Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ASLI E. PERKER’DEN “VAKİT HAZAN” ‘Şefkat, en çok ihtiyaç duyduğumuz şey’ Beşinci romanı “Vakit Hazan”la Osmanlı’nın son yıllarına uzanan Aslı E. Perker, bu defa Batılılaşma serüveninin beraberinde getirdiği toplumsal yarılmalara odaklanıyor. Kahramanı Handan’ın yolculuğuyla dönemin çatışmalarından Osmanlı’da kadın hareketinin doğuşuna dek pek çok meseleyi ele alan roman, sadece tarihimizdeki karanlık tekerrürlerin değil, toplumsal ve bireysel şefkat ihtiyacımızın da altını çiziyor. nermİn yıldırım www.nerminyıldırım.com. V akit Hazan’ın fonuna Osmanlı’nın son yıllarını almışsın. Toplumsal çatışmaların yoğun olduğu bir dönemde, biraz da Batılılaşma serüveni üzerinden farklı kesimleri anlatıyorsun. Bu dönemi anlatmayı seçmenin nedeni neydi? n Daha önceki kitaplarımla ilgili de birkaç kez, farklı yerlerde söylemiş tim; ben genelde karakterlerden yola çıkıyorum. Merak ettiğim yaşamlar, insanlar var. Bundan yaklaşık altı sene evvel Osmanlı’nın son zamanlarında, yurt işgal altındayken hayatın içinde herhangi bir genç kadın olmak ne de mek, nasıl bir his onu düşünmeye baş ladım. Öyle bir dönem ki bahsedilen, tüm milletlerin İstanbul’da bir arada toplandığı, bir yandan endişe ayyuka çıkmışken bir yandan da eğlencenin gırla gittiği günler. Kadındaki dönü şüm daha evvel başlamış ama bilhassa o günlerde giyim kuşamdan yaşayış tarzına, kadın erkek ilişkilerine her şey müthiş bir değişim yaşıyor. Misal, dönemin belgelerinden anlaşılıyor ki kadınların da adamların da evlilik yaşı bir hayli yükselmiş. Sebebi parasızlık, belirsizlik. Ev kiraları müthiş yüksek, bakliyat çok pahalı. İşte kendimi o dö nemde genç bir kadın gibi hayal etme ye başladım ve ortaya Handan çıktı. “SANA SELAM OLSUN GÖZÜMÜN BEBEĞİ İSTANBUL” n Romanda döneme dair çok ilgi çekici detaylar var. O dönemin romanını yazmaya nasıl hazırlandın? n Roman için kütüphanede yatıp kalktım desem yeridir. Bu romanı yazmaya başladığımda New York’taydım. New York Kütüphanesi çok zengin kaynaklara sahip. Hem İngilizce hem de kütüphanenin Musevi bölümünde Fransızca olarak çok fazla belge var. Zaten bütün dünyanın gözü Türkiye’nin üzerinde, her gün gazetelere gönderilen haberler var. Onlar bile başlı başına bir kitap eder. Mustafa Kemal’den “yıldız subay” diye bahsediliyor örneğin. Kendisiyle yapılmış söyleşi bile var. Muhabiri alıp cephaneliği gezdiriyor. Müthiş bir şey. Çoğumuzun sandığından farklı, interaktif bir ortam. Kitap daha bitmemişken New York’tan İstanbul’a taşındım, bu sefer de Atatürk Kütüphanesi kapı komşum oldu. Orası da çok kıymetli bir arşiv. Kitabın kahramanının kişiliği daha çok oturmaya başlamış, artık ne istediğini biliyor, o bakımdan da İstanbul’da olmak çok önemliydi. Hiç yürümediğim kadar çok yol yürüdüm, sokaklarda dolaştım, binaların karşısında dakikalarca durup inceledim, eski semtleri karış karış gezdim. Bu arada dönemin romanları da benim için önemli bir kaynakça oldu. Fakat sadece bizim görüp bildiğimiz Türkiye’de yayımlanmış “Korkarak hazırlandım. Yaşamadığın bir dönemin dilini kullanmak sıkıntılı ama bir yandan da çok keyifli” diyor Aslı Perker. romanlar değil. Türkiye’den göç eden diğer milletlerin geriye bıraktığı eserler var. Hepsi çok kıymetli; dönemin belgeselleri de... Bir mektup var örneğin bir askerin eşine gönderdiği; kitapta kullandım. “Sana selam olsun gözümün bebeği İstanbul. Senin için ölmeye razı canlardan sana selam olsun!” diyor. Bu iki satır için en az yirmi saat belgesel seyretmişimdir, ağlamaktan helak olmuşumdur. “KORKARAK HAZIRLANDIM” n Her kitap, okuru için olduğu kadar yazarı için de dönüştürücü bir yolculuk. Bu seyahat esnasında geçmişe bakışında ya da kalbinde bir şey değişti mi? n Benim üzerinde yaşadığım coğrafya ile, tam olarak toprak ile diyeyim, her zaman yakın bir gönül bağım oldu. Hatta 1314 yaşlarımdayken çılgıncasına bir aşka tutulduğumu hatırlıyorum. Bu yaşadığın şehri falan sevmek değil. Bildiğin, ayağının bastığı yeri sevmek. İşte bu sevginin kaynağını anlamış oldum kitabı yazarken. n Neymiş kaynağı? n Bu topraklar için verilen savaşın içimdeki ekosu. n Dil, olayların geçtiği zaman ve atmosferle gayet başarılı biçimde örtüşmüş. Bir parça eski dil kullanıyorsun. Bu senin diğer kitaplarında kullandığın dil değil. Onu nasıl kurdun, nasıl hazırlandın? n Korkarak hazırlandım. Yaşamadığın bir dönemin dilini kullanmak sıkıntılı ama bir yandan da çok keyifli. Önceden okuduğum Klasik Türk Edebiyatı eserlerine tekrar tekrar döndüm, onlardan kopya çektim. “Lisan” ama her lisan benim için çok kıymetli. Üzerinde çalışmayı, düşünmeyi, kelimelerin köklerini araştırmayı, anlamaya çalışmayı seviyorum. Merak meselesi. O sebepten benim için çok eğlenceli bir egzersiz oldu. Ama elbette kusurlarım vardır. Bu yüzden sürçü lisan ettiysek affola. “KİM HANGİ TARAFTA?” n Kendi adıma romanı keyifle oku duğumu söylemeliyim. İlk romanından beri seni takip eden biri olarak dille özellikle uğraşan, bunu dert edinen yazarlardan olduğunu düşünürüm hep. Sanırım her romanda kendini başka türlü sınıyorsun. Yanılıyor muyum? n Hiç yanılmıyorsun. Ve aslında bu bir hata belki de. Bir yolu tutturup devam etmem gerekiyor olabilir ancak elimde değil. n Benzer yoldan yürüyen biri olarak, bunun bir hata olduğunu düşünmüyo rum. En iyi bildiği şeyi yaparak eğle nemez insan. Hem konfor tehlikeli bir tuzak. Yazmak biraz da kendini sına mak, sınırları yoklamak değil mi? n Bana göre de kesinlikle öyle ama anlıyorum ki endüstri, yazarından bir profil bekliyor. Gerçi yapacak bir şey yok. Oldu olan. n Neyse ki varsa da ilgimizi >> çekmiyor endüstri ve beklentile 10 17 Kasım 2016 KItap