Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İki farklı gözden bilimin tarihi Bilimin tarihi nasıl anlatılır? Bilimsel keşifler, konularına göre ayrılarak kronolojik bir sunuşla anlatılabilir. Büyük bilim insanlarının çalışmalarının, yaşamöyküleriyle birlikte verilmesi de bilimin tarihsel anlatımının bir yolu olabilir. Andrew Robinson’un “Bilim İnsanları Bir Keşif Destanı” ve John Gribbin’in “Bilim Tarihi” adlı eserleri, her iki yöntemi birleştirerek okuyucuyu insanlığın büyük bilimsel serüveninde zevkli bir yolculuğa çıkartıyor. r Osman BAHADIR ndrew Robinson, Oxford Üniversitesi’nde kimya eğitimi görmüş bir bilim ve bilim tarihi yazarı. Bazıları biyografi olan 25 kitabın yazarıdır. Bilim İnsanları Bir Keşif Destanı, bilimsel devrimin başladığı günlerden (Kopernik’in 1543’te güneş merkezli evren sistemini açıkladığı kitabının yayımlanmasından) başlayarak 20. yüzyılın sonuna kadar bilimin gelişme aşamalarını ele alıyor. Önce “evren”, “yerküre”, “moleküller ve madde”, “atomun içinde”, “yaşam”, “beden ve zihin” gibi konu başlıklarına ayırıyor, sonra da bu konularda en önemli keşifleri gerçekleştiren bilim insanlarının çalışmalarını yaşamöyküleriyle veriyor. Robinson’un bilim insanlarına karşı takınılan tutumları onların ölümlerinden sonra da izlemesi, genel düşünce tarihinin daha iyi anlaşılmasına yardımcı oluyor. Örneğin Galileo’nun ölümünden sonra Papa VIII. Urban onun için methiye ve anıt yapılmasını yasaklamıştı. Fakat bir asır sonra Kilise bu tutumunu yumuşattı. 1737’de Galileo’dan kalan şeyler bir araya toplandı. 1835’de ise yasak kitaplar listesinde ilk kez artık Kopernik, Kepler ve Galileo’nun eserleri yer almıyordu. Ancak Papa II. John Paul, 1992’de Pontifical Bilimler Akademisi’nde yaptığı konuşmada Galileo’ya Kilise’nin takındığı tutumdan dolayı özür dilemedi, sadece Galileo’yu mahkum eden engizisyon üyelerinin Kutsal Kitap ile yorumları arasında iyi bir ayrım yapamadıklarını söylemekle yetindi. 1993’te ise 2005’te Papa olacak olan Kardinal Ratzinger, Galileo’nun yargılanmasının “makul ve adil” olduğunu söyledi. (La Sapienza Üniversitesi, 2008’de öğrencilerin ve fakülte profesörlerinin protestosu üzerine, o tarihte artık Papa olan Ratzinger’in 15 yıl önceki sözleri nedeniyle üniversiteyi ziyaretini iptal etmişti). Newton’un yerçekimi, Darwin’in evrim, Einstein’ın görelilik teorileri vardı. Peki ya Humboldt’un? Robinson kendi sorduğu bu soruya “ekoloji” yanıtını veriyor. RobinS A Y F A 1 6 n 2 A Hideki Yukova (soldan ikinci) 50’lerin başında parçaçık fiziğinde öncü isimdi. Yukarıda Princeton’daki Marquand Park’ta Albert Einstein, John Archibald Wheeler ve Homi Bhabha ile... son, Alexander von Humboldt’u anlattığı bölümde, aynı zamanda bilimsel düşüncenin sonu gelmeyen sorulara cevap bulmaya çalışırken nasıl geliştiğinin örneklerini veriyor. Neden kayalar ve mineraller dünyanın her yerinde aynı ama bitkiler, hayvanlar ve insanlar her yerde farklı? Tüm dünyada insanlar patates, mısır, şeftali, kiraz, buğday, zeytin, üzüm yetiştirir ama hiçbir yerde bu bitkilerin yabanılına rastlanmaz, öyleyse nereden gelmişler? Neden görünüşümüz, geleneklerimiz ve dillerimiz birbirinden bu kadar farklı, tüm diller birbiriyle bağlantılı mı? Avrupalıların tahrip ettiği Amerikan medeniyetinden geriye ne kaldı? İnka altını ve Meksika gümüşü dünya ekonomisini nasıl değiştirdi? Tropikal hastalıklara ne sebep olur, iyileştirilmeleri mümkün müdür? Bunlara benzer yüzlerce soru, Humboldt’un bilimsel monografilerinden popüler makalelerine kadar geniş bir yelpazedeki kitaplarının dokusunu oluşturuyordu. Robinson’a göre, Humboldt’un yazıları, gezegen kavrayışımızın yeniden biçimlenmesinde önemli bir rol oynamıştı. Robinson’un kitabının önemli özelliklerinden biri de, birçok bilim tarihi kitabında rastlanan bilgilerin ötesine geçerek okurlarına yeni ayrıntılar da sunmasıdır. Büyük kimyacı Lavoisier’nin biyoloji ve fizyolojiyle ilgili çalışmalarına değinmesi bunun bir örneğidir. Ona göre Lavoisier, beslenmenin fizyolojisine ve doku anabolizma mekanizmalarına kimyasal yaklaşımın değerini ilk olarak görenlerden biriydi. 1790’larda, kendi ikinci bilimsel devrimini bu sefer biyoloji alanında yapmaya hazırlanıyordu. Örneğin karaciğerin sentezdeki hayati rolünü sezmişti. Fakat Fransız devriminin giyotini, onun bu atılımının önünü kesmiş oldu. Büyük matematikçi Joseph Lagrange, Lavoiser’nin idamıyla ilgili olarak şunları söylemişti: “Bu kafayı kesmek için bir an kafidir, fakat onun gibisini üretmek için belki bir asır bile yetmez.” Andrew Robinson, 43 bilim insanını anlattığı eserini çok güzel fotoğraflarla ve şemalarla bezemiş. Her bölüm için E K İ M 2 0 1 4 ilave okumalar listesi düzenlemiş. Robinson, Bilim İnsanlarıBir Keşif Destanı’nda üç bilim kadınına yer vermiş (Marie Curie, Dorothy Crowfoot Hodgkin ve Mary Leakey). Büyük fizikçi Lise Meitner’ın adının kitapta sadece bir cümlede geçmiş olması, önemli bir eksiklik olarak görülebilir. RÖNESANS SONRASI... Bilim yazarı John Gribbin’in Bilim Tarihi adlı eseri de tıpkı Andrew Robinson’unki gibi bilim tarihi incelemelerine Rönesans sonrasından itibaren başlıyor. Gribbin kitabını, “Karanlık Çağdan Çıkış”, “Kurucular”, “Aydınlanma, “Büyük Resim”, “Modern Zamanlar” başlıklı bölümlere ayırmış. Gribbin’in kitabı, Robinson’unkinden farklı olarak çok daha yoğun bilgi ve yazarın özgün yorumlarını içeriyor. Bu durum gerçekte doğal çünkü John Gribbin bilim tarihini kendine özgü bir teze bağlı olarak yorumluyor. Bu tezini Gribbin şöyle açıklamaktadır: “Bu kitap, bir profesyonel tarihçi olarak değil, bilimsel araştırmayla profesyonel ilişki kurmuş bir insanın perspektifinden yazılmıştır ve bunun kendisine göre avantaj ve dezavantajları olmuştur. Bana sağladığı en önemli artı – buna kitapta da açıklık getirildiğini sanıyorum – bilimde Kuhn’cu “devrimler” fikrini reddedişim ve bilimsel gelişmeyi esasen artımlı, adım adım ilerleyen bir süreç olarak görmemdir. Bilimsel ilerlemenin iki anahtarı, bana öyle geliyor ki, kişilerin yaptıkları ve daha önce olanların giderek birikmesinden ilerleniyor olmasıdır.” Gribbin’in burada biriktiğini söylediği şey elbette, düzgün doğrusal olarak birikmiş olan bilgi değil, fakat bazı gözlem ve deney sonuçlarının, bilimsel bakış açısının değişmesiyle değişmeyecek nitelikteki sonuç bilgileridir. Bunlar insanlığın uzun bilim tarihinin kazanılmış bilgileridir ve çöken teorilerle çökmeyecek niteliktedirler. Bu nedenle John Gribbin bu saptamasında ve Kuhn eleştirisinde haklıdır. Ancak yine Robinson’dan farklı olarak Gribb’in kitabında teknoloji tarihi konusuna da değinmekte ve şunları söylemektedir:“Batı bilimi Rönesans gerçekleştiği için başladı. Bir kez başladıktan sonra da teknolojiye itki sağlayarak devamlılığını güvence altına aldı; yeni bilimsel fikirler gelişmiş teknolojilere öncülük etti ve gelişmiş teknoloji bilim insanlarına yeni fikirleri giderek daha daha büyük bir kesinlikle sınamak için gereken araçları sağladı. Önce teknoloji geldi, çünkü hangi ilkeler üzerinde çalıştıklarını tam olarak anlamadan deneme yanılma yoluyla makineler yapmak mümkündür.” John Gribbin’in söyledikleri, son cümlesindeki dışında doğrudur. Esasen son cümlesiyle bir önceki cümle çelişki içindedir. Çünkü bilim olmadan teknoloji olmaz. Önce teknoloji değil, bilim geldi. Ayrıca bir makinenin hangi ilkeler üzerinde çalıştığını veya çalışacağını tam olarak anlamadan deneme yanılma yoluyla makineler yapmak mümkün değildir. Teknoloji tarihinde, çalışma ilkeleri anlaşılmadan deneme yanılma yoluyla yapılmış hiçbir makine yoktur. Gribbin astrofizikçidir. (Gribbin’in Türkçedede yayınlanmış birçok kitabı bulunmaktadır. Schrödinger’in Kedisinin Peşinde ve Stephen Hawking: Bilim Dünyasında Bir Hayat bunlar arasındadır). Teknoloji tarihi yazarlarının mühendislik eğitimi almış olması veya en azından bir mühendis gibi düşünebilmeyi bilmesi gerekir. John Gribbin kitabını tek tek bilim insanlarının çalışmaları ve keşifleri üzerinden düzenlemediği için kitabında Robinson’unkine göre daha fazla bilim insanının adı geçmektedir. Ama o da tıpkı Robinson gibi, kadınların bilim tarihindeki rolüne gereken yeri vermemiş görünüyor. Kadınlar bilimin tarihinin yapılması sırasında engellendiler, yazımı sırasında da unutulmaya devam ediliyorlar. Birbirlerinin ortak ve farklı yanlarıyla Andrew Robinson’un Bilim İnsanları – Bir Keşif Destanı ve John Gribbin’in Bilim Tarihi adlı kitapları, verdikleri zengin bilgiler ve yaratıcı fikirler ile ülkemizdeki bilim tarihi literatürüne hiç şüphe yok ki son zamanlardaki en büyük katkılardır. n Galileo’yu Roma’da Engizisyon mahkemesinin önünde tasvir eden bir resim. Bilim İnsanları Bir Keşif Destanı/ Andrew Robinson/ Çeviren: Yelda Türedi/ Yapı Kredi Yayınları/ 304 s. Bilim Tarihi/ John Gribbin/ Çeviren: Barı Gönülşen/Alfa Yayınları/ 688 s. K İ T A P S A Y I 1285 C U M H U R İ Y E T