07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Enis Batur ve Yiğit Bener’den “Simültane Cinnet” ‘Bir sen konuşuyor şimdi, benden içerü’ Enis Batur ve Yiğit Bener’in kaleminden okuduğumuz ortak aklın ürünü olan “Simültane Cinnet”, simültane tercümanlara ve mesleği icra edenlere derinlikli bir anlam arama çabasının ürünü olarak ortaya çıkıyor ve bunu başarıyor. Bu yeniden anlamlandırma çabası da okurunu görünen yüzün ardına bir yolculuğa çıkarıyor. “Simültane Cinnet”, sıkı bir gerçeklik temelinin üzerine örülmüş ince bir kurgu. Taşkın bir monolog halinde akıp giden metinde neyin kurgu neyin gerçek olduğu ortaya çıkıyor zaten ama metnin ilgi çeken yanını, simültane tercüme üzerine çekilen felsefi perde meydana getiriyor. r Eray AK imültane Cinnet, Türkçe edebiyatın iki önemli ismi; Enis Batur ve Yiğit Bener’in kaleminden okuduğumuz ortak aklın ürünü olan bir çalışma. İki ismin de geniş külliyatını burada sayıp dökmeye gerek yok ama şunu söylemekte yarar var: Batur ve Bener, edebiyatın açtığı her alanda yürümek isteyenlerden. Dahası, ilgi alanları da aynı kertede geniş. Buna bağlı olarak her iki yazarın verimleri, göz alıcı bir düzleme yayılmış durumda. Simültane Cinnet’te Batur ve Bener’in işte bu göz alan, hatta kıskandıran ilgi alanlarının nitelikli yansımalarını okuyoruz. Zihninde türlü hikâyeyle dolaşanlardan Enis Batur ve bunları, bir şekilde kaleme getirip okurlarıyla paylaşma konusunda hiçbir zaman bencil davranmadı. Aksine, oldukça cömertti. Hâlâ da öyle. Hatta bu cömertlik, Batur’un kaleme getirdiklerini takip noktasında sıkıntı da yaratıyor zaman zaman ama kararlı okurun karşısında ne durabilir? Batur, yine bu sayfalara konuk olup verdiği son söyleşisinde, “Okurlarıma kolay gelsin!” deyip bitirmişti sözlerini. Enis Batur’u takip etmek için onun bu iyi dileklerine gerçekten ihtiyacımız var ama söyleşide, gündeminde olan kitaplarını sayarken Simültane Cinnet’ten bahsetmemişti. Buna bakarak Simültane Cinnet’in okurlar için güzel bir sürpriz olduğunu söyleyebilirim. Hele ki Yiğit Bener gibi bir isimle birlikte ortaya çıkmışken... GÖRÜNEN YÜZÜN ARDINA DOĞRU Bilen bilir, bilmeyenler de buradan öğrenmiş olsun: Yiğit Bener; denemelerinin, öykülerinin, romanlarının yanında Türkiye’nin önde gelen simültane tercümanlarından aynı zamanda. Simültane S A Y F A 4 n 4 S Cinnet’in gerçek kimliğini kaönceydi, Heybeli’de yazmıştım,” zanması da Bener’in, bu yönünü diyor Batur ve devam ediyor. okurlarına ilk defa açmasıyla “Beli biraz bükük bir sinopsis sağlanıyor. Bu bağlamda Simülçıktı ortaya, düze çıkaramadım tane Cinnet için, sıkı bir gerçekbir türlü, belli ki sayısız düşüğün lik temelinin üzerine örülmüş arasına karışacak o da. Fikir, ince bir kurgu demek mümkün. Yiğit Bener’le arkadaşlığımızın Taşkın bir monolog halinde koyulaştığı bir dönemde, haakıp giden metinde neyin kurgu neyin yat çarkını döndüren işine ilişkin pek gerçek olduğu ortaya da çıkıyor zaten masum sayılamayacak sorularımla onu ama metnin ilgi çeken yanını simültane kurcaladıkça hız kazanmıştı: Yiğit’in tercüme üzerine çekilen felsefi perde bir bakıma ikizi sayılabilecek bir figür meydana getiriyor. Siz okuduğunuzda kurmuştum imgelemimde, birebir ilişki ne hissedersiniz bilemem ama Simültane aranmasın diye edebiyatla yakından Cinnet’ten sonra ben, sahnede konuşuruzaktan ilgisi olmayan, buna karşılık ken dev sözcükleriyle her yeri kaplayan kendi alanında kuramsal/akademik konuşmacılarla aynı sahneyi paylaşan çalışmalar geliştirmiş, Almancayı anadil ama bir küçük kutucuğun içinden bize kertesinde bilen, uluslararası büyük göseslenen bu insanlara daha farklı bakarüşmelerde (tıpkı Yiğit gibi) görev alan cağım. Çünkü metin, tercümanlara ve kahramanım gitgide tırmanan çifte kaytercümeye derinlikli bir anlam arama naklı bir psikoz krizinin sonunda çıldırçabasının ürünü olarak ortaya çıkıyor ve mış, akıl hastanesine kaldırılmış, o gün bunu başarıyor. Bu yeniden anlamlanbugün vidaları sıkıştırılmamış biriydi.” dırma çabası da okurunu görünen yüzün “ŞÂKÜLDEN İNHİRAF” ETMİŞ ardına bir yolculuğa çıkarıyor. MÜTERCİMİN SORULARI Metnin doğuş hikâyesi de bir hayli ilgi çekici. Her şey, Enis Batur’un bir roman Şimdi bir de işleyişin kitapta nasıl yüdüşlemesiyle başlıyor. Batur’u bu düşe rüdüğüne bakalım. davet eden sorular ise şöyle: “Bir tür Simültane Cinnet’te Enis Batur’un büyücülükten sözedilemez miydi? Bir dilde duyduğunuz bir cümleyi aynı anda başka bir dilde yüksek sesle çevirirken konuşmacının bir sonraki cümlesine kulak kesilip onu çevirme hazırlığını sürdürmeniz için gereken neydi, nelerdi?” Bu noktada sözü Enis Batur’a bırakalım. Yazarın önsöz yerine de okuyabileceğimiz, Simültane Cinnet’in hemen başında yer alan ve metnin temelini atan “S. T.” başlıklı giriş yazısı, bu noktada bize yeterince yardımcı oluyor: Enis Batur ve Yiğit Bener’in yazı beraberlikleri süreceğe ben“Simültane’yi, iki buçuk yıl ziyor. H A Z İ R A N 2 0 1 5 bu hayali gerçekleşiyor ve Yiğit Bener’in “ikizi”, yaşadığı psikoz sonucu, devlet başkanının konuşmasını berbat edip baltalayan bir simültane tercüman olarak “deli” muamelesi görüp tımarhaneye kapatılıyor. Batur’un “ikizi” de onu, kapatıldığı tımarhanede ziyaretine gidip mesleğin keyifli yanlarına, zorluklarına, yaşadıklarına ve yaşamak istediklerine dair sorular soruyor. Simültane Cinnet, işte bu soruların yanıtlarından mürekkep bir kitap aslında. Ancak Enis Batur’un sorgular sesini duymuyoruz metin boyunca. Batur, “S. T.” ile girişi yaptıktan hemen sonra Yiğit Bener’in kalemi devreye giriyor ve tam da Batur’un nitelediği gibi “taşkın ama kendi içinde mantıklı bir monolog” ile hikâyesini anlatmaya başlıyor. Bu noktada Yiğit Bener’in kalemi devraldığı yerden sonra metne sızan, taşkına yakın seyirde akan monolog için de birkaç cümle etmekte yarar var. Metne fazlasıyla zenginlik katan bir biçem bu ve aslında bakıldığında zor bir tercih aynı zamanda. Karşısında meraklı ve zor bir sorgucu varken onun sorularını metne almayıp “mış gibi” yapmanın zorluğu bu ve ipin ucunun kaçması an meselesi. Yazarın, dialog biçimiyle alımlamamız gereken monolog dehlizine girip kendini kaptırması hiç uzak bir ihtimal değil. İbrahim Yıldırım’ın bu yıl içinde yayımlanan romanı Dokuzuncu Haşmet’te bunun iyi bir uygulanışını görmüştük en son ve Simültane Cinnet, bu girilmesi zor kapıyı açmayı da başarıyor. Metnin üstüne o ince kurmaca perdeyi çeken en önemli unsur ise Bener ikizinin büyük bir sitayişle bahsettiği, kendisinin tedavisini yürüten “ateşli” doktor. Akışın birçok noktasında yerli yersiz dile dolanan bu doktor, Simültane Cinnet’in hem renkli bir yüzü hem de kurgunun vazgeçilmez olmasa da, olmasa metnin eksik kalacağı, hiç görünmese de hayal perdesinde bile varlığını hissettiren bir karakter. Üst üste gelerek bir bütünü meydana getiren tüm parçalarıyla Simültane Cinnet, gerçek ve kurgunun iç içe geçtiği, aynı zamanda bir durum tercümanlığı amacı güden bir metin. Bu arada bir haber vermekte yarar var: Enis Batur ve Yiğit Bener’in yazı beraberlikleri süreceğe benziyor. Bu kez “şâkülden inhiraf” etmiş mütercimin soruları var yazara: “Bir sonraki buluşmamızda soruları ben soracağım,” diyor mütercim. “Cevaplar sizden. Konumuz, yazı sanatının sırları. Söyleyin bakalım, nasıl oluyor da her önüne gelenin elinin altında duran cilt cilt sözlüklerde sıralı basit sözcükler, sizin kaleminiz değer değmez bir anda şiirsel ya da analitik metinlere dönüşerek bizi bizden alıyor, çok farklı düşüncelere ya da düşlere sevk ediyor, bazen ancak bir süre sonra tekrar okuduğumuzda keşfedebildiğimiz gizli anlamlar barındırabiliyor, hayata farklı gözlerle bakmamızı sağlıyor, hatta farklı yaşama arzusunu uyandırıyor?” Soruların yanıtlarına sadece mütercimin değil, bizim de ihtiyacımız var. n [email protected] Simültane Cinnet/ Enis Batur, Yiğit Bener/ Sel Yayıncılık/ 122 s. K İ T A P S A Y I 1320 C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle