Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
K itaplar Adası M. SADIK ASLANKARA msaslankara@hotmail.com sadikaslankara@gmail.com Deneme, eleştiri hazinemiz... 23 Temmuz 2015’te, Fethi Naci’nin ölüm yıldönümüne rastlayan böylesine çakışma olmasaydı deneme, eleştiri yazınımız üzerine yazı kaleme almak da güçleşecekti belki… İlerisi için kaygı uyandıracak bir tehlike öyleyse bu. Peki, deneme ve eleştiriye emek verenleri, alana katkı sunanları anımsamak onlara hakkını, değerini vermek için ille 23 Temmuzları ya da insanların doğum ölüm günlerini mi beklemek gerekiyor? Bugün Fethi Naci unutuluyorsa yarın sizin unutulacağınız anlamına da gelmez mi bu? irbirinden kopyalanarak üreyen geleneksel okur kitlesi, yazına dönük ilgisini şiir, roman türünün öne çıkmış yapıtları aracılığıyla sürdürüyor daha çok… Oysa yazın alanındaki niteliksel geçişler, ancak bilenlerinin kapı çaldığı görece örtük başka türlerle sağlanıyor. Ötesinde kendi özgün yatağını ancak böyle geliştiriyor, onların varlığıyla, desteğiyle zenginleşiyor. Bunların başında ise deneme, eleştiri yazınımız geliyor. Ne var ki yazınımıza yaşam soluğu kazandıran bu türler için emek gücüyle, özveriyle, tutkuyla ürün veren insanlar, söz konusu okur kitlesinin ilgisi dışında, adeta bir kör noktada kalıyor ne yazık ki… Sözgelimi yedi yıl önce 23 Temmuz 2008’de yitirdiğimiz, eleştirimizde Nurullah Ataç’ın ardından ikinci bir nirengi noktası yarattığı düşünülen Fethi Naci, ölmeden bir yıl önce, sekseninci yaşı kutlanırken anımsanabilmişti sanki (Bkz. Cumhuriyet, 20.5.2007). Bu tutum türe dönük ilgi güdüklüğünü gösteriyor elbette ama tribüne oynayanlar için bu olgu görmezden gelme gerekçesi yapılabilir mi? O halde yazınımıza bütüncül bakışla yaklaşmak, geniş okur kesiminin ilgi gösterdiği türler dışına çıkarak öteki alanlarla da bağ kurup bunu geliştirmek zorunlu… Kaldı ki deneme, eleştiri alanımıza katkı sağlayan nice şair, öykücü, romancı var emek verenler arasında. Örneğin Cahil (Sel, 2015) ile Ferit Edgü, Edebiyatımızda Sevdiğim Romanlar Kılavuzu (Everest, 2015) adlı yapıtıyla Selim İleri, Sel’in dizi halinde yayımladığı, bunun Karanlıktan Işık Yontanlar (2015) başlıklı üçüncü cildinde yer alan denemeleriyle Enis Batur, bir bölümünü Cumhuriyet Kitap’ta okuduğumuz Şiir Adaları (Kaynak, 2015) ile Arife Kalender anılabilir bunlar arasında. Yayımlanan bu ürünler, alana yönelik katkı getirmiyor yalnız, doluluğu, yaklaşım çeşitliliği, birikim zenginliğiyle de göz Yazınsal olanın yanında, toplumbilim, siyasa, tarih, bilim, düşünce vb. farklı alanlara da katkı sağlıyor kuşkusuz deneme, eleştiri. Can tarafından 2015’te yayımlanan şu dört kitap bu tür bir katkı örneği olarak alınabilir: Filiz Yavuz’dan Beni ‘Akkuyu’larda Merdivensiz BıraktınTürkiye’nin Nükleerle İmtihanı, Cangül Örnek’ten Türkiye’nin Soğuk Savaş Düşünce HayatıAntikomünizm ve Amerikan Etkisi, Sibel Oral’dan Toprağın Öptüğü ÇocuklarAdaleti Beklerken Roboskî, derken Yiğit Bener’in hazırladığı İçimizdeki Ermeni (19152015)… DENEMEYLE ELEŞTİRİNİN SANATA KATTIĞI DEĞER… Sonra şair, yazar, gazeteci, bilimci, siyasacı vb. farklı imzalardan deneme, inceleme, anı, gezi, izlenim kol kola başka kitaplar. Ahmet Cemal’den Önce Şairleri Yaktılar (Can, 2014), Hayri K.Yetik’ten Romantik OrtadoğuMetinlerarası Bir Deneme (Ayrıntı, 2014), Yiğit Bener’den Kusursuz Gezinti İktidarsız Yazılar (Can, 2014), Attila Aşut’tan Siyah Beyaz Yazılar (Kıyı, 2014), Deniz Kavukçuoğlu’dan Hüzün Adasında Bir KöyGökçeadaBademli (İmrozGliki) (Can, 2013), Osman İkiz’den Rüzgârların YolundaFotoğraf Sanatçısı, Şair Lütfi Özkök (YKY, 2013), Ahmet Sarıdereli’den Yaşam Gerçekleri (Kendi yayını, 2013), Halit Erdem Oksaçan’dan Eşcinselliğin Toplumsal Tarihi (Tekin, 2012), Sadık Usta’dan İlkçağ ÜtopyalarıMükemmel Toplum ve İlk Devlet Teorileri (Kaynak, 2015), Ali Günay’dan Cinlerevi’nden (G) Azap Masalları (Kanguru, 2015), Hakan Keysan’dan Sunak Defteri (Selvi, 2015)… Yazarlarla kitaplarını anmayı yeterli gördüğüm anlamı çıkarılmamalı yazıdan. Künye bilgisi, kitap şeceresi önemli değil. Baştaki soru öylece durduğuna göre hâlâ. Nitekim 23 Temmuz 2015’te, Fethi Naci’nin ölüm yıldönümüne rastlayan böylesine çakışma olmasaydı deneme, eleştiri yazınımız üzerine yazı kaleme almak da güçleşecekti belki… İlerisi için kaygı uyandıracak bir tehlike öyleyse bu. Peki, deneme ve eleştiriye emek verenleri, alana katkı sunanları anımsamak onlara hakkını, değerini vermek için ille 23 Temmuzları ya da insanların doğum ölüm günlerini mi beklemek gerekiyor? Bugün Fethi Naci unutuluyorsa yarın sizin unutulacağınız anlamına da gelmez mi bu? Oysa andığım yazarlarla yapıtların pek çoğunun, Enis Baturca söylersek birer “ebeleme” olduğu savlanabilir bana göre (Bkz. Enis Batur, Dalgınlık Kursları, Kırmızı Kedi, 2014, s. 42). Bu çerçevede yukarıdan bu yana andığım kimi yazarları, önceki kuşaktan eleştirmen Adnan Benk, Hüseyin Cöntürk vb. adları da ekleyerek bir diziyle işleyebilmeyi çok istiyorum ya, yazın dünyamızda ne ölçüde yüz bulabilir böylesi düş? Gerçekten de “yalnız politikacılarımız(ın) değil,” “yazar çizerlerimiz(in) de” “cahilleri sev(diği)” bir toplumda, “Niçin? Nasıl? Acaba?” gibi “soru işaretleri” üreten deneme, eleştiriyi kim ne yapsın?.. (Bkz. Ferit Edgü, Cahil, 55, 23). Ama buna karşın yazınımıza gönül verenler, bu unutkanlığı aşmak zorunda. Orman varlığımız, yalnızca çam ya da meşe ağaçlarından oluşmuyor… Ormandaki bir eğrelti kökünün, bir ağnak yerinin, kokarağaç da denilen aylantusun bile sayılamayacak yararı olduğu unutulmamalı hiçbir zaman… n K İ T A P S A Y I 1 3 2 7 B kamaştırıyor aynı zamanda. KABACALI’DAN HIZLAN’A, ALTINKAYNAK’TAN GÜMÜŞ’E… Arife Kalender’in Sabri Kuşkonmaz’la birlikte hazırladığı bir diğer çalışması olarak Alpay Kabacalı Kitabı (Kaynak, 2014) anılabilir. Alpay Kabacalı (1 Eylül 194215 Nisan 2014), eşine az rastlanır çalışkanlıkla ömrünü çakıştırmış bir yazın emekçisiydi. Nitekim Kalender’le Kuşkonmaz’ın, andığım kitap için “Yazı, Emek, Alçakgönüllülük” alt başlığını seçmesi boşuna değil… Yazına yönelik emekleri gözden kaçıyor, gereğince değerlendirilemiyormuş gibi hep eksiklik duygusuyla andığımız veya karşıladığımız nice denemeci, eleştirmen var. Bir kitaplık halindeki birikimiyle Doğan Hızlan bunların başında geliyor belki de. Ancak Hızlan’a, 1950 kuşağı öykücüleriyle yer açılıyor da bu bağlamdaki sanatsal, yazınsal kavrayışı, yaklaşımı üzerinde durulmuyor onun. Nitekim pek çok yarışmada üstlendiği seçici kurul üyelikleri üzerine hararetli tartışmalar yapılıyor da deneme, eleştiri anlayışına yönelik çıt çıkarılmıyor. On Birinci Kat Yazıları’nın “Genişletilmiş 2. Baskı”sında (Doğan, 2014) “çok sayıda kitap” yayımladığı vurgulanan Hızlan, bu basıma yazdığı sunumda, “[k]itaplar, CD’lerden başka dostu(n)un olmadığı”ndan (16) söz ediyor oysa. Sessiz, derinden çalışan bir yazın emekçisi de Hikmet Altınkaynak. Oktay Akbal’a Mektuplar (İş Kültür, 2014) başlığıyla yayına hazırladığı kitap, bu yanını bir kez daha ortaya koyuyor onun. Eleştirimizde, yanı sıra dergiciliğimizle yayıncılığımızda on yıllardır önemini sürdüren bir ad da Semih Gümüş. Roman Kitabı’ndan yirmi beş yıl sonra yayımladığı Romanın Şimdiki Zamanı (Can, 2014), Gümüş’ün alana dönük birikimi kadar kavrayışına yönelik açılımını da okur önüne taşıyor. Yine yayıncı, dergici olarak Murat Yalçın’ın Kontrol Kalemi de (Can, 2015) anımsanabilir bu arada. T E M M U Z 2 0 1 5 Yukarıdaki anımsamalara Bedriye Korkankorkmaz’ın Ruhlarla Söyleşi (Camgöz, 2014), Yıldırım B. Doğan’ın Roman: Yazmak ve Okumak (um:ag Vakfı Yayınları, 2014) adlı yapıtlarını da ekliyorum kendi payıma. BİLİMCİLERİN YAZINIMIZA KATKISI… Yazınbilimcilerle bilimcilerin yazınımıza katkı ivmesi giderek artıyor. İlk ağızda Nurdan Gürbilek’in adını anmak istiyorum. Yaklaşık çeyrek yüzyıldan bu yana verimlediği yapıtların sekizincisi Sessizin Payı (Metis, 2015), ötekiler gibi yalnız okuma tadı yaymıyor bellekte, yazar birikimini, yaklaşım biçimini ele veren çözümlemelerle de ufkunu genişletiyor insanın. Can Yayınları yeni bir dizi başlattı görebildiğimce… Bilimciler tarafından hazırlanan kitapların ilk üçü şöyle sıralanıyor: Günseli Sönmez İşçi’nin yayına hazırladığı Erendiz Atasü Edebiyatı (2014) ile Handan İnci’nin gerçekleştirdiği söyleşiyle Ayfer Tunç’la Karanlıkta Kelimeler (2014), son alarak da Nedret Tanyolaç Öztokat tarafından yayına hazırlanan Söylem, Söylen, YazınTahsin Yücel’e Armağan (2015) adlı kitaplar… Bilimcilerin katkısı farklı alanlara uzanıyor… Örneğin Zekiye Antakyalıoğlu’nun Roman Kuramına Giriş (Ayrıntı, 2013), Yenal Ünal’ın Yakın Dönem Türk Tarihinde Refik Halid Karay (Yeditepe, 2013), Kaya Özsezgin’in The Sanat Çağı (Kaynak, 2013), Ömer Naci Soykan’ın Estetik ve Sanat Felefesi (Pinhan, 2015) adlı yapıtları, yazına, sanata düşkün okurların ilgiyle okuyabileceği kitaplar… Aydın Büke’nin yine heyecanla okunacak son kitabı da anılabilir: BeethovenMüziğin Dönüm Noktası (Can, 2014). Bunun yanına Büke’den yine Can’ın yayımladığı öteki iki yapıt da eklenebilir: ChopinTuşlara Adanmış Bir Yaşam (2010), MozartBir Yaşamöyküsü (2013). S A Y F A 1 8 n 2 3 C U M H U R İ Y E T