25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

O Nagazaki kuduğum Kitaplar METİN CELÂL Eric Faye “Nagazaki”de evinde gerçekleşen tuhaf olaylar nedeniyle kurallı ve düzenli yaşamı bir anda kesintiye uğrayan Shimurasan’ın yaşadıklarını anlatıyor. Elvis Peeters ise “Herhangi Bir Gün”de hayatının sonuna gelmiş bir adamın sıradan bir günü geçirmeye çalışırken geçmişini hatırlayışına değiniyor. himurasan Nagazaki şehrinde yaşıyor. 56 yaşında. Meteorolog. Denizlerin meteorolojik haritalarına son şeklini veriyor. Bir kenar mahallede müstakil bir evde oturuyor. Müzmin bekârlara has alışkanlıkları var. En önemlisi yalnız yaşamaktan hoşnut. Kendine kurduğu steril hayatın bozulmasına da tahammülü yok. Tüm dengeleri evinde bazı nesnelerin yer değiştirdiği, bazı yiyeceklerin kaybolduğunu ya da azaldığını fark etmesi ile bozuluyor. Buzdolabındaki üç kap yoğurttan biri kayboluyor, meyve suyu azalıyor. Bir süre ne olup bittiğini anlamaya çalışıyor. Yanlış hatırladığını, hafızasının zayıfladığını düşünüyor. Sonunda kendini suçlamayı bırakıp eve gizlice birisinin girdiğine ya da evde bir hayalet bulunduğuna karar veriyor. Alışkanlıklarını değiştiriyor. Örneğin iş çıkışı arkadaşları ile bira içmeye gideceğine erkenden eve geliyor. Niyeti eve birisi giriyorsa suç üstü yakalamak. Kapıları, pencereleri kilitliyor. Dışarıdan bakana paranoyakça gelecek ama yaşayanın çaresizlikten yaptığı eylemler bunlar. Sonunda çareyi eve bir gizli kamera koymakta buluyor. İşyerindeki bilgisayardan bu kameranın çektiği görüntüleri anında izliyor. Evinde bir kadının olduğunu tespit ediyor ve polise ihbar ediyor. Eve giden polis kadını yakalıyor. Çoktandır sokaklarda yaşayan evsiz bir kadın Shimurasan’ın kullanmadığı bir odasındaki dolabın içine yerleşmiş, bir yıldır orada yaşamaktadır. Shimurasan şikâyetçi oluyor ve kadın yargılanmak üzere tutuklanıp hapse konuluyor. Shimurasan, evdeki gizli konuğun yakalanması ile rahatladığını düşünse de huzur bulamıyor. Yalnız olduğu zamanlarda aslında biri ile birlikte yaşadığını düşünmek uykularını kaçırıyor. Kendi ile hesaplaşmaya başlıyor. Sonra yaşananları bir de kadının bakış açısından okuyoruz. Evsiz kalma öyküsünü sona saklayıp evde yaşadıkları, evine konuk olduğu adam hakkında düşündükleri ve tabii gizlice yaşamak için neden o evi seçtiğini anlatıyor. Eric Faye anlatıyı Japonya’da yaşanmış, gazetelerin konusu olmuş bir olaydan esinlenerek yazmış. “Nagazaki” (Haziran 2014, Çev. Nilda Taşköprü, Sel S A Y F A 12 n 17 S Yay.) Fransız Akademisi Büyük Roman Ödülü’nü kazanmış, yirmiden fazla dile çevrilmiş. Eric Faye’nin duru ve öz bir anlatımı var. 88 sayfada kitabın arka kapağında belritildiği gibi “suçluluk, utanç, yalnızlık, pişmanlık temalar”a değinen etkileyici bir öykü anlatmış. İşlediği konu kadar anlatımıyla da okunmaya değer bir edebiyat eseri “Nagazaki”. HERHANGİ BİR GÜN Elvis Peeters “Herhangi Bir Gün”de (Haziran 2014,Çev. Gül Özlen, Alef Yay.) artık hayatının sonuna gelmiş bir adamın sıradan bir günü geçirmeye çalışırken geçmişini hatırlamasını anlatıyor. 76 yaşında. Hastalığı iyice ağırlaşıp artık özel bakıma ihtiyaç duyan hayat arkadaşı Simone huzur evine gittikten sonra yalnız yaşamaya başlamış. Simone’un ölümü ile tamamen yalnız kalmış. Sosyal yardım alarak yaşıyor ve o da Simone gibi huzur evine yollanmak isteniyor. Bu Elvis Peeters, 1980’lerde bir punk grubu ile müziğe başlayan halen müzik gruplarında solistlik yapan Belçikalı şarkıcı Jos Verlooy’un yazarlık adı. iktidarın sık sık el değiştirdiği oldukça çalkantılı ve kanlı bir dönem yaşanmış. Aynı yıllarda Kongo’nun zengin yeraltı kaynaklarına sahip bölgesi Katanga da isyan etmiş, kısa süre de olsa bağımsızlığı yaşamış. Elvis Peeters açıkça anlatmasa da kahramanı bu yıllarda Kongo’da yaşıyor. Çiftlikte yaşadıkları sonrasında otomobil tamircisi, pilot, kamyon şoförü, matbaacı ve gemici olarak çalışırken “bağımsızlık” düşüncesinin nasıl dillenmeye başladığını ve sonunda insanların nasıl isyan ettiğine “şahit” oluyor. Çok zor, çok kötü yaşam şartları var ve tahmin edilebileceği gibi insan hayatının hiçbir değeri yok. Hele siyah tenli bir yerliyseniz hak hukuk diye bir şeyden söz etmeniz olanaksız. Kahramanımız bağımsızlık hareketi başlayınca paralı asker olarak isyanın içinde yer alıyor ama kimin tarafında olduğu onun için önemli değil. O gününü yaşamaya ve yaşadıklarından olabildiğince kazançlı çıkmaya bakıyor. Yaşadıklarını bölük pörçük hatırlıyor ama bunu geçmişiyle hesaplaşmak ya da günah çıkartıp ölüme arınmış olarak gitmek için yapmıyor. Geçmişinden utanmadığı gibi herhangi bir sorumluluk duygusu da yok. Kitap hakkınEric Faye da yorum yapan biri romanın kahramanını “vicdansız” diye teklifi kabul ederse oturduğu ev yıkılıp tanımlamış. Hak vermemek elde değil. toplu konut yapılacak. Elvis Peeters “Düşünceleri bazen Zamanla yaşam alanlarını daraltıp birbirine karışıyor, arzuladığı şeyleri kendine belli rutinler edinmiş. Her gün sanki gerçekten yapmış gibi hatırlıyorhemen hemen aynı şeyleri yapmaya du. Bazen gerçekten yaptıklarını öyle başlamış. Ölümü bekliyor. yapmamış gibi, düzelterek hatırlıyordu. Hatıraların kimseye zararı yoktu” dese Emekli bir TIR şoförü. Hayatından iki de romanın kahramanının sevilecek yanı önemli ve uzun süreli ilişki yaşamış. Biri yok. Erna diğeri Simone. Onlarla var olmuş Asıl şaşırtıcı olan tüm bunları yaşaama kayıplarıyla da çok fazla mış ve yapmış olan kişinin aramızdaki sarsılmış gibi değil. Sadece herhangi biri olması. Sayısız insanı ölözlüyor. Hatırlamaya böyle başdürmüş, birçok kadınla zorla cinsel ilişki lıyor ve biz okurlar da hem bu kurmuş, toplu ırza geçme olaylarına yaşlı adama biraz sempati dukatılmış sonra da hiçbir şey yaşamamış yuyor hem de bu hayattan rogibi aramıza dönmüş. Yaşadıklarından man olacak ne çıkar acaba diye kimseye söz etmemiş. düşünmeden edemiyoruz. Elvis Peeters, 1980’lerde bir punk Bu son derece normal ve grubu ile müziğe başlayan halen müzik sıradan görünen adamın kendi gruplarında solistlik yapan Belçikalı yaşamından hatırladıkları ise şarkıcı Jos Verlooy’un yazarlık adıymış. oldukça ilginç. Bir romandan çok daha Kitaplarını eşi Nicole van Bael’le birlikte fazla şeyi yaşadığı yavaş yavaş ortaya yazıyorlarmış. Romanlarının yanında çıkıyor. öykü ve şiir kitapları da var. Çocuk kiGenç yaşta karıştığı bir toplu tecavüz tapları da yazmış. İlk kitabı 1992’de yaolayı ile yaşamı değişmiş. Komşu kızına yımlanmış. “Herhangi Bir Gün”ün sade arkadaşlarıyla birlikte neler yaptığını bir dili, kısa cümleleri var. Yapı kronoloöğrenen babası onu Kongo’da yaşayan jik değil. İhtiyar adam yaşamı boyunca ablası ve eniştesinin yanına yolluyor. yapıp ettiklerinden parçaları bir gün içinKısa bir süre bir çiftlik kurup işletmede anlatırken zaman akışını gözetmiyor. ye çalışan ablası ve eniştesine yardım Normal hayatta nasıl hatırlanacaksa öyle ediyor. Çiflikteki davranışlarından tam hatırlıyor ama olaylar hızlanınca bu yapı anlamıyla sorumsuz bir tip olduğu, kenbozulup anlatım doğrusallaşıyor. dini yaşamın akışına bıraktığını, olayların “Herhangi Bir Gün” aramızda yaşayan akışına göre yaşadığını anlıyoruz. Ne aile sıradan hatta zararsız görünen birinin ne bağımlılığı, ne de dost arkadaş düşkünkadar dehşet verici bir öyküsü olabilelüğü var. ceğini gösterirken Afrika’nın, Afrikalıların Uzun yıllar Belçika’nın sömürgesi olan yaşadığı acılara, gördükleri zulmü de Kongo’da 1950’lerin sonunda bağımsızanlatan etkileyici bir roman. n lık hareketleri başlamış. 1960’larda da C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1274 TEMMUZ 2014
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle