27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

örgütünün Hollywood’da yaptığı greve katıldı, en öndeydi! DÜNYANIN SEKİZİCİNCİ HARİKASI MONROE Monreo intihar mı etti, öldürüldü mü yoksa? Ölümü kendi seçmesi olası, komplo teorileri ise işin magazin yanı. “Kendimizi öldürmek bize ait bir ayrıcalıktır” diyen Monroe zaten defalarca intihara teşebbüs etmişti. Öldüğünde 36 yaşındaydı. Her halükarda onu sistem ve hayat öldürmüştü. Yatak odasındaydı, elinden telefon sarkıyordu. Genç ölen yıldızların öte alemine gitti. Onun gibi ya da “onun” ta kendisi olmak isteyenler çoktu. Monroe ise hep Jean Harlow olmayı hayat etti. Belki de ilk “aptal sarışın” oydu. Genç yaşta böbrek yetmezliğinden ölüp geride “hayranlık” bırakmıştı. Monroe da onun gibi genç öleceğini düşünmüştü muhtemelen. Hayatına giren, ruhunu enkaza çeviren erkekler de onun kaderiyle benzerdi. Hatta Harlow’ın son anlarında sevgilisi William Powell, “her yıl mezarına çiçek götüreceğine söz vermişti”. Trajik! Kimine göre de romantik. Ama Monroe’nun da istediği buydu. Ölmeden önce yeniden evlenmeye karar verdiği ikinci kocası ünlü beyzbol oyuncusu Joe Dimaggio’da ölene kadar her yıl onun mezarına çiçek bırakmayı ihmal etmedi. Cenazesinde de ünlü oyuncu Groucho Marx, Marilyn Monroe için, “O, dünyanın sekizinci harikasıydı” diyecekti. KATİL HÂLÂ ARAMIZDA Norma Jeane... Tuhaf geldi değil mi? Bu onun gerçek adı. Belki hiç duymayanlarınız vardır. Neon ışıklarına yazılanlarla kimlik kartları genelde farklıdır. Neondakiler ölmez, kimliktekiler toprak altında kalır. Monroe, Janis Japlin, Jimi Hendrix, Jim Morrison, James Dean ve Kurt Cobain gibi genç ölenlerin cennetinde, ya cehenneminde. Yarattığı depremin artçıları daha pek çoğumuzu sarsacak. Madonna bile Monroe taklidi yaparak Marilyn’in ölümünden 30 yıl sonra, 9O’lı yıllann başında şöhrete taşıdı kendini. Playboy kızı Anna Nicole Smith de tüm servetini ona benzemesine borçlu değil mi? Bu liste uzar gider. Yeni kuşağın 1955 yapımı “The Seven Year ItchYaz Bekân”ndaki hafızalara kazınan havalandırma sahnesini keşfedip tekrar tekrar izlemesi de bunun kanıtı. Bu arada Monroe’nun ölümü için büyük komplo teorileri var. Bunların biri ve de en bilineni J. F. Kennedy ilişkisi. Marilyn Monroe’yu Kim Öldürdü? (Who Killed Marilyn Monroe?) kitabının yazarı Tony Sciacca’nın iddiası en güçlü olanı daha doğrusu mezar soyguncuları için en çekici olanı. Monroe’nun J. F. Kennedy ilişkisi yüzünden çıkabilecek skandalı engellemek için CIA tarafından öldürüldüğünü söylüyor. Tabii buna bir de antitez var! “Bir Cinayetin Soruşturması”nın yazarı Donald Wolfe de Monroe’nun büyük bir skandal çıkmasını isteyen sağcılar tarafından öldürdüğünü düşünüyor. Yok canım demeyin! Fidel Castro taraftarlarının intikam almak için böyle bir şey düzenlediğini iddia edenler de hiç az değil. Biraz da şeytanın avukatlığını yapalım. Monroe Doktrini? Hiç duydunuz mu ? İşin aslı şöyle; ABD Başkanı James Monroe (17581831), 2 Aralık 1823’te, ABD’nin çıkarlarını korumak amacıyla, “Monroe Doktirini”ni yayımladı. Bu bir bildiri, manifesto ABD emperyalizminin uluslararası çıkarlarına uygun nelerin yapılması gerektiğine dair ilk düzenlemeleri barındırıyor. Marilyn Monroe’nun da anne tarafından ABD Başkanı James Monroe ile akrabalığı olduğu iddia ediliyor. Bu acayip teorilerden daha çok ekmek yenir orası kesin. Elbette intihar için çok net deliller yok, komplo teorileri içinse epey malzeme var. Hem otopsinin sağlıklı olmaması ve pek çok ayrıntının flulaşması da buna tuz biber ekiyor. Ha, bana sorarsanız ortada bir cinayet var! Ama komplo teorilerinden farklı olarak bunu çılgın kalabalıkların, medyanın ve şöhretin işlediği bir cinayet. Başka söze ne hacet! Katil hâlâ aramızda. Ve seri şekilde can almaya devam ediyor... n Marilyn Monroe Notlar/ Stanley Buchtal, Bernard Comment/ Çeviren: Beril T. Uğur/ Artemis Yyaınları/ 270 s. ZEYNEP ATİKKAN AVRUPA BENİM BATI AVRUPA'DA AŞIRI SAĞIN YÜKSELİŞİ Gazeteci Zeynep Atikkan, beş yıl boyunca Avrupa başkentlerinde yeni popülist sağın nasıl ve neden yükselişe geçtiğini anlamak için farklı görüşten kişilerle parti bürolarında, seçim karargâhlarında, üniversite kampüslerinde yüz yüze söyleşiler yaptı. Avrupa’nın aşırı sağcı, radikal sağcı, ya da yenipopülist diye tanımlanan partilerinin liderlerine, çokkültürlülük, göçmen politikaları, Avrupa Birliği'nin geleceği, İslam ve Avrupa gibi konularda sorular yöneltti. Aşırı sağın gelişimini ülke ülke inceleyen Atikkan, özellikle bu yıl yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde sağladıkları oy artışından sonra bu partilerin artık marjinal ya da geçici vakalar olarak görülemeyeceğini, Avrupa alanı üzerinde doğrudan söz sahibi haline geldiklerini vurguluyor. Sistemli bir şekilde kültür temelli bir ırkçılığa, göçmen ve özellikle de müslüman düşmanlığına başvuran bu partiler, öyle görünüyor ki, yıllardır merkezdeki sağ ve sol partilerin yarattığı boşluğa oynuyorlar. Atikkan’ın kitabı son yıllardaki Avrupa merkezli siyasi gelişmelere kapsayıcı, ayrıntılandırılmış bir ışık düşürüyor. METİS'TEN YENİ • Engin Geçtan: Rastgele Ben  • Yücel Kayıran: Son Akşam Yemeği şiir   • Wallerstein ve diğerleri: Kapitalizmin Geleceği Var mı? • Ambrose Bierce: Şeytanın Sözlüğü  • Jason Read: Sermayenin Mikropolitikası  • Andrey Platonov: Muhteşem Vahşi Dünya  • Edward W. Said: Yersiz Yurtsuz Monroe aptallığı bir kenara bırakın her şeyi biliyordu. Sadece kendisine biçilen rol susturuyordu onu...  /metiskitap metis metiskitap.com /metisyayınevi C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1285 2 E K İ M 2 0 1 4 n S A Y F A Marine Le Pen, 1 Mayıs 2011 (Fotoğraf: Franck Prevel/Getty Images) 1 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle