22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TMK 10. Madde... Lağvedilen ÖYM’nin yerini alan TMK 10. Maddeyle Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri ne gibi “yenilikler” getiriyordu? Ve TMK’daki en can yakıcı değişikliği nasıl değerlendiriyorsunuz kitabınızda? TMK’daki iki vahim değişiklik vardır: İlki, 15 ve üzeri çocukların yetişkinlerle birlikte yargılanmasına onay veren düzenlemedir ki bu, yoğun kampanyalar üzerine 2010’da kaldırılmıştır. İkinci düzenleme ise “örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” şeklinde ifade edilen düzenlemedir. Bu düzenleme, örneğin, BDP’nin sıradan bir mitingine katılan bir yurttaşa, 1 Mayıs’a kortejle katılan bir başkasına, örgüt üyesi “gibi” en az beş yıl ceza verilmesinin önünü açmıştır. Son paketle bu maddenin ceza eşiği düşürülmüş ve içeriğinde hafif bir oynama yapılmışsa da beklenileni karşılamamıştır. Çünkü bu kez savcılar davaları doğrudan “örgüt üyesi” suçlamasıyla açmaya başlamışlardır. Yani savcı pratiği, yasamanın üzerine çıkmıştır. Anlaşılan o ki, “paket” çıkarmak, “ileri demokrasinin” tesis edilmesi için kâfi değildir. Aslolan, yargıdaki otoriter zihniyetin ve polis devletinin terk ve tasfiye edilmesidir. “POZANTI CEZAEVİ, ÇOCUK CEHENNEMİDİR!” 2010’daki değişikliğe kadar 15 yaşına kadar ki çocukların tamamının yetişkinlerle birlikte yargılanabilmesine onay veren, o ilk düzenlemeyi biraz daha açarsak... Devlet terörünün çocukları vurduğuna dair de nasıl bir incelemedir kitabınız? “Taş atan çocuklar” olarak da bilinen, izinsiz gösterilere katıldıkları veya polise taş attıkları iddia edilen bine yakın Kürt çocuk, ellerinde taş izi olup olmadığına, terleyip terlemediğine, puşi takıp takmadığına bakılarak tutuklandı ve ceza aldı. Bu yetmezmiş gibi; Pozantı Cezaevi’ne tutulan çocuklar gardiyan dayağına ve yaşı büyük tutukluların tecavüzüne maruz kaldı. İçlerinde ilkokul öğrencileri vardı. Bu bakımdan Adana için “çocuk cehennemi” demekte haklı olduğumu düşünüyorum. Ki yalnızca çocuklar değil, onların Yeşilkartlı aileleri de cezalandırılmak istenmiş, haklarını savunan dönemin İHD Şube Başkanı Ethem Açıkalın ülkeden kaçmak zorunda bırakılmış, en sonunda da avukatları yasal bir sol partinin yöneticileri oldukları halde PKK üyeliğiyle cezalandırılmıştır. Çocuklara uzatılan el de kesilmek istemiştir. Ben kitapta, Batmanlı Berivan Sayaca’nın cezaevinden gönderdiği mektuba yer veriyorum. Berivan “Ben hiç bişi bilmiyorum. Ailemin yanında olmak istiyorum” derken, sistemin acımasızlığını da insanın yüzüne çarpıyor. Üniversiteli Baran Nayır ve Ali Deniz Kılıç da kendileriyle gerçekleştirdiğim söyleşide, “Terörden girdiysen çocuk sayılmıyorsun” diyerek, bu vahim tabloyu aktarıyor. Bu noktada Alman Hukukçu Günther Jakobs’a göre “düşmanın suç alanı” ne raddede geniştir’i sorarsam; nasıl açımlıyorsunuz kitapta? Jakobs’a göre bu, “düşünme” raddesine kadar genişler. Zira “düşman” ilan edileni “yurttaş” kabul edilenden ayıran vasıf, gelecekte göstereceği davranışın önceden ve peşinen cezalandırılmasıdır. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I “Gazeteciliğimin bir perspektifi varsa o da şudur: Binlerce sayfalık dava dosyası, iddianame ve fezleke yığını içerisinde ezilen, hayatları ziyan edilen ve gelecekleri karartılan insanların öyküsüne odaklanmaktır” diyor İsmail Saymaz. Zira o, varlığı itibariyle toplum açısından tehdit oluşturmaktadır. Dolayısıyla harekete geçmesi, yani düşüncesini eyleme dönüştürmesi beklenmeyecektir. Bu kabul, Türkiye’de ÖYM’lerin genel prensibine dönüşmüştür. Örneğin, asker sanıkları içeren kimi yargılamalarda, en çok askeri disiplin suçu sayılabilecek siyasi davranışlar, “darbeye teşebbüs” kabul edilerek cezalandırılmıştır. Ya da KCK Davası’nda olduğu üzere, alelade telefon görüşmeleri “örgüt bağı” kurmaya yetmiştir. Yahut OdaTV Davası’nda, cemaati konu alan bir kitap çalışması, daha taslak aşamasında “örgütsel doküman” sayılmıştır. Devrimci Karargah türü sol davalardaki gibi, insani tanışıklıklar bile “terörizm” delili olmuştur. Esasen Jakobs bile bu kadarını hayal edemezdi. “O Kİ TUTUKLADIK BOŞ ÇEVİRMEYELİM DENİLİYOR!” Ustaca akord ederek “sözde terörist” imal eden muhafakâzar oligarşi nezdinde, en “popüler”(!), “mazeretsel”, “suç” ve çoğu dijital o “delil”lerin çerçevesini başlıcalarıyla, kişiler örneğinde çizer misiniz burada da? Örneğin, Antalyalı Fesih Aslan’dan söz edebilirim. 20’li yaşlarındaki bu genç, katıldığı bir BDP eyleminden ötürü “örgüt üyesi olmamakla beraber örgüt adına suç işlediği” iddiasıyla ceza aldı. Tutuksuz yargılanırken, akli dengesini kaybettiği için davasını takip edemediğinden cezası kesinleşti. Polisler Fesih’i mahalle çöplüğünde gezinirken yakalayıp cezaevine teslim etti. Fesih hala içerde... BDP’li avukat Ruhşen Mahmuoğlu, bir “sanal müdahale” ile, hiç ilgisi olmayan İbrahim Tatlıses’e yönelik suikast girişimini azmettirmekle suçlandı ve yargılama sonunda adeta “O ki tutukladık, boş çevirmeyelim” denilerek, sadece bir kitaptan ötürü “örgüt üyeliği” suçundan ceza aldı. İzmir’de görülmekte olan Askeri Casusluk Davası’nda, 20 yaşındaki genç bir kadın, özel hayatına dair görüşmeleri, evinde “ele geçirildiği” iddia edilen kuşkulu “dijital doküman” ile ilişkilendirilerek, casusluk şebekesi lideri yapıldı. Ki babası, 28 Şubat’ta mağdur 1232 edilmiş dindar bir kaymakam olan bu genç kadının, AKP’yi yıkmaya teşebbüs ettiği, bu amaçla Yüksek Askeri Şura’ya baskı uygulayarak, bir orgenerali terfi ettirdiği ileri sürülüyor. Buna karşın, Başbakan Erdoğan’ın gizli hesaplarının bulunduğuna ilişkin bir “wikileaks” belgesi, sahiciliği aşikar olmasına karşın, delil kabul edilmiyor. Öte yandan, Başbakan’ın özür dilediği Dersim Katliamı için Malatya’da bir savcı “Sözde Dersim Olayı” diyerek, katliamı anan Tuncelili yurttaşları “örgüt üyesi” diye cezalandırıyor. “TUTANAK DEĞİL, İNSAN DİLİNDEN YAZIYORUM” Evet, konuşan, eyleme katılan, fikrini ifade eden terörist sayılıyor, mahkum ediliyor, içeri atılıyor, orada unutuluyor. Hasta ise tedavisi geciktiriliyor. Terörist sayılmak için sokaktan geçmek de kafi! Salih Şimşek’i yazıyorsunuz mesela. Suçu Kürtçe Allah’a yakarmak ve mesleğini yapmak olan cenaze yıkayıcısı Ahmet Eşiyok’un yaşadıkları keza. Ruh sağlığını yitiren Fesih Aslan’ın yaşadıkları ardından. İçimizden, “insan” hikayeleri, olmayan adaletin tantanasında eriyip gitmesin diye de yazılı kitabınız. Bir gazeteci olarak haberlerinizde en önce buna odaklandığınızı görüyoruz. Zira sadece mahkeme, dava, dosya, bürokrasiyi değil, insanı okuyoruz en önce. “Sözde Terörist” bu refleksin nasıl bir ifadesidir? Gazeteciliğimin bir perspektifi varsa o da şudur: Binlerce sayfalık dava dosyası, iddianame ve fezleke yığını içerisinde ezilen, hayatları ziyan edilen ve gelecekleri karartılan insanların öyküsüne odaklanmaktır. Bunlardan onlarcası avukat dahi tutmaya imkânı olmayanlardır. Gerçekleştirmeye çabaladığım gazeteciliğin amacı; devlet, mahkeme, polis, jandarma, patron ve her türden “muktedir” tarafından itilip kakılanların derdini biraz olsun dile dökebilmektir. Bir vakitler Yaşar Kemal’in yaptığı gibi, ezilenin “arzuhalcisi” olmaktır. Bunu en kolay, soğuk tutanak dilini yansıtarak değil, klavyenin tuşlarında, üstüne art arda basılarak yok edilen insanın, bizatihi kendi canlı öyküsünü anlatarak yapabileceğime inanıyorum. “Üçüncü Yargı Paketi” adı verilen, 2 6 TBMM tarafından 2 Temmuz 2012’de kabul edilen, 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkındaki Kanun... Kanunun neyi hükme bağladığını ve sadece Nazire Ayata ile Serpil Aslan için değil tüm Türkiye için nasıl bir dönüm noktası olduğunu yazıyorsunuz? Çünkü bu kanunla birlikte ÖYM’ler kaldırılıp yerine Terörle Mücadele Kanunu’nun 10. Maddesiyle görevli mahkemeler kuruldu. Değişikliğin tarihsel anlamı şuydu: 2007’den beri adeta bir koalisyon gibi davranan AKP ve Cemaat bloku dağıldı. İktidar, ÖYM’lerde kendi yararına önleyici operasyonlara girişen cemaatçi olduğu iddia edilen hakim ve savcıların inisiyatifini kırdı. Elbette bunu, “7 Şubat Darbesi” diye andığı, KCK soruşturması kapsamında MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın savcılığa çağrılması sonrasında, tehdidin kendisine yöneldiğini düşünerek yaptı. ÖYM’lerin kaldırılmasından sonra da yargıda ve emniyette bir dizi atama ve kanun değişikliği ile bu tasfiye sürdü. Ancak vurgulamam gerekir ki; ÖYM’lerin kaldırılması görece bir rahatlama yaratmakla birlikte bu, yargıdaki siyasal tablonun, otoritenin tek elde, yani bütünüyle AKP’de birikmesine hizmet edecek şekilde dönüştürülmesine yol açıyor. Haliyle, orta ve uzun vadede, bir siyasal eğilime güdümlü ve daha antidemokratik bir yargı aygıtıyla yüz yüze gelmemiz, muhtemeldir. Özetle, bu sokak demokrasiye çıkmayacaktır. “POLİS NOTERİ PERBEN YASASI YÜRÜRLÜKTE” Özellikle günümüzle izdüşümünü açmak adına sorarsam, Dünya’da “yasamanın yürütmeye, yargı aygıtının polise ve ulusdevletin imparatorluğa boyun eğişi sürecinde” Perben Yasası nasıl bir milattı? Bu bağlamı nasıl bir hareket noktası olarak ele aldınız? Paye’ye göre Fransa’daki Perben Yasası’nın tayin edici yönü, adli soruşturmanın merkezine polisin geçmesi ve adliyenin, bir tür polis noterine dönüşmesidir. Örneğin, bir polisin tanıklığı bireyin cezalandırılmasına yetmektedir. Türkiye’de de böyle olmuştur: Mesela, molotofkokteyli attığı iddiasıyla yargılanan üniversiteli Cihan Kırmızıgül Davası’nda, gizli tanık “Hayır o değil” demesine rağmen, polisin aksi görüşü üzerine hükme gidilmiştir. Yine İstanbul’da, molotofkokteyli bulundurdukları iddiasıyla yargılanan iki öğrencinin davasında, şişeler üzerinde parmak izleri bulunmadığı, evrakta sahtecilik yapıldığı halde, polislerin çelişkili beyanı esas kabul edilmiştir. Buna karşın her iki yargılamada da savcılık makamının beraat ve tahliye talebi mahkemece reddedilmiş, bu talepte bulunan savcı, “Ergenekoncu” ilan edilerek, adliyeden gönderilmiş, yerine atanan savcı ise gerekli “onama” işlemini yapmıştır. Perben Yasası bu yönüyle Türkiye’de yürürlüğe konmuştur. n gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Sözde Terörist/ İsmail Saymaz/ İletişim Yayınları/ 264 s. 2 0 1 3 n S A Y F A 1 3 E Y L Ü L
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle