20 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Zafer Doğan’dan bir edebiyat incelemesi ‘Orhan Pamuk Edebiyatında Tarih ve Kimlik Söylemi’ Zafer Doğan’ın çalışmasının eksenini; modernleşme bağlamında Türkiye’deki tarihsel mirasın ve kimlik meselelerinin Orhan Pamuk romanlarında hangi söylem biçimleriyle ifade edildiğinin tahlil edilmesi oluşturuyor. r Eray AK maya. Orhan Pamuk Edebiyatında Tarih ve Kimlik, Pamuk’un yapıtlarını safi bir edebiyat süzgecinden geçiren, yerel ve evrensel edebi akrabalıklarını deşen, anlatımı çevresinde şekillenen dünyaları tartan bir çalışma değil. Kitapta bunların hepsine dallandırılmayan açılımlarla değinilse de Doğan’ın gerçekte yapmak istediği farklı bir şey. Edebiyat akrabalıklarından çok disiplin akrabalıkları çekiyor Doğan’ın ilgisini ve çalışmasını da bu yönde geliştiriyor. Sosyal bilimlerde “disiplinlerarası işbirliği” fikrinin ışığında, bunu bir edebiyatçıya ve yapıtlarına uygulamak istiyor. Uygulamak istediği isim de Orhan Pamuk; yani Türkiye’nin ne yapsa konuşulacak, üzerine ne yazılsa okunulacak yazarı. PARLAK BİR ÇIKIŞ Aslına bakılırsa fikir olarak parlak bir çıkış diyebiliriz Doğan’ın yaptığına. Edebiyat yapıtlarının, edebi değerlerinin yanında, tarihsel ve toplumsal birçok yaradan doğduğu ve bu yaraların da konuşulması gerekliliğinin önemi yadsınamaz. Hele ki bir metni sadece yazarın zihninden süzülüp gelen bir parça olarak görmeyip toplumun hafızasının ürünü olarak gördüğümüzde, bu fikrin önemi daha da öne çıkar. “Yazarın toplumsal konumu, kitapların yazıldıkları tarihsel dönemler, yerli ve yabancı edebi geleneklerin etkisi karmaşık bir ilişkiler süreci içerisinde edebi metinlerde çeşitli izler bırakır.” Bu bağlamda da yazarın, yaşadığı kültürün, sosyal çevrenin, tarihin kodlarını farkında dahi olmadan metnine taşıması ve bu yolculuğun zihin haritasının çıkarılması çok önemli. Ancak önemli olduğu kadar çetrefil de bir süreç ve kaygan zeminde yanlış yollara sapılması olası. Bir diğer yandan da esas incelenmesi gereken alan, yani edebiyat da ıskalanmamalı. Yazarın kaleme getirdikleri, eğer bu tür sosyal meselelerin gölgesinde kalırsa araştırmacının yaptığı çalışmanın değerinden çok şey yitireceği açık. Zafer Doğan’ın da çalışmasıyla dengede yürütülmesi güç olan bu süreci zaman zaman aksamalar yaşasa da atlattığı söylenebilir. Amacını şöyle açıklıyor Doğan: “Edebi metinlerin kendine has yapısal S A Y F A 8 n 1 5 Z afer Doğan’ın bu incelemesini ne olduğundan değil, ne olmadığından başlamak gerekir anlat “Orhan Pamuk özelinde edebiyat geleneğimizin Batı edebiyatı ile ilişkisi irdelenmeye değer konulardır” diyor Zafer Doğan. incelemesi göz ardı edilmeden, tarihsel bir perspektifle yorumlanabileceği (fikri) bu çalışmanın yöntemsel çıkış noktasını oluşturuyor.” Ancak Doğan’ın incelemeleri her zaman bu cümlede olduğu gibi yürümüyor. Edebiyat ve sosyal bilimler terazisinin belli bir dengede yürümesi gerektiğini anlatıyor bize bu cümle. Kitapta ise bu denge, sosyal bilimler lehine zaman zaman bozuluyor ve bu bir edebiyat incelemesinden çok siyasi ya da sosyal konuların irdelendiği bir çalışma izlenimi veriyor. ÜSLUP SIKINTISI “Modernleşme bağlamında Türkiye’deki tarihsel mirasın ve kimlik meselelerinin Orhan Pamuk romanlarında hangi söylem biçimleriyle ifade edildiğinin tahlil edilmesi bu kitabın ana eksenini oluşturuyor. Ayrıca ulusal alegori ve dünya edebiyatı tartışmaları, Orhan Pamuk özelinde edebiyat geleneğimizin Batı edebiyatı ile ilişkisi irdelenmeye değer konulardır. Bu bağlamda merkez taşra çatışmasının yarattığı gerilimin, Orhan Pamuk eserlerinin temel izleklerinden birisini oluşturduğunu görürüz. Bahsi geçen taşralılık, dünyanın kıyısında olma halinin yarattığı bir çeşit ‘yaralı bilinç’ durumuna tekabül etmektedir. Dolayısıyla bu gerilimin yarattığı kimlik çatışmasının Orhan Pamuk eserlerine nasıl yansıdığı sorusuna cevap arıyoruz” diyor Zafer Doğan. Kitaba bu yönden yaklaştığımızda iddialı bir amaç güttüğü söylenebilir O C A K 2 0 1 5 yazarın. Bu iddialı amacın da yine iddialı cümlelerle açıklanması gerekir diye düşünüyorum. İddialıdan kastım ise şu: Zafer Doğan, kitapta tezlerini, düşüncelerini öne sürerken ürkek bir tavır takınmış. “Sanki”, “gibi”, “sanırım” ifadeleriyle biten birçok cümle var. Tezini öne sürüp sürmeme arasında kalmış bir araştırmacı izlenimini uyandırıyor okuyanda Doğan’ın bu tavrı. Ancak Zafer Doğan’ın çalışması, yine de kayda değer çünkü bu iddialı fikre genel bir çerçeve çizmeyi başarmış. Kitabı okuyanlar, konuya genel bir bakışla hâkim olabilecek. Genel bir çerçeve çizmekle de kalmayıp Orhan Pamuk hakkında zihinlerde dönen sorulara da yanıtlar bulmayı denemiş Doğan: “Orhan Pamuk Nobel’i niye ve nasıl aldı? Orhan Pamuk’a Nobel siyasi nedenlerle mi verildi? Orhan Pamuk ünlü olmak için mi çok konuşulan çıkışlarını yaptı ya da romanlarında ünü getirecek kodları mı aradı?” gibi herkesin kafasında dönen, bir diğer yönüyle baktığımızda popüler bazı arayışların da içine girilmiş. Ancak burada da bir üslup sıkıntısı yaşanıyor. Doğan bunları anlatırken “moda olan postmodern edebiyat” gibi benzetmelere rastlayabiliyoruz. Yazarın bu ifadelerine kısmen katılmakla birlikte bunu anlatırken kullandığı dilin daha farklı olması gerektiğini düşünüyorum. TAŞRA ALGISI Bir de zaman zaman yaşadığı kavram kargaşası var Doğan’ın. Orhan Pamuk romanlarına tarihsel perspektifle yaklaşıp incelemek güzel ama bu, Orhan Pamuk’un “tarihi romanlar” yazdığı anlamına gelmez hiçbir zaman. Hele bir de yazarın iddiasına göre tarihi romanlar yazan Orhan Pamuk’un yanına İhsan Oktay Anar adının ilişmesi durumu daha da düşündürücü hale getiriyor: “Son yıllarda Orhan Pamuk ve İhsan Oktay Anar gibi yazarla birlikte tarihi romanlarda önemli bir değişime şahit oluyoruz.” (s.47) Pamuk ve Anar gibi isimler, konusu asırlar öncesinde geçen romanlar yazmış olsalar bile adına “tarihi roman” diyebileceğimiz bir türün yeni nesil öncülüğünü yapmadılar. Orhan Pamuk’un tarihi roman algısında daha kafa karıştırıcı bir yeri olduğunu kabul etmekle birlikte, yazdıklarına tarihi roman demenin zorluğunu da belirtmek gerek. Ancak İhsan Oktay Anar için bu yakıştırmanın kökten reddedilmesi gerekir. Çünkü Anar, yüzyıllar öncesinden bir konudan da bahsetse ne tarihi gerçekleri ne de tarihi kişilikleri gerçek düzleminde ele alır. Anar’ın romanları, kendi tarihini de gerçekliğini de kendi yaratır. Bu ve bunlar gibi kavram kargaşalarının, kuşkulu ifadelerin, hatta yanlışların, kitap daha basılmadan sıkı bir editoryal süzgeçten geçirilmesi gerekirdi. Kitaptaki hataları ya da kuşkulu ifadeleri burada tek tek belirtmenin bir anlamı yok. Ama ufacık da olsa dillendirmekte yarar var. Zafer Doğan; Orhan Pamuk’un Cevdet Bey ve Oğulları adlı romanından bahsederken Yakup Kadri’nin Ankara romanına küçük bir çıkma yapıyor: Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun “İki bölümden oluşan Ankara romanının birinci bölümü, ideallerinden kopmuş bürokrasi sınıfının ve Ankara’nın iktidar ilişkilerinin yozlaşmış bir resmini sunar. İkinci bölümde ise yazar, görmek istediği ütopik Ankara’yı betimler.” (s.119) Bu aslında Zafer Doğan’ın yakaladığı güzel bir bağlantı ama sonu kötü bitiyor. Yakup Kadri’nin Ankara romanı üniversitelerin edebiyat bölümlerinde de üzerinde durulan bir roman ve üç bölümden oluştuğu, bu üç bölümün üç ayrı dönemi işaretlediği, hatta üçüncü bölümün önemli bir ütopya örneği olduğu en azından bu bölümde tahsil yapmış olanlar tarafından bilinir. Ancak Zafer Doğan, romanın iki bölümden oluştuğunu söylüyor. Kitapta üzerinde durulan bir romanın, galîz bir hataya kurban gitmesi üzücü. Özgün buluşların böyle hatalarla değerini yitirmemesi için en azından diğer baskılarda sıkı bir süzgeç ile bunlar ortadan kaldırılabilir. Bunlar dışında kitabın en ilgi çeken ve Zafer Doğan’ın da hakkını verdiği “taşra ve taşralılık” kavramı üzerine söylenenler. Orhan Pamuk gibi bir yazarı taşra algısıyla açıklamak biraz garip olsa da Doğan bu kavramı bildiğimizden farklı bir biçimde ele almış. Taşra ve taşralılığı “coğrafi bir kavramın karşılığı olarak değil; kıyıda kalmış bir toplumun kimlik krizini betimlemek için” kullanmış yazar ve Orhan Pamuk da gerek DoğuBatı arasındaki sıkışmışlığı gerekse de yurtdışındaki algılanışıyla bu kavramın içini dolduruyor. Sadece taşra ve taşralılık kavramı üzerinden bile ciddi ve özgün bir çalışma yapılabilir. Kitaba önemli bir katkı sunmuş bu kavram. n [email protected] Orhan Pamuk Edebiyatında Tarih ve Kimlik Söylemi/ Zafer Doğan/ İthaki Yayınları/ 322 s. K İ T A P S A Y I 1300 C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle