07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

O KU RLA R A alyan”, “Yalnız mısın?” ve “Soğuk Tüylü Martı” romanlarında aşkın yarattığı kimlik kargaşasına yepyeni bakışlar getiren usta şair, yazar Güven Turan, yirmi üç yıl aradan sonra imza attığı aşk romanı “Yaz Üçgeni”yle buluştu okurlarla. Yapıtında, çelişkilerinin ve açmazlarının temelindeki büyük yalnızlığını kavrama yolunda olan, İstanbul’da Melis ve İris’le, Bodrum’da yine Melis ve Hale ile yaşadıkları, astronomide “yaz üçgeni” diye bilinen bir yıldız görüntüsünde sembolleşen Barış’ın izini süren Güven Turan’la “Yaz Üçgeni”ni konuştuk. Edebiyatımızın iki mufassal yazarı Enis Batur ve Yiğit Bener, bir zamanlar çevirmenler dünyasında meydana gelen ve cinnete yol açan eylemlerini içtenlikle aktarıyor “Simültane Cinnet”te. Keyifle okunan olağanüstü bu çalışmayı Eray Ak değerlendirdi. Flannery O’Connor’dan “Bilge Kan” “D Yeni kilise, yeni dünya Flannery O’Connor’ın kaleme aldığı ilk kitap olan “Bilge Kan”, ABD’de 1930 ve 1940’lardaki din algısının ve muhafazakârlığın ironik bir eleştirisi. r Ali BULUNMAZ eyazların, siyahlara uyguladığı baskının eleştirisinden doğan ve bir isyan başlatan Güney Gotiği’nin güçlü sesi Flannery O’Connor, kitaplarında kimin iyi kimin kötü olduğuna dair kararı okura bırakır. Tekinsiz karakterlerin ve ters köşe anlatımların bolluğu ise yazarın bu tavrını destekler. Sıra dışı kahramanlar yaratan, onların çoğunlukla dehşetle örülü hayatını anlamayı tercih eden O’Connor, bir tür çileciliği de resmeder. Böylece bizi, “günahların” arka arkaya sıralandığı bir ortama sokar. Dolayısıyla O’Connor, okuru harekete geçirmeyi amaçlar, sümen altına itilen gerçekleri gözümüzün önüne itinayla serer. O’Connor’ın öyküleri, eylemleri ve tavrı hep bir eleştiri barındırır. 1949’da yayımlanan ilk romanı Bilge Kan da O’Connor adına bu yolun ilk adımı. “KASABANIN DELİSİ” O’Connor, Bilge Kan’da ABD’nin 1930 ve 1940’lardaki halini romanlaştırıyor. Ordudan ayrılan Hazel Motes evine; ABD’nin B günahkâr sayıp bütün benliğini, uzun zaman önce görünüp ortadan kaybolmuş birine teslim etmesi. Bu karşıtlık Motes’u yeni bir kilise; kimseyi peşinen günahkâr saymayan bir mabed inşa etmeye yöneltiyor: Çarmıha gerilmiş İsa’sız kilise. “Kasabanın delisi” gibi görünmesine ya da algılanmasına yol açan “İsa’sız kilise” ve dogmasız din görüşü, Motes’un kavgalara girişmesine de neden oluyor. İsa’nın peşindeki “uslu çocuklara” sürekli çatarken ahalinin nefretini kazanmaya başladığı tartışmasız. Peki, vaat ettiği yeni kilise ne menem bir şey: “Ben İsa’sız kiliseyi vaaz ediyorum. Körlerin görmediği, ölülerin dirilmediği, topalların yürüyemediği bu kilisenin müridi ve vaiziyim. Anlatmamı isterseniz, size derim ki bu kilise, İsa’nın kanının kefaretle pislenmediği kilisedir.” Hakikatin peşinden gittiğini, cennet hiç var olmadığı için oradan kimsenin kovulmadığını, günah işlenmediği için kefaret ödemenin gerekmediğini ve kıyametin kopmayacağını savunan Motes, bir bakıma İsa’nın yalanını ortaya çıkarmaya uğraşıyor. HAKİKATİN ARDINDA BAŞKA BİR HAKİKAT YOK Motes için kırılma noktası, kendini kör eden, gençliğinde inançsızken yaşlandıkça İsa’nın peşine takılan vaiz Hawks ve onun kızıyla tanışması. O sıralarda İsa’sız ve herkesin eşit olduğu bir kiliseyi kurmaya hız veren Motes, bu ilginç karşılaşmayla beraber sorgulamalarına da devam ediyor. Motes’un amacı dini, mekânlarla ve belli insanların yıllardır süren iktidarıyla sınırlamamak; huzur ve memnuniyetle dolu bir “inanç” yaratmak. Yani çok uzun zamandır yapılan ve inanılanın tersine kürek çekmek. Yeni bir İsa arıyor; “bütün insanları temsil edecek, ziyan edecek kanı olmayan ve kimseye benzemeyen” bir İsa. O’Connor, (tüm dinlerde olduğu gibi) kendi isteği dışında Hıristiyan yapılmış Motes’un kişiliğinde, hayattan keyif almayı bir kenara bırakan ve dönemin “kültürü” olan baskıyı ve muhafazakârlığa alkış tutan kitleyi eleştiriyor. Bu bakımdan Bilge Kan’ı değerli kılan birkaç yön var. İlki, Bilge Kan’dan önce de sonra da din eleştirisi ve muhafazakârlık sorgulaması yapan kitaplar yazıldı. Ama bu roman, 1940’lardaki ABD toplumu düşünülüp O’Connor’ın ilk kitabı olduğu göz önüne alındığında büyük bir cesaret örneği olarak karşımızda duruyor. İkincisi, İsa’nın alaya alınıp Hıristiyanlığın ironik bir incelemesi olan Bilge Kan, o yıllardaki baskın akım varoluşçuluktan da hayli beslenmiş görünüyor. Bir anlamda O’Connor, varoluşçuluğu Kıta Avrupası’ndan ABD’ye taşıyor. Yazar, hakikatin ardında bir üst hakikat arayanlara da alttan alta öyle bir şeyin bulunmadığını anlatıyor. n [email protected] Bilge Kan/ Flannery O’Connor/ Çeviren: Emre Ağanoğlu/ Everest Yayınları/ 160 s. Eray Ak der demez aklıma geldi. Eray 6 Haziran’da Melisa Tortamış ile evleniyor. Düğün Bursa’da. Davetiyeyi buradan paylaşıyoruz. Çifte şimdiden mutluluklar. Alın teri ve günlük gaileyle örülü yaşamlar... Sevdiğinin fakirliğine gücenmiş gözü aktrislikte bir kız... Sevdiğinin başına gelenler... Zamanın aşkları, yasakları, başka hayat özlemleri, paraahlâk ikilemi, kuşakların gelenek ve düş farkları… Arkadaşlık, akrabalık, kıskançlık, mahalle entrikaları, yoldan çıkanlar, düzlüğe varan ve varamayanlar... Orhan Kemal, oğlu Işık Öğütçü’nün yazılışından tam elli dokuz yıl sonra ulaştığı romanı “Kenarın Dilberi”nde, tüm bu bağlamları polisiye bir kurguda sunuyor okurlara. Öğütçü’yle Orhan Kemal’in kayıp romanı “Kenarın Dilberi”ni konuştuk. güneyindeki muhafazakâr kasabaya dönünce deyim yerindeyse Pandora’nın Kutusu da açılıyor. O dönemin kör “dindarlığı” ve Hazel’ın yeni bir din çağrısı, kasabadaki bütün taşları yerinden oynatıyor. Geri dönüşünde Motes’u karşılayan şey, hatta daha tren yolculuğu sırasında yüzleştiği insanların İsa’ya, kadere ve inançlarına bağlılıkla çevrelenmiş olması. İki küçük kardeşinden biri bebekken, diğeri ekin biçme makinesinin önüne düşüp ölünce Motes da çok erken yaşta o “kader”le tanışıyor. Ordudayken yaralanışı ise kimilerine göre onu İsa’ya daha da yaklaştırıyor ama Motes’un bu fikre katıldığını söylemek zor. Motes’un, İsa’ya ve yandaşlarına kafayı bu kadar takmasının ve “kader”le sorunu bulunmasının nedeni, insanların kendini Bol kitaplı günler... [email protected] [email protected] twitter: www.twitter.com/CumKitap TURHAN GÜNAY “Bilge Kan” O’Connor’ın ilk kitabı. 1940’ların Amerikan toplumu düşünüldüğünde muhafazakârlık ve din eleştirisi içeren kitap, büyük bir cesaret örneği olarak karşımızda duruyor. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç t Genel Yayın Yönetmeni: Can Dündar t Yayın Yönetmeni: Turhan Günay t Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Abbas Yalçın t Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı t Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. t İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 t Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. t Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden t Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü t Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya t Reklam Müdürü: Ayla Atamer t Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 t Yerel süreli yayın t Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 3 2 0 4 H A Z İ R A N 2 0 1 5 n S A Y F A 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle