaçağ‘dan 20. Yüzyıla Şişmanlığın Tarihi/ Georges Vigarello/ Çeviren: Yasemin Kayacan/ Doğan Kitap/ 310 s. 8 31 Mart 2016 KITAP