20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KITAP VİTRİNDEKİLER Günlükler 19561998 / Erdal Öz / Can Yayınları / 432 s. Erdal Öz’ün 19561998 arasında, aralıklarla tuttuğu günlükler, “Yarın, Nasıl Bir Gün Olacaksın?” üst başlığıyla yayımlandı. Erdal Öz, 1950’lerin ortalarında, yirmili yaşlarının başlarında tutkulu bir gençtir; durmadan okur, kendi kuşağından arkadaşlarıyla birlikte “yeni” bir edebiyat dilinin peşine düşer. 1970’lerde edebiyat tutkusuna devrimci düşünceler eklenir, sahibi olduğu Sergi Kitabevi’nin paket kâğıtlarına yazdığı alıntılar gerekçe gösterilerek tutuklanır, günlüklerini küçük kâğıtlara yazar. 1990’larda artık ünlü bir yazar ve yayıncıdır. Ülkesinin sorunlarıyla ilgilenmekten de edebiyat tutkusundan da hiç taviz vermemiş bir yazar… “Günlükler 19561998”, Erdal Öz’ün hayata, yayıncılığa ve kitaplara bakışını ortaya koyuyor. Albayım / Hasip Akgül / Ayrıntı Yayınları / 208 s. Hasip Akgül, “Albayım” isimli kitabında, çocuklarının kendi aralarında “Albayım” dediği, Emekli Albay Yurdanur Yılmaztürk’ün evinin basıldığı 7 Kasım 2007’den bir gün önce başlayarak beş gün içinde sona eren bir hikâye anlatılıyor. Söz konusu hikâyeyi Albay’ın büyük oğlu Kemal’in gözünden ve kurgularından izleriz. Kemal solcudur; bastırılmış ve sorunlu bir kişiliği vardır. Küçük oğlan Mustafa ise girişimci ve bitirim bir karakterdir. Albayım ilk evliliğini Fikriye Hanım’la, ikinci evliliğini ise Latife Hanım’la yapmıştır. Roman, gerek kişilerin yönelişi ve olay örgüsü gerekse farklı kurgusuyla okurun kulağına, “anlatılanları düz anlamıyla algılama” demek istiyor sanki. Estetik ve politika dengeli bir şekilde bir araya gelmiştir eserde. Romanın kurgusundaki fantastik öğelere rağmen gerçekçi; yakın dönem tarihe tereddütsüz bir biçimde yaklaştığı için de cesur bir anlatıya sahip... Güldürme Beni / Melike Eğilmezler Boylan / Yapı Kredi Yayınları / 352 s. Türkiye’nin birbirinden farklı ve zengin mizah geleneklerinden gelen birçok yazar, çizer ve sinemacıyla yapılmış olan söyleşilerden oluşan “Güldürme Beni”, okura dünyaya mizahçıların gözünden bakma fırsatını veriyor. Tanzimat’tan Abdülhamit’e, Osmanlı’dan tek parti dönemine, 12 Eylül darbesinden günümüze dek türlü tahammülsüzlüklere karşı direnen, şekil değiştirerek büyüyen, bazen bölünerek zenginleşen, son yıllarda İnternet etkisi ile iyice tabana yayılan güldürü sanatı, “güldürme beni” diyerek kendi renksiz dünyalarında yalnız kalmak isteyenleri ısrarla dürtüyor. Arka Ev’den Hatıralar ve Hikâyeler / Anne Frank / Çeviren: Gül Özlen / Sel Yayıncılık / 188 s. Nazilerin işgali altındaki Hollanda’da saklandıkları evden yazdıklarıyla Yahudi soykırımının simgelerinden biri haline gelmiş Anne Frank, Türkçeye ilk kez çevrilen “Arka Ev’den Hatıralar ve Hikâyeler”de hem günlük yaşamının ayrıntılarını hem de hayallerini döküyor kâğıtlara. Ailesiyle birlikte bir ihbar sonucu yakalanıp toplama kampına götürüldükleri güne kadar iki yıl boyunca saklandıkları gizli bölmede, zamanın ve mekânın sınırlarını aşarak masallar, öyküler, hatta bir roman taslağı üretebilmiştir Anne Frank. Yakalanma endişesiyle sağlanması gereken sessizliğe karşı verilebilecek en güzel cevaptır belki de onunkisi; sesini bütün dünyada milyonlarca insana duyurabilmek. İnsanlık tarihinin en utanç verici dönemlerinden birine düşülen etkileyici bir not... Viyola Düştü Yola: Ruşen Güneş / Orhan Ahıskal / SevdaCenap And Müzik Vakfı Yayınları / 310 s. Orhan Ahıskal’ın yayına hazırladığı “Viyola Düştü Yola: Ruşen Güneş” adlı kitap, meslektaşları arasında “Ruşen”, gençler ve öğrenciler için “Ruşen Ağabey” ya da “Ruşen Hoca” olarak bilinen bir müzik işçisinin, dünyanın en tanınmış topluluklarıyla bir orkestracı, oda müzikçi ve solist olarak bir lobi ve maddi destek menajerlik şirketi pazarlaması ürünü olmaksızın, hiçbir kendini satma çabası içine girmeksizin, en doğal ve dürüst haliyle yaşamını müzik yapmaya adamış Ruşen Güneş’in elinde viyolasıyla yola düşüşünün kısa hikâyesi. Kuşağının en önemli kemancılarından biri olarak kabul edilen Orhan Ahıskal bugüne kadar bir solist ve oda müzikçi olarak dört kıtada dört yüzden fazla konser ve resital verdi. Toplumsal bir sorumluluk anlayışıyla başlattığı, sanatsal ve eğitsel bir proje olan “Düştüm Yola” çerçevesinde Türk bestecilerinin ender çalınan eserlerini seslendiren; yeni eserlerin yazılmasını bunları çalarak teşvik eden Orhan Ahıskal, konser etkinliklerinin yanı sıra her yaştan ve düzeyden öğrencilerle yaptığı atölye ve ustalık çalışmaları, çok sayıda müzik ve tarih konulu sunumuyla toplumun her kesiminden insanlarımıza ulaşmayı amaçlıyor. Türk Edebiyatında Modern Okumalar / Müesser Yeniay / Şiirden Yayınları / 254 s. Müesser Yeniay genç kuşak şairleri arasında hem şiiriyle hem şiir hakkındaki nitelikli ve ufuk açıcı çalışmalarıyla az zamanda kendini kabul ettirdi. “Öteki Bilinç: Gerçeküstücülük ve İkinci Yeni” gibi İkinci Yeni’yle gerçeküstücülük arasındaki ilişkiler konusunda önkabulleri yıkan zorlu bir çalışmadan sonra edebiyat okumaları ile okurlarının karşısına çıkıyor. Bu kitapta gittikçe ustalaşan bir dil ile modern şiirimizden çağdaş şiir teorisine, eleştiri tarihimizi gösterir, eleştiri anlayışlarından roman eleştirisine ve hatta halk edebiyatından eski Türk edebiyatına değin okuru edebiyat içi düşünsel bir gezintiye çıkardığı gibi eleştiri anlayışları ve bizzat eserler hakkında keyifle okuyacağımız bir yolculuğa da davet ediyor. Suskun Söz / Jacques Ranciére / Çeviren: Ayşe Deniz Temiz / Monokl Yayınları / 224 s. Jacques Ranciére, “Suskun Söz”de yazının demokrasisinden, yazısının anarşisine varıncaya kadar modern edebiyatın ve kurgunun anlamını sorgulayıp edebiyatın devrimci doğasını gözler önüne seriyor. Dünya üstüne yazılan yazı ile (bir su kanalı gibi: teknik, mühendislik); kağıda yazılan suskun söz ile geveze sözün yazısını (roman: edebiyat) karşılaştırıyor ve yazılar arasındaki bitmek bilmez savaşı ele alıyor. Foucault ve Deleuze Ekseninde Anarşist Bir Film Teorisi / Nathan Jun / Çeviren: Deniz Kurt / Altıkırkbeş Yayın / 62 s. Sinema, genel olarak tüm sanat dalları, aynı anda hem bir sanat dalı ve politikekonomik bir kurum. Bir yanda elimizde hareketli imgeleri ışıkla selüloidden geçirerek ekrana yansıtan mecra film var. Tek tek filmler ise biçim ve içeriklerine göre birbirlerinden ayrılan ve analiz edilen münferit estetik objelerdir. Öte yanda ise film endüstrisi yer alır filmleri planlayan, üreten, pazarlayan ve kitlelere izleten sanatsal, teknik ve ekonomik araçların oluşturduğu komplike ağ. Doğumundan bu yana sinemanın estetik ve politik açıları farklı formlarda birçok teorik analize maruz kalmış, karşılığında bu analizler de çeşitli eleştirilerle irdelenmiştir. “Foucault ve Deleuze Ekseninde Anarşist Bir Film Teorisi”, bu analizlerin ve onlara yöneltilen eleştirilerin kısa bir incelemesini ve ardından film teorisine farklı bir yaklaşımın ana hatlarını sunuyor. Foucault ve Deleuze’ün fikirlerinden yola çıkan bu “anarşist” film teorisi, geçerli bir eleştirel metodoloji oluşturmanın yanı sıra filmin özgürleştirici potansiyeline ışık tutmayı amaçlıyor. Beynin Gölgeleri / Saffet Murat Tura / Metis Yayınları / 344 s. Saffet Murat Tura’nın kaleme aldığı “Beynin Gölgeleri”nde, psikiyatrinin bazı temel problemlerinden yola çıkarak bildiğimiz evren bölgesindeki en büyüleyici varlık tarzının, insanın ontolojik yapısı araştırılıyor. Bu çalışmada nihai bir sonuca ulaşılmasa da önemli bir aşama kaydedildiğini söylemek mümkün. Kitap, gündelik yaşamda olduğumuzu sandığımız varlık tarzı olmadığımızı göstererek dünyanın yeni bir kavranış tarzını da ortaya koymaya çalışıyor. Bu yeni kavrayış tarzı psikiyatrinin köklü problemlerini çözmek bakımından da temel alınması gereken bir çerçeve oluşturuyor. Çalışma, son tahlilde bir psikiyatri felsefesi olarak nitelense de aslında ne felsefe ne de psikiyatrinin alışıldık sınırları çerçevesinde değerlendirilebilir. Halide Edib ve Siyasal Şiddet / Hülya Adak / İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları / 192 s. Hülya Adak, “Halide Edib ve Siyasal Şiddet” adlı çalışmasında, tüm bilinen ve genel olarak kabul gören görüşlerin dışına çıkarak “ezber bozucu” bir bakış açısıyla bambaşka bir Halide Edib portresi çiziyor. Adak, bunu “Ermeni Kırımı”, “Diktatörlük” ve “Şiddetsizlik” gibi bir anlamda netameli sayılan konu ve kavramlar üzerinden yaparken Halide Edib’in çeşitli eserlerinde dile getirdiği görüşlerini, hayatının değişik aşamalarında farklı zaman ve mekân kavramlarına bağlı olarak değişebilen ikircikli tavır ve görüşlerini de eleştirel bir biçimde yorumlayarak çarpıcı sonuçlara ulaşıyor. Adak ayrıca >>bu incelemeyi yorumlarken Halide Edib’in siyasi düşüncele 20 31 Mart 2016 KITAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle