06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Hıfzı Topuz’dan “Vatanı Sattık Bir PulaNamık Kemal’in Romanı” Usta gazeteci ve yazar Hıfzı Topuz, yeni kitabı “Vatanı Sattık Bir PulaNamık Kemal’in Romanı”yla karşımızda. Namık Kemal’in yaşamı ve özgürlük mücadelesini ele aldığı kitabında, mektuplarından ve dostlarının anılarından yola çıkarak iç dünyasını ortaya koyuyor Topuz. İstibdada karşı yalınkılıç savaşımını, sürgünlerde çektiklerini ve Abdülhamit döneminde sarayla kurduğu hayli yakın ilişkileri mercek altına alıyor. Topuz’la kitabı üzerine konuştuk. r Gamze AKDEMİR ıfzı Hocam siz daha önce Mithat Paşa’yı, Abdülmecit’i, Sabahattin Ali’yi, Tevfik Fikret’i, Nâzım Hikmet’i ve birkaç kez de Atatürk’ü kitaplarınıza konu edinmiştiniz. Namık Kemal’i hangi nedenlerle ele aldığınızı anlatır mısınız? Namık Kemal Türkiye’nin yetiştirdiği en büyük insanlar arasında yer alır. Atatürk bile onu okumuş ve ondan etkilendiğini belirtmiştir. Okul kitaplarında Namık Kemal’in şiirlerinden örnekler yer alır. Lisede ezberlediğim şiirleri hâlâ belleğimdedir. Ama yeni kuşaklar acaba Namık Kemal’i tanıyor mu, şiirlerini anlıyor mu? Namık Kemal güncelliğini koruyor mu? Onun gerçek yaşamını, siyasal düşüncelerini biliyor muyuz? Vatan sevgisini öven, baskı rejimine ve yolsuzluklara baş kaldıran şiirlerinin dışındaki davranışları nedir? Kitabı yazmaya başlamadan önce okullarda, üniversitelerde, Halk Partili belediyelerin ve devrimci derneklerin düzenlediği toplantılarda gençlere, öğretmenlere ve aydınlara hep bu soruları sordum ama genelde doyurucu yanıtlar alamadım. Namık Kemal’in gerçek kimliği babasına, kızına, oğluna, damadına ve yakın dostlarına yazdığı mektuplarda ortaya çıkıyor. Değerli araştırmacı Fevziye Tansel Kemal’in bine yakın mektubunu incelemiş, taramış ve Türk Tarih Kurumu da kocaman dört cilt halinde bunları yayınlamış. Bu mektuplardan çok şey öğrendim. Bunları okuyunca kafamda bütün içtenliğiyle gerçek bir Namık Kemal canlandı. Kitabımda o Kemal’i anlatmaya çalıştım. Yoksa şiirlerinin, oyunlarının eleştirisini yaparak edebi değerini ortaya çıkarmaya hiç yönelmedim. İnsan olarak Namık Kemal’i ele aldım. Zaafları, hırsları, duyguları, insan sevgisi dolu kalbi, yolsuzluklara başkaldıran yürekli tavırlarıyla Kemal’i yansıtmaya çalıştım. Ağzında gümüş kaşıkla doğuyor. Dedesi de eğitimine yardımcı oluyor. S A Y F A 1 2 n 2 3 O C A K ‘Şeriat ve fıkıhtan yanaydı!’ “KENDİ KENDİNİ YETİŞTİRİYOR” Evet, o zaman ki düşünürlerin çoğu gibi Namık Kemal de soylu bir aileden geliyor. Zaten o dönemin sivrilen insanları ya soylu ailelerin ya da memurların, aydın din adamlarının çocukları. Hepsi ilk eğitimlerini aileden alıyor ve genelde kendi kendini yetiştiriyor. Nasıl bir idealist? Kafasına koyduğunu yapan, ateş gibi bir genç olduğunu okuyoruz. Tanıdığı herkes de onda bir cevher olduğunu anlıyor. İkna edemediği kimse yok gibi. Evet, Namık Kemal’in genç yaşlarda geliştiği anlaşılıyor. Çevresindeki herkesle rahat rahat tartışabiliyor. Kendinde büyük bir öğrenme tutkusu var. Eline ne geçerse okuyor, düşüncelerini ve yorumlarını arkadaşlarıyla paylaşıyor. Tanıdığı Osmanlı düşünürleri ona destek oluyor, Namık Kemal kendi kendini yetiştiriyor. Zorlukların üzerine gidiyor ve kendini çevresine kabul ettiriyor. Arkadaşlarıyla birlikte Yeni Osmanlılar Cemiyeti’ni kuran ve kısa sürede yükselten Namık Kemal’in “Arkadaşlar, işin kuramsal yanını bırakın da derhal ne yapacağımızı konuşalım. Vatanı nasıl kurtaracağız?” sorusu. Laftan değil icraattan yana ve gözüpek! Namık Kemal, Tercüme Dairesi’nde çalıştığı gençlik yıllarında Şinasi’yi tanıyor. Şinasi ona Tasviri Efkâr’ın sütunlarını açıyor. Kemal’in yazıları büyük ilgi uyandırıyor. Sadrazam Ali Paşa, kendisine bir nişan veriyor. Veliaht Murad Efendi, yazılarını hayranlıkla okuyor ve kendisiyle tanışmak istiyor. Tercüme Dairesi’nde üç yakın arkadaşı var: İskenderbeyzade Reşat, Menapirzade Nuri ve Sağırahmetbeyzade Mehmet Bey’ler. Sonra da bunlara Suphipaşazade Ayetullah Bey de ekleniyor. Bunlar 2 0 1 4 Büyük Fransız Devrimi’ni tartışıyor, Osmanlı Ülkesi’nde neler yapılması gerektiğini ele alıyor ve bazı akşamlar bu tartışmaları sabahlara kadar sürdürüyor. Bir akşam da bir yalıda sabaha kadar bu konuları tartıştıktan sonra ertesi gün birlikte Belgrat Ormanı’na gidiyor ve görüşmelerini orada sürdürüyorlar. İşte Yeni Osmanlılar Derneği’nin temelleri o toplantılarda atılıyor. Namık Kemal’in yazıları aydınlar çevresinde büyük yankı uyandırıyor, hükümette o yazıları endişeyle izliyor. İşte o arada Mısır Hıdivi’nin kardeşi Mustafa Fazıl Paşa’nın bu gençler üzerindeki etkisinden söz etmek gerekir. Fotoğraf: Uğur DEMİR H Bir süre önce Paris’e sürülen Mustafa Fazıl Paşa orada Hünkâra Fransızca yirmi sayfalık bir mektup yazarak dikta rejimini ve Saray’ın baskılarını eleştiriyor, demokratik bir düzeni savunuyor. Namık Kemal bu mektubu Türkçeye çeviriyor ve arkadaşlarıyla birlikte çoğaltıp dağıtıyor. Yer yerinden oynuyor. Kemal’in yazıları da gazetede bomba gibi patlıyor. Hükümet 1862 Şubatı’nda Âli Kararname denilen bir kararname çıkartarak basın özgürlüğünü yok ediyor. Bütün dikta rejimlerinde olduğu gibi amaç gazetecileri susturmak ve basını zincire vurmak. Namık Kemal, Ziya Paşa ve Ali Suavi iktidarın ilk hedefi oluyor. Hükümet bunları sürgüne yollama kararı alıyor. Namık Kemal ve arkadaşları bu koşullar altında ülkeden kaçmak zorunda kalıyor. Mustafa Fazıl Paşa’nın desteği ve İstanbul’daki Fransız elçiliğinin yardımıyla Yeni Osmanlılar bir gemiyle İstanbul’dan ayrılıyor. Mustafa Fazıl Paşa onlara Paris’te ve Londra’da yaşam olanağı sağlıyor ve Yeni Osmanlıların yaşamında yeni bir dönem başlıyor. Oralarda gazete çıkartıp vatana iletmeye çalışıyorlar. Paris’te ve Londra’da neler yapıyor? Namık Kemal ve arkadaşlarının amacı yurtdışından yolladıkları yazılarla Abdülaziz’in istibdat rejimini yıkmak ama hedef Saltanat’ı yıkmak değil. Onun yerine Şehzade Murad Efendi’nin tahta çıkmasını sağlamak. Namık Kemal böylece ülkede demokratik bir düzenin sağlanacağını umut ediyor. İstanbul’daki yakınlarıyla sürekli mektuplaşıyor ve birtakım öneriler getirmeye çalışıyor. Ama hemen şunu da söyleyeyim, Namık Kemal’in o dönemde Fransa’da ve İngiltere’de gelişen sosyal ve siyasal olayları yakından izlediği asla söylenemez. On sekizinci yüzyıldan beri Avrupa’da gelişmiş olan Aydınlanma düşüncesinin asla bilincine varmıyor. Oysa o dönemde Londra’da sosyalist partiler, topluluklar bir araya gelerek enternasyonali kuruyor. Bütün Avrupa’da işçi eylemleri gelişiyor. Marks’ın ve Engels’in kitapları yayınlanıyor, Fransız, Rus, Alman ve İngiliz sosyalistleri yeni görüşler ortaya koyuyor. Namık Kemal’in bunları izlediği asla söylenemez. Ama diğer Yeni Osmanlılar Reşat, Nuri ve Mehmet Beyler devrim düşüncelerine sonuna kadar bağlı kalıyor. “PARİS DÜŞÜNCE İSTANBUL’A YOKLUK İÇİNDE DÖNÜYORLAR” Eylemlerin nasıl dışında kalıyorlar? Yeni Osmanlılar Paris’teyken Abdülaziz Avrupa gezisine çıkıyor Paris’e geliyor. Mustafa Fazıl Paşa, Padişah’ın ayaklarına kapanarak af diliyor ve Hünkâr da kendisini affediyor. Böylece Yeni Osmanlılar Mustafa Fazıl Paşa’nın desteğini yitiriyor. Namık Kemal İstanbul’a dönüş yollarını arıyor ve bir süre sonra Viyana’daki Osmanlı Elçisi’nin yardımıyla da İstanbul’a dönüyor. O sıralarda FransaAlmanya Savaşı çıkmıştır. Fransızlar büyük bir yenilgiye uğruyor, Kral III. Napolyon esir ediliyor, ordu perişan oluyor ama Parisliler direniyor. Özgürlükçü örgütler Paris Komününü kurarak Almanlara ve kukla Fransız Hükümetine karşı direnişe geçiyor. Reşat, Nuri ve Mehmet Beyler de yurda dönmeyi reddederek K İ T A P S A Y I 1249 Hıfzı Topuz “İnsan olarak Namık Kemal’i ele aldım. Zaafları, hırsları, duyguları, insan sevgisi dolu kalbi, yolsuzluklara başkaldıran yürekli tavırlarıyla Kemal’i yansıtmaya çalıştım” diyor C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle