Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Güven Turan’dan “Yaz Üçgeni” Güven Turan, yeni romanı “Yaz Üçgeni”nde yalnızlıkların ve sevgi arayışlarının karanlık çeperlerine dokunuyor. Bugünün dili ve parlak anlatımıyla adeta aşkın geometrisini çıkarıyor. anları gibi yazılı... Ruh ve ten arasında yalın paslaşmalar hatta tenselin bile ötesine, varlığına geçen bir cinselliğin peşinde Barış. Pek sorgulamıyor zaten, değil mi, yaşıyor sadece. Barış, otuzlu yaşların başında, sağlıklı, kadın erkek ilişkilerinin sağlıklı göründüğü bir eğitim almış... Hoşlandığı bir kadınla sevişmesinden doğal ne var? Üstelik roman da 2000’li yılların hemen başında geçiyor... Halit Ziya ta 1899’da yazdı Aşkı Memnu’yu! Sizce Yaz Üçgeni ondan daha mı cesur?! Barış özellikle Hale’yle ilişkisinde tuhaf bir aşkınlık (vecd hali) yaşıyor, doğru. Beni de şaşırttı bu. “‘YALNIZLIK’LA ‘TEKBAŞINALIK’I AYIRIRIM” Bağıntılı üç soruyu iç içe sorarsam; şiir ve romanlarınızdaki yalnızlık duygusu bilinir. Her seferinde farklı yalnızlıkları farklı şiddette yazdınız diyebilir miyiz? Yaz Üçgeni’ndeki nasıl bir yalnızlık ve yalnızlığı derinden hissetmekle birlikte yansısını yaşamın hızı içinde dramları iplemeyen bir yapı söz konusu mu? Romanlarımda, öykülerimde kendimi olduğunca, iyice, geriye çekip kişilerimi kişiliklerine göre yaşatıyorsam da şiirde ben benden çıkamıyorum. Tamam, her şey otobiyografik değil elbette ama ben oradayım şiirlerimde. Ama daha önce de değindiğim gibi “yalnızlık”la, “tekbaşınalık”ı ayırırım. Hatta şu alıntıyı da yinelerim: “Yalnız değilim yalnızlığımla baş başayken”. En ürkütücü yalnızlık insanın içindeki uçurumu görüp bir şey yapamaması... Barış’ın durumu bu bence. İçinizde uçurum varsa ve onu görmüşseniz, ya kaçıp saklanmaya çalışacak ya da doğruca içine atlayacaksınız. Barış da bunu yapıyor sanki… Barış, Oktay Rifat gibi “Yalnızlık gittiğin yoldan gelir,” demiyor, diyemiyor. Yalnızlık içinde. Neden? Bilmem? Benim ikinci romanımın adı da Yalnız mısın’dı, malum! Dediğiniz gibi o tek başınalığı seviyor Barış fakat öyle bir perişanlık veya münzevilik duygusu yok. Hayır. Bu kitaba kendimden en kattığım yer de orası. Ben de öyleyim çünkü. Hem insanlarla bir arada olmayı severim ama arada tek başınalık da isterim. “ÜÇGENDEN ÇOK ZİKZAK VAR” Telaşlı bir flörtöz mü Barış? Duygu akışı sanki hızlıya alınmış... Günümüz gençlerinin yaşayışına uygun bir süratte yazılı. Kahramanların öykülerine de yansıyor bu... Flörtöz değil Barış bence... Öyle olsaydı, romanın sonunda “Aman oy bu ne kâr, bu yıl da kaldık bekâr” türküsünü söylerdi. Macbeth’den mırıldanmazdı. Umarım aradığını bulur çünkü arıyor. Ne aradığını bilmiyor ama arıyor. İş hayatında da öyle değil mi? Umarım Deniz’le evlenip şarap işine bulaşmaz. Aman aman evlerden ırak! Bütün mesele bu karşılaşmalardan dolayı Barış’ın çizdiği zikzaklar. Üçgenden çok zikzak var. O yaşlarda işte 90’ların sonlarında doğmuş tanıdığım benzer çok insan var. Barış’ın kişiliğinde öyle bir şey var ama genellemem tabii. Yani bir tip değil Barış, özel bir kişilik. Diğer yapıtlarınızdaki kişilerinizle kıyaslanırsa... Sanıyorum en az kararlı olan kişi Barış. Dalyan’daki kişi isimsizdi. Ama yaptıK İ T A P S A Y I 1 3 2 0 ‘Senaryo gibi mi yazıyorum ne?’ “Şu?” “Hangisi?” “Şu, tam üçgen şeklinde olan?” “Özel bir adı yok. ‘Üçgen’ deniyor. Yazın iyice yükseldiği için ‘Yaz Üçgeni’ de denir.” Hale bir kahkaha attı; durdu, gene güldü, “Vay, Yaz Üçgeni ha?” dedi, “Müthiş erotik!” (Romandan) r Gamze AKDEMİR alyan”, “Yalnız mısın?” ve “Soğuk Tüylü Martı” romanlarında aşkın yarattığı kimlik kargaşasına yepyeni bakışlar getiren usta şair, yazar Güven Turan, yirmi üç yıl aradan sonra imza attığı aşk romanı “Yaz Üçgeni”yle buluştu okurlarla. Yapıtında çelişkilerinin ve açmazlarının temelindeki büyük yalnızlığını kavrama yolunda olan, İstanbul’da Melis ve İris’le, Bodrum’da yine Melis ve Hale ile yaşadıkları, astronomide “yaz üçgeni” diye bilinen bir yıldız görüntüsünde sembolleşen Barış’ın izini süren Turan’la adlı romanını konuştuk. İlk soruda aradığım; bu romanda yazar ne derse, ne kadar derse o? Ben romanlarımda (malum, dördüncü romanım bu) “ben anlatısını” şimdiye dek hiç kullanmadım. Hep üçüncü tekille anlattım ama bunu yaparken “her şeyi bilen romancı” kimliğini de kullanmadım. Henry James’in geliştirdiği “bakış açısı” yöntemini kullandım. Bu romanda her şey Barış’ın gözünden görülür ve anlatılır. Ben onun arkasındaki kişi olsam S A Y F A 1 2 n 4 Güven Turan, Gamze Akdemir ile... “D da o benim sözcüm değil hiçbir yerde. Hatta yazarken zaman zaman, “oğlum, akıllı ol!” dediğim bile oldu! Önceki üç romanınızda da tek bakış açısı söz konusuydu. Evet ve büyük ihtimalle bundan sonrakileri de böyle yazacağım. Üçgen... Yeni öyküler, olasılıklar menziline nasıl bir ulaşım sunuyor ve bu sunumun köşeleri ne kadar aşk, sevgi ve hoşlanma? Ben bir şiire, bir öyküye, bir romana hatta bir denemeye başlamadan önce başlığını bulur koyarım. Başlık kurgununkurmacanın belirleyicisi. Yaz Üçgeni’ni sahiden bir yıldız birikiminin büyüleyici adına kapılıp kurmaya başladım. Bu başlıktan kime söz ettimse Hale’nin verdiği tepkiyi verdi. Bu romandaki ilişkiler üzerine tek, yalın bir önerim yok. Aşk mı, tutku mu, arayış mı? Okur karar verecek... “KAHRAMANIN SALAK BİR YANI VAR? Gene de üçgenle ilgili biraz daha düşünce alsak yazarından... Bana öyle geliyor ki Barış, yakalanmasa da, Melis’li ve Hale’li (ya da Güner’li ve Melis’li; İris’li ve Melis’li) bir ilişki yaşayamazdı. Büyük taktik ustalık gerektirir H A Z İ R A N 2 0 1 5 böyle bir yaşam. Oysa Barış, Melis’in son derece yerinde kullanımıyla salak bir yanı olan biri. Tahsin Yücel’in o muhteşem salaklık üstüne denemesini okuyanlar hemen anlayacaktır bunu. Salak yerine saf, iyi niyetli de demeyeceğim. Bu kelimeler salak dememek için kullanılır! Daha özgüvenli ve hatta kaygısızmışça bir görüntü veren, kafası öyle çok da karışık değilmiş gibi görünen kadınları var romanın. Barış’ın bocalamalarından nasipli değil gibiler. Öncelikle burada kurduğun kadınların kişiliklerinden kaynaklanıyor bu. İlk romanım Dalyan’daki Penelope’den başlayarak böyle bu. Hadi bir genelleme yapayım, çok küçük bir azınlığın dışında (psikolojik sorunlardan söz edebiliriz bu azınlıkta) kadınlar kendilerini erkeklere gösterdiklerinin dışında (erkeklerin onları böyle görmek istediklerini bildikleri için kendilerini böyle gösteriyor bazıları ama ben bu beklentisi olan bir erkek değilim, onun için sevgililerim, kız arkadaşlarım ve eşlerim bana böyle görünmedi hiç) özgüvenli, ne istediğini bilen, kafası net kişilerdir. Kaygısızlık ancak aşk, ilişki bitince başlar. Yaz Üçgeni’nde kaygısızlık yok sanıyorum. Var mı? Mesela Güner? Gerçi kadınlar için “görünen” derken onu demek istemiştim. Kaygısız değiller ama öyle görünüyorlar. Biz romanda Güner’le Barış’ı başından atma aşamasındayken tanıştık... İlişkileri sırasında nasıldı, özellikle ilk başlarında, bilemiyoruz. Gene de Barış’a bir sevgisi var. Reklamcı olmak istediğini söyleyince hemen ilgileniyor. Bak, burada biz daha çok Barış’ın sevgili ilişkilerinden söz ediyoruz ya, annesiyle babaannesini atlamayalım derim. Hatta bunlar onun sevgili ilişkilerini açıklamaya da yardımcı olurlar gibi geliyor bana! Çok vurgulanmamıştır ama annesi çok ilgisiz. Ama babaanne öyle değil. Evet, uzaktan da olsa yakın takipte. Tabii, herkesi idare eden babaanne. Babaanne müthiş bence. Barış’ın aradığı da öyle bir kadın, dominant bir kadın. Zaten kendisini babadan ve anneden uzaklaştırmaya çalışsa da babaanneden uzaklaşmıyor Barış. Cinsellik, fani dünyadan uzaklaşma C U M H U R İ Y E T