08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Charles Taylor'ın 2007 Templeton Ödüllü yapıtı Türkçede Seküler bir çağa nasıl gelindi? Charles Taylor, “Seküler Çağ” adlı eserinde, insanlığın en büyük ve uzun süreli serüveni olan, sihirli bir dünyadan doğayı nesnel olarak kavramaya geçiş sürecini ele alıyor. Taylor’ın düşüncelerini açıklarken başvurduğu başlıca kavramlardan biri, atalarımızın içinde yaşadığı, ruhların, şeytanların ve manevi güçlerin dünyası olarak nitelediği “sihirli” kavramı. Taylor’ın ikinci temel kavramı ise her şeyin Tanrı’ya bağlı olarak açıklandığı aşamadan, insanın, onun özgür düşüncesinin ve yararlarının artık merkez alındığı bir aşamaya geçişi ifade ettiği “dışlayıcı hümanizm”. Bu nedenle eserinde aynı zamanda, sihirli dünyadan hümanist dünyaya geçişin koşullarını ve etkenlerini de inceliyor. r Osman BAHADIR ekülerleşme, insan düşüncesinde ve toplumsal yaşamda kutsallık halesinden sıyrılmaktır. Bu nedenle de sekülerleşme esas olarak dinin etkisinin, düşünsel faaliyetlerde ve kamusal alanlarda azalması veya kalkması anlamına gelir. Düşünen insan ortaya çıktığında, kavramakta güçlük çektiği bir ortamda bulmuştu kendisini. Varlığını sürdürme çabalarına eşlik eden en önemli şeylerin, korkuları ve doğa içindeki varlığını kavrama yetersizliği olduğunu söyleyebiliriz. Bu koşullar onun evrenini sihirli bir evren yaptı. 20. yüzyılın en önemli düşünürleri arasında sayılan Kanadalı filozof Charles Taylor (d.1931), siyaset kuramı, düşünceler tarihi ve sosyal bilimler felsefesi alanlarındaki çalışmalarıyla tanındı. 2008 yılında, beşeri bilimler ve felsefe kategorisinde, Japonların Nobeli olarak bilinen Kyoto ödülüyle onurlandırıldı. Büyük eseri Seküler Çağ ise 2007 Templeton Ödülü’nü aldı. Charles Taylor, Seküler Çağ adlı dev eserinde, insanlığın en büyük ve uzun süreli serüveni olan, sihirli bir dünyadan doğayı nesnel olarak kavramaya geçiş sürecini, başka bir deyişle sekülerleşme serüvenini ele alıyor. Taylor, bu karmaşık ve çok yönlü konuyu eserinde büyük bir analiz ve sentez yeteneğiyle inceleyip önemli sonuçlara ulaşıyor. çoğunlukla (Batı toplumları için) Hıristiyanlık inancının gerilemesi olarak görülmüştür. Bu gerilemenin başlıca sebebi de, bilime ve akla duyulan başka bir inancın yükselişi ya da belli başlı bilimlerin vardığı sonuçlardır. Örneğin evrim kuramı veya zihnin işleyişine ilişkin nörofizyolojik açıklamalar”. Taylor’ın düşüncelerini açıklarken başvurduğu başlıca kavramlardan biri, “sihirli” kavramı. O, bu kavramı, Weber’in modern durumu tanımlamakta kullandığı “sihirsizleşme” ifadesine gönderme yaparak kullanıyor. Taylor’a göre, sihirli dünya, atalarımızın içinde yaşadığı, ruhların, şeytanların ve manevi güçlerin dünyasıdır. Taylor’ın ikinci temel kavramı ise “dışlayıcı hümanizm”. Taylor bu kavramla, her şeyin Tanrı’ya bağlı olarak açıklandığı aşamadan, insanın, onun özgür düşüncesinin ve yararlarının artık merkez alındığı bir aşamaya geçişi ifade eder. Bu nedenle diyebiliriz ki, bu eserinde aynı zamanda, sihirli dünyadan hümanist dünyaya geçişin koşullarını ve etkenlerini incelemektedir. “BİLİM, TANRI’YA DEĞİL BÜYÜYE TEHDİTTİ” Seküler Çağ’ın ele aldığı konular arasında elbette dinler de çok önemli bir yer tutar. Özellikle Hıristiyanlık ve bu dinin evrimi, mezheplerin doğuşu, özellikle de Reformasyon, analizlerin merkezinde yer alır. Çünkü yazara göre sekülerleşme, Tanrı’nın veya dinsel olanın toptan reddi yoluyla değil, adeta yüzlerce ara ve karmaşık aşamalardan geçilerek gerçekleşir. Örneğin “17. yüzyılın yeni mekanik bilimi, her halükârda Tanrı’ya yönelik bir tehdit olarak görülmüyordu. Daha ziyade sihirli evrene ve büyüye yönelik bir tehditti.” Bilimin ilerlemesinin sekülerleşmeyi güçlendirdiğine hiç kuşku yoktu. Böylece toplum seküler açıdan algılanmaya başlıyordu. Fakat yüzyıllar boyunca gerçekleşen birçok devrim çok çeşitli düşüncelerle ortaya çıkmıştı. Bazı durumlarda bu kiliselere karşı ayaklanmaları da içeriyordu. Ama örneğin 1640’larda olduğu gibi başka kiliseler adına ve Tanrı’nın bizi yönlendirdiğine dair güçlü bir hisle de devrim yapılabiliyordu. Taylor’un analizlerinde, dinsel evrimin, farklı mezheplerin çıkışının, sekülerleşmeye giden sürecin önemli bölümlerinden biri olduğunu görürüz. NAİFLİK TUTUMUNDAKİ DEĞİŞİM Öte yandan Charles Taylor çok önemli bir saptama daha yapıyor; asırlar boyunca naiflik tutumunda ortaya çıkan değişim. Taylor’a göre, Tanrı’nın ve diğer tinsel yaratıkların varlığının naifçe kabulünden, kabullenmenin veya reddetmenin tartışmalı bir hale geldiği aşamaya gelinmiştir. Naif ateistler olmadığı gibi, artık naif teistler de yoktur. Bu değişimin altında yatan şey, dünyayı algılamamızda bir değişimin olmasıdır. Ruhların bizi doğrudan ve yoğun olarak etkiledikleri bir durumdan, artık etkilemedikleri ve hatta eski varoluş tarzlarının çoğunun artık tasavvur edilemez hale geldiği bir aşamaya geçiş söz konusudur. Tanrı’ya inanmak 1500’lerde ve 2000’lerde aynı şey değildir. “Hıristiyanlık dünyasındaki insanların teist bir yorum çerçevesinde naifçe yaşadıkları bir durumdan, herkesin yorumunun gerçekten de yorum gibi göründüğü ve dahası inançsızlığın birçok kişi için başlıca olağan seçenek halini aldığı bir konuma geçildi”. Taylor, naif inanç döneminin sona ermesinin de, dışlayıcı hümanizmin mümkün hale gelmesiyle gerçekleştiğini söyler. Taylor, eski zamanlarla seküler çağ arasındaki fark için şunları da söyler: “Seküler bir çağ, insan gönencinin ötesindeki her türden hedefin silikleştiği, daha doğrusu insan yığınları açısından bu silikleşmenin tahayyül edilebilir bir hayat içinde yer bulduğu çağdır. Sekülerlik ile kendine yeterli hümanizm arasındaki kritik bağ budur.” Charles Taylor’ın ufuk açıcı eseri, günümüzün ve gerçekte insanlık tarihinin ve düşünce tarihinin en önemli sorunlarından biri olan sekülerleşme sorununa çok kapsamlı bir bakış getiriyor. Taylor’ın 1033 sayfalık kitabı, sekülerleşme sürecinde teknolojinin rolü gibi çok önemli bir konuya hiç değinmemiş olmak gibi bir eksiklik taşımakla birlikte, şimdiye kadar bu konuda yapılmış en derin ve kapsamlı çalışmalardan biri olmasıyla, ülkemiz düşünce hayatının temel eserlerinden biri olmayı hak ediyor görünüyor. n Seküler Çağ/ Charles Taylor / Çeviren: Dost Körpe / Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları / 1033 s. S SEKÜLERLEŞMENİN TANIMLARI Taylor, eserine elbette sekülerleşmenin çeşitli tanımlarını verme denemeleriyle başlıyor. Ona göre seküler değişim bir anlamıyla, “bizi Tanrı’ya inanmamanın neredeyse mümkün olmadığı bir toplumdan alıp, inancın en sofular için bile insani seçeneklerden sadece biri haline geldiği bir topluma götüren değişimdir.” Başka bir anlamda ise sekülerlik, S A Y F A 2 2 n 1 5 Charles Taylor’a göre, Tanrı’nın ve diğer tinsel yaratıkların varlığının naifçe kabulünden, kabullenmenin veya reddetmenin tartışmalı bir hale geldiği aşamaya gelinmiştir. Naif ateistler olmadığı gibi, artık naif teistler de yoktur. O C A K 2 0 1 5 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1300
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle