05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

K itap İçin...138 SELÇUK ALTUN (19352014) bir çılgın Fransızdı. Önce Salvador Dali’ye yamandı. Dali, deha katsayısının artması için ona sidiğini içirmişti derler. O öldükten sonra Andy Warhol’a iltica ettiğinde adı Ultra Violet’ti…. 3412 Usta tiyatrocu, koleksiyoner, bilge ve nüktedan Metin Akpınar’ın sahne anılarını kim okumak istemez ki? 3413 “Günlerin Götürdüğü” – Suut Kemal Yetkin, 1956: Geçen gün eski Türk Yurdu dergisini karıştırırken gözüme ilişen birkaç satır (s.421) yüzünden bunları yazıyorum. O birkaç satır, Abdullah Cevdet’in bir ankete verdiği cevaptı. Bakınız doktor ne diyor: “Üç gün evvel Celâl Nuri Bey, ben, Süleyman Nazif Bey, Tokatlıyan’ın hususi bir taam salonunda, Abdülhâk Hâmid Bey’in etrafında toplanmıştık. Üç hayran bir müşterek mâşukun huzurunda birkaç saati ulviye ihyâ ve teyid ettikten sonra, çıkarken Celâl Nuri Bey Üstad’a hikâye ediyordu: Dün akşam bir dostumla sizden ve Shakespeare’den bahsederken Shakespeare’in size yaklaşmış olduğunu söyledim. İspatını ister misin? Al, Bir Sefile’nin Hasbihâli’ni, bir de Shakespeare’in Macbeth’ini, okuyalım, mukayese edelim, hükmedelim dedim, diyordu.” Görüyorsunuz ya, Shakespeare, Hâmid’e yaklaşıyormuş! Tabii, bu sözü söyleyene de, anlatana da büyüklükten pay düşüyor. Büyüklüğün şanından olsa gerek, Hâmid de Hüseyin Rahmi’ye: Sen ki Türk’lerin Emile Zola’sı! diyerek seslenmişti. Bilmem ki kendimizi ve çevremizi aldatmaktan ne fayda var! Böyle iri lakırdılar kimi inandırır, kimi yükseltir? Şimdiye kadar sözle, ne dâhi yaratıldığı, ne de yok edildiği görülmüştür. Kim okuyor bugün Sefile’nin Hasbihâli’ni! Bir tek sağlam eser gösteriniz ki okuyucusu bulunmasın! Böyle tuhaflıklardan insanoğlu hoşlanmıyor ve zaman ondan yana çıkıyor. Bu taşkınlıkları bugün gülerek, biraz da içimiz ezilerek okuyoruz. 3414 “Dante ve Shakespeare dünyayı aralarında bölüşmüşlerdir. Bir üçüncüye yer yoktur.” 1948 Nobelisti ve öncü şair T.S. Eliot 3415 “Değinmeler”den – Günel Altıntaş, 1973: Bir şair için en büyük tehlike, yazarken, yazmakta olduğunu fark etmesidir. Sanılır ki, insan hep bildiğini yazar. Oysa, bildiklerimin birçoğunu yazımı yazarken öğrenmişimdir ben. En müstehcen renk beyazdır. Lodos denizin aybaşısıdır. 3416 Her yıl daha çok il merkezimizde kitap fuarı açılırken tertip komiteleri sahaf köşelerini de ihmal etmiyorlar. Sahafbaşı Nedret’i bir aradığımda Malatya Kitap Fuarı’ndaydı, diğerinde Kocaeli’nde. Bu etkinlikler yasaksavar bağlamında ele alınmıyorsa sevindiricidir. 3417 “Kaç Yıl Oldu? 2014”ten – Fırat Budacı: Vurulmasından bir gün sonra İbrahim Tatlıses’i hastanede ziyaret eden Bülent Arınç, “Kendisini yoğun bakımda ziyaret ettim uyuyordu. Uyandırılmamasını rica ettim” diyerek tıp bilimine karşı hoşgörülü davranalı 3 yıl, Emine Erdoğan’ın da katıldığı bir toplantıda, kadın sayısının fazla olmasını övmek isteyen Adıyaman Milletvekili’nin danışmanı M.N., “Ben hayatım boyunca iki yerde bu kadar kadını bir arada gördüm; bir hamamda bir de burada” diye coşkuya kapılınca işinden olalı 6 yıl, K İ T A P S A Y I 1285 ‘Edebiyat ortamı bir ödül mezarlığına döndü. Bir de ödül manyakları türedi’ “Ziya Boyacıgiller’in anısına ve Nakiye Boyacıgiller için” 3401 Basının öncü ve örnek gazetesi CUMHURİYET’in 90. kuruluş yılını idrak ediyoruz. Aklıma onun sembol başyazarı İlhan Selçuk’un bir temel önerisi geliyor. Küresel çizer Semih Poroy’un geçenlerde Cumhuriyet’te anımsattığına göre üstat, köşe yazıları “gazetenin kıvrılma noktasını geçmemeli” dermiş (demek ki ölçü yarım sayfa!). Cumhuriyet’te Emre Kongar dışında bu öneriye pek uyan yok. Uzun köşe yazıları bence Türk basınının da sorunu. Bilişim ve iletişim çağındayız, gazete okurları (hele Cumhuriyet’inkiler) birikimli ve zamanları değerli. Uzun köşe yazıları caydırıcı ve yazarları adeta birbirlerinin ayaklarına ateş ediyor. Takip ettiğim AngloAmerikan gazetelerindeki köşe yazıları “öz ve doyurucu.” Hatta International New York Times’da, yazıların anafikri yerine geçecek iki cümle, başlık altında ön plana çıkarılıyor. Konuyla ilgisi yok ama beş yüz yıl önce yaşamış filozof Blaise Pascal’ın (16231662) yazdığı mektuba düştüğü bir notu da anımsıyorum; “Baba kusura bakma, vaktim yoktu uzun yazdım.” 3402 Hollywood’un duayenlerinden Lauren Bacall’u 90. yaş gününde yitirdik. İnsanı ilk bakışta çarpan bir yüzü ve buğulu bir ses tonu vardı. Son filmini 2008’de çekmişti. Efsanevi oyuncu Humphrey Bogart’ın (18991957) dördüncü ve son eşiydi. Bogart kendinden 25 yaş küçük Bacall’a “Ufaklık” derdi. Recep Tayyip Erdoğan’ın “One Minute!” çektiği eski İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Perez’in kuzeniydi. Kitaplığımdaki imzalı özyaşamöyküsü “By Myself” 1979 ürünü, imzalı ve onu 2000’de edinmişim. Okuma sırasını bekliyor. 3403 Refik Durbaş ile söyleşiden (Yasak Meyve – Temmuz, Ağustos 2014): “Festival, panel, fuar misali etkinliklerle pek ilgilenmiyorum. Dediğim gibi mecbur kalmazsam katılmıyorum da… Okur ile yazdıklarımın arasında olmaktan pek hoşlanmıyorum. Şiire başladığım dönemlerde birkaç saygın ödül vardı. Bugün de üç beş ödül var. Yıllardır süren Necatigil, Ceyhan Atuf Kansu, Sait Faik, Melih Cevdet misali… Bunun dışında edebiyat ortamı bir ödül mezarlığına döndü. Ölen bir yazar ya da şair için akla gelen hemen adına bir ödül koymak… Eski yıllarda ödüller tartışma yaratırdı. Ödül alan kitaplar hemen vitrine çıkarılır, kapağına ödülü niteleyen bir bant falan konulurdu. Yazarı ya da şairiyle konuşmalar yapılır, haberler çıkardı. Bugün bunların hiçbiri yok. Kimi zaman ödül alanın bile haberi olmuyor aldığı ödülden. Katılımlarda da seviye düştü. Belli bir düzeye gelmiş şairler ödüllere katılmaz, onlara ödül verilirdi. Şimdi bir de “ödül manyakları” çıktı. Açın bakın kitaplarının ilk sayfalarını, özyaşamları aldıkları onlarca ödülün listesi ile dolu. Sanki geleceğe yatırım için altın biriktirir gibi ödül biriktiriyor.” 3404 George Plimpton: “Kitaplarının “standup komedyen” Lenny Bruce’tan etkiler taşıdığını söyleyebilir miyiz?” Philip Roth: “Onun yerine Franz Kafka denilen ‘sitdown komedyen’den etkilendiğini söylemek daha doğrudur.” Lenny Bruce’ın (19251966) anı kitabının adı: “How To Talk Dirty And Influence People” (Açık Saçık Konuşup İnsanları Etkileme Sanatı.) 3405 Sosyal medya var antisosyal medya neden yok? 3406 İstanbul’da açılacak ve şiş kebapta iddialı et lokantasına ad önerisi: ŞİŞTANBUL! 3407 “Öykü bir aşk macerası; roman bir evliliktir. Öykü bir fotoğraf, roman bir filmdir.” Lorrie Moore (Lorrie Moore ve Amy Hempel: Amerikan öyküsünün iki akademisyen ustası. Türkçeye çevrildiler mi?) 3408 “Yazdığın kitabın başını ve sonunu önceden bilseydin onu yazma cesaretin olur muydu? Bir kitap ve aşk için geçerli olan her şey hayat için de geçerlidir. Oyunun heyecanı finali bilmemekte saklıdır.” Michel Foucault 3409 Önce yazar adaylarının dikkatine: “En önce kitabımın son cümlesini, son paragrafını ve son sayfasını bitiririm. Son Suut Kemal Yetkin (19031980) ra başa döner yazmaya başlarım. Nereye gideceğimi biliyorumdur. Ve oraya nasıl varacağım artık Tanrı’nın lütfuna kalmıştır.” Katherine Anne Porter (18901980) “Yazarlara çalışma yöntemlerini sormam. Umurumda değildir. Joyce Carol Oates bir yerlerde, yazarlar birbirlerine yazma süreçlerini sorduğunda, aslında ‘O da benim kadar deli mi?’ sorusuna yanıt arıyordur demişti.” Philip Roth 3410 Yalnızca yaşamayan şair ve yazarların kitaplarından mürekkep bir kitaplık. 3411 Küresel Kültürazzi: August Strindberg (18491912), Edgar Allan Poe’nun öldüğü yıl doğmuştu ve her fırsatta Poe’nun ruhunun kendi bedenine girdiğini, ona ilham verdiğini iddia ederdi. / Biseksüel 10 küresel yazar: Lord Byron, Andre Gide, Giacomo Casanova, Somerset Maugham, Paul Verlaine, Oscar Wilde, D.H. Lawrence, Yukio Mishima, Carson McCullers, Brendan Behan. / Devletin katlettiği 10 yazar da sayabilirim: Çiçero, Pierre Petit, Padraig Pearse, F. Garcia Lorca, Sir Walter Raleigh, Girolamo Savonarola, Sokrat, R. Erskine Childers, Michael Servetus ve Giordano Bruno./ “Bazen karımın ve kendimin gerçek kişiler mi yoksa roman karakteri mi olduğumuzu şaşırıyorum” derdi F. Scott Fitzgerald. / Usta polisiyeci Raymond Chandler’e ilham nasıl mı gelirdi? Karısı mutfak işlerini çırılçıplak yaparken. / Aynı zamanda kütüphaneci olan 5 yazar aklıma geldi: August Strindberg, Frank O’Connor, Philip Larkin, Giacomo Casanova, Jorge Luis Borges. / Borges’e göre yazılmış en iyi hikâye, Herman Melville’den “Bartleby”dir. / Borges, Lorca’yı tanır ama sevmezdi. New York’ta bir yıl kalıp, tek kelime İngilizce öğrenememesine hayret ederdi. Onu, faşistlerce kurşuna dizildiği için şanslı addederdi. “Bir şair için daha iyi bir son olamazdı” düşüncesindeydi. / Isabel Dufresne Lauren Bacall, 1940’lar S A Y F A 1 0 n 2 E K İ M 2 0 1 4 C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle