25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

RENKLER n SESLER n HARFLER AYTÜL AKAL n NİLAY YILMAZ n ÇİĞDEM GÜNDEŞ n MAVİSEL YENER n MUSTAFA DELİOĞLU Aramızda Beyaz Bir Çizgi / Çiğdem Kaplangı / Resimleyen: Seçil Çokan / Yapı Kredi Yayınları / 2014 / 52 s. / 69 Şık ve Idım, iki komşu kent. Her iki kentte farklı diller konuşuluyor: Şıkça ve Idımca. Ama orada oturanlar, komşularının dilini bilmezlermiş. Neden mi? Çünkü birbirleriyle konuşmaları yasakmış. Şimdi de “Neden yasakmış?” diye soracaksınız. Söyleyelim: “Kentler, kavgalar sonucu aralarına çekilen beyaz bir çizgiyle ayrılmış. İki halkın birbiriyle konuşması, hatta selamlaşması bile yasaklanmış.” Koca koca yöneticilerin çözemediği bu sorunu küçük bir çocuk nasıl çözer ve o beyaz çizgiyi sildirebilir? Hele kurallar, beyaz çizgi kesinlikle aşılamaz derken? Bunun yanıtını, Şıkça bilen Idımlı Yaprak verecek… Diren Çınar / Oya Uslu / Ceylan Yayınları / 2014 / 56 s. / 8+ Bir ulu Çınar ağacı var, çok görmüş çok geçirmiş… Sevinçleri olmuş, hüzünleri, üzüntüleri, acıları, neşeli şarkıları, dostları, arkadaşları. Düşmanları da var elbet. Çevreye duyarsız davranan, ağaçtan, ormandan korkan, kıymetini bilmeyen, şehirleri betonlaştıran, insanların nefes almasını istemeyen… Neyse ki en çok çocuklar var neredeyse yüz elli yıllık ağacın yanında yöresinde. Kimi salıncak kuruyor dallarına, kimi en tepesine tırmanıyor. Şarkılar söylüyorlar, onu sevgiyle büyütüyorlar. Ama günlerden bir gün birileri geliyor, ağacın bulunduğu alanı ölçüp biçiyor, devasa binaların hayalini kuruyorlar. Ahh keşke sadece hayalini kursalar! Çok geçmeden ellerinde baltalar çıkıp gelmesinler mi? Çınar ağacının çok canı yanıyor ama o kendine değil, yuvasız kalacak kuşlara, gölgesiz kalacak insanlara, yalnız kalacak çocuklara ağlıyor. Rüzgâr duyuyor sesini, kuşlara, köpeklere haber salıyor. Hep birlikte duyuruyorlar çınarın ağıtını. Toplanıyorlar çevresinde, kızlar, oğlanlar, anneler, babalar, yaşlılar… Sonrası mı? Sonrası bildik hikâye… Edebiyat, tarihe tanıklıktır, tarihi taşımaktır, aktarmak, anlatmak… Ders kitaplarından öğrenemediğimizi kurmaca yapıtlarla duyar, bilir, anlatır, bizden sonrakilere aktarırız. Oya Uslu, bir ağacın dilinden 2013 yazını, Gezi’yi anlatmış. Yitirdiğimiz canlara da yer vermiş metnin içinde, hepsini bir bir anmış. Unutmayalım, unutulmasınlar istemiş. Daha önce “Son Çınar” adıyla basılan kitap herhalde “görülen lüzum üzerine (!)” günümüze uyarlanarak yeniden düzenlenmiş. Ne de güzel olmuş. Ama keşke bunlara hiç gerek kalmasa, keşke ağaçla, kuşla, kediyle, böcekle, çimenle, taşla toprakla S A Y F A 2 4 n 1 5 KİTAPÇI M. YENER, A. AKAL, N. YILMAZ, Ç. GÜNDEŞ tek bir ve birlik olduğumuzda “insan” olabileceğimizi, bu dünyayı ancak o zaman hak edebileceğimizi anlasak… Bir ağaç gölgesinde kitap okuyabileceğimiz, şarkılar söyleyip birbirimizi daha çok ve ötekileştirmeden sevebileceğimiz günler de gelecek. Bunu biliyor, umut ediyor, inanıyor ve direniyoruz. Tıpkı o çınar ağaç gibi ve tıpkı o çocuklar gibi… Kitapta çok naif ve romanın ruhuna yakışan resimler var. Ama ressamı / kaynağı belirtilmemiş. Künyede olsun ressamın adı ya da resimlerin kaynağı yer alsaydı ne iyi olurdu. İyi okumalar! VangoYurtsuz Prens3 / Timothée De Fombelle / Çeviren: Elif Gökteke / Yapı Kredi Yayınları / 2014 / 432 s. / 14+ VangoGizemli Geçmişin Peşinde1 ve VangoYurtsuz Prens2 başlıklı romanlardan sonra, dizinin üçüncü kitabı da tehlikeli maceralarla dolu soluk soluğa bir öyküyle buluşturuyor okurlarını. Vango, önceki kitaplarda geçmişiyle ilgili bilgilere ulaşmış, annesiyle babasının ölümünün ardındaki sır perdesini aralamıştır. Cafarello’nun yönettiği üç adam tarafından tekneleri adanın açıklarında batırılmış ve bu katliamdan yalnızca Vango ile dadısı kurtulmuşlardı. Cafarello, teknedeki esrarlı hazinenin büyük kısmını da alıp ortadan kaybolmuştu. Geçmişin karanlık hayaletlerinden bir türlü kurtulamayan Vango, bu kitapta, hayatına ilişkin büyük sırrı açığa çıkarmak için tekrar maceraya atılır… Peder Zefiro ile birlikte düşmanlarına karşı savaşırken, bir yandan da ailesini yok eden adamın izini sürer. Ayrıca, hayatının aşkı Ethel’in ölüp ölmediği, eğer halen hayattaysa neler olduğu da bu kitapta ortaya çıkacak. Paolo’nun Düşproblemleri / Stefano Bordiglioni / Resimleyen: Mert Tugen / Çeviren: Tolga Darcan / Can Çocuk / 2014 / 136 s. / 9+ Öğrencilik yıllarını çoktan geride bırakmış olanlar bile Paolo’ya hak verektir. Ne o öyle, sürekli su sızdıran musluklar, bir türlü dolmayan havuzlar, azıcık parayla alışverişe çıkan anneler… Böyle de problem mi olur? Evet, oluyor, hatta bütün problemler böyle sıkıcı ve gerçeklerden uzak: Pastalar tuhaf şekillere bölünüyor, kardeşlerin yaşları birbiriyle tuhaf orantılarda oluyor, buğdaylar eğri büğrü geometrik şekillerdeki tarlalarda büyüyor. Çok O C A K 2 0 1 5 ucuza inanılmaz miktarda mal verebilen bakkalları da unutmayalım. Kim yapıyor bu tuhaf problemleri? Paolo sonunda kendi düşproblemlerini yazmaya karar verir. Onun yazdıkları arkadaşlarının o kadar hoşuna gider ki, sonunda sınıfta herkes kendi düş problemlerini oluşturmaya karar verir. Paolo’nun kırmızı kaplı defteri, sınıfta bir öğrenciden ötekine dolaşır durur. Artık Paolo’ya küçük sınıflardan bile istek gelmektedir. Tenis kortu, feribot, uzay aracı, pastane, şarküteri, grip olan öğretmen, bisikletçi, misket vb. gibi konular eğlenceli problemlerle dolu olan kırmızı kaplı defter, ya öğretmenin eline geçerse? Hele ki Bayan Bonbardi’ninin hayalet görüntüsü sürekli Paolo’nun kafasında onu azarlayıp dururken… Ve işte korkulan olur. Ne mi? Ooo artık devamını kitaptan okuyun… Ayıcık Ernest ile Farecik Celéstine’in Romanı/ Daniel Pennac / Çeviren: Füsun Önen / Yapı Kredi Yayınları / 2014 / 204 s. / 9+ “Merhaba. Ben yazarım. Hikâyeyi anlatan kişi. Size Ernest ile Célestine’in hikâyesini anlatacağım. Ernest ile Célestine çok iyi arkadaştırlar ama neredeyse hiçbir konuda hemfikir değildirler. Hikâyeyi onlar anlatsa hiçbir şey anlaşılmaz. Görmek ister misiniz? Şu soruyu sormak yeterli: Ernest, Célestine, siz nasıl tanışmıştınız?” İkisi de anlatmaya koyulur ama gerçekten de aynı fikirde oldukları söylenemez. Célestine aşağı dünyada farelerle birlikte, Ernest ise yukarı dünyada, diğer ayılarla birlikte yaşıyordu. Ama bir gün Célestine beyaz sırt çantasıyla yukarı dünyaya çıkar ve… “Beyaz sırt çantanda ne taşıyorsun?” Bakın, yazar yine girdi araya, ille konuşacak. Hatta Ernest ile Célestine’in tanışmasından başlayıp romanın sonuna kadar, o da kahramanlarla birlikte yer alacak sayfalarda. Okurun sormak istediklerini o soracak, gözden kaçanları hatırlatacak. Ama bu romanda Okur’un da araya girmesine hiç şaşmamak gerekir. Yazar kahraman olarak romana katılırsa, Okur neden katılmasın? İşte Yazar, Okur, Ernest ve Célestine, hepsi bir arada, romanı anlatmak için sizi bekliyor. Ernest ile Célestine’in öyküsü, önyargılar aşılarak kurulmuş bir dostluğun hikâyesi… Bubu’nun Çemberi / Cemre Soysal / Resimleyen: Gözde Bitir / Can Çocuk / 2014 / 40 s. / 67 Ormandaki hayvanlar, maymun Topi’nin Bubu adını verdiği ağacın altında toplanıp güzel anılarını paylaşır, şarkılar söylermiş. Bubu, bazen hararetli tartışmalara da sahne olurmuş. Ama o gün Topi, ormanın kralı Aslan’ı pek düşünceli görmüş. Acaba nedenmiş? Aslan, hayvanları Bubu ağacının altına çağırır ve kararını açıklar: “Kralınız olarak sizden son isteğim; artık bana kral dememeniz! Kralların böyle hoyrat ve acımasız olduğu bir dünyada benim adım sadece Aslan olsun. Krallar kendi vicdansızlıklarında kalsınlar!” Acaba ormanın kralı Aslan neden böyle söylemiş? Vicdansız olan kral hangisiymiş? Ah, yine insanlar, değil mi? Ormana girecekler ve Bubu’yu ve diğer ağaçları yakıp yıkacak, kendilerine saray inşa edecekler. Bu yıkıma kim seyirci kalabilir ki? Kahraman Süvariler / Yazan: Yalvaç Ural / Resimleyen: Rana Mermertaş / Yapı Kredi Yayınları / 2014 / 52 s. / 68 Kasım Amca’nın kahvesinde gezici sinemanın oynatıldığı günler, kasaba halkı için bayram gibidir. Deli Mustafa’nın omuzuna tahta afişler asılır, eline megafon verilir, sokak sokak dolaştırılıp sinemanın duyurusu yapılır. Kızılderili Bekir, Hikmet, Hüseyin, Peker, Muammer, değirmencinin oğlu Arif ve anlatıcı, hepsi birden “Kahraman Süvariler” isimli filmi seyretmeye koyulurlar. Perdede Binbaşı Tom ile Kızıltüy karşı karşıya gelirler. Teke tek dövüşeceklerdir. Binbaşı kazanırsa, yaralılar ve esirler serbest bırakılacaktır. Beyazlarla Kızılderililer arasındaki savaşı heyecanla izleyen çocuklar, ertesi günü rolleri paylaşıp filmi kendi aralarında canlandırırlar. Ama Kızılderili Bekir’in onlara bir sürprizi vardır. Yalvaç Ural’dan, anı tadında minik bir öykü… Küçük kasabaların tekdüzeliğini renklendiren gezici sinemanın tadını bilenler bilir. Bilmeyenler de bu kitaptan okur… Huysuz Balıkçı / Yazan: Kâmuran Demirkesen / Resimleyen: Seçil Çokan / Yapı Kredi Yayınları / 2014 / 42 s. / 79 Yıldız Koyu’nda sevimli bir balıkçı kasabasında, her balıkçının bir lakabı vardır; Şımarık Kaptan, Şanslı Kaptan, Uykusuz Balıkçı, Huysuz Balıkçı gibi… Kitabın öyküsü, becerikli ve deneyimli Huysuz Balıkçı’nın kayığının denizde batışını ve kasaba halkının onu arayışını konu ediyor. Bir de efsane dolanır durur balıkçıların arasında. Üç gün boyunca denize açılmayan bir tekne olursa, Deniz Sineği denizin derinliklerinden çıkar ve K İ T A P S A Y I 1300 C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle