07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

İsmail Saymaz 30 dava dosyasının izini sürdüğü ve önce insan dediği kitabı “Sözde Terörist”i anlattı ‘Bu sokak demokrasiye çıkmayacak’ r Gamze AKDEMİR evletin, erkin terörist tanımını açmanızı rica ederek başlayalım söyleşiye. Kimdir terörist, kim değildir? Belçikalı Sosyolog JeanClaude Paye’ye göre de mesela devlet teröristi nasıl belirler? Kitap bu anlamda nasıl bir tanım ortaya koyuyor? “Terörist”in kim olduğuna karar veren, yurttaşı “terörist” ilan eden devlettir. Bugün “terörizm” diye ifade edilen siyasi suç, sınıflı toplumların ve tabii, devletin ortaya çıktığı ilk andan beri vardı. Fakat tarihteki ilk adlandırılışı, Eski Roma’da, “Majestelerine karşı işlenmiş suçlar” (Crimen Majestatis) şeklinde oldu. Bu çerçeve zamanla, din ve halk aleyhine işlendiği varsayılan eylemleri içererek genişledi. Osmanlı’da ise “Siyaseten katl” diye adlandırıldı. Genç Türkiye, bu mirası yüklenerek yirminci yüzyıla girdi. Esasen 23 yıl boyunca sıkıyönetimlerle, OHAL’lerle ve darbelerle idare edilen Cumhuriyet’in bolca “düşmanı” vardı. Bunlar çoğu zaman Kürtler, komünistler, Aleviler ve zaman zaman, sistem dışına çıkan kimi dindarlardı. Bu evrede Türkiye, askeri sıkıyönetim ve savcı pratikleri Anayasa’nın üzerine çıktı; toplantı ve gösteri özgürlüğünden özel hayatın gizliliğine, hangi tabii hak varsa, ihlal edildi. Ve her olağan davranış, “terörist eylem” kapsamına sokuldu. “Sözde Terörist”i, “Terörist”ten de ayıran, işte bu oldu. “ÜÇ DAVADA AÇIK İHLAL, TMK’DE İSE İKİ VAHİM DEĞİŞİKLİK VARDIR” ÖYMTMK hattı... ÖYM’ler, DGM’den devraldığı mirasla, icraatlarında hangi yöntemleri benimsedi? Anayasa aykırılığı tartışmasız olan usul yöntemleri seri halde başlıca kimlere, nasıl uygulandı? Ve bağlamında ÖYM’lerin Fethullah izdüşümünü nasıl, hangi olaylar eşliğinde yazdınız? Üç dava açık ihlaller içeriyor. İlki, eski Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’in, biri Gülen Cemaati’ne yönelik olmak üzere, iki dini gruba soruşturma açması sonrası İrticayla Mücadele Eylem Planı olduğu savunulan “planı” yürürlüğe koyduğu iddiasıyla tutuklanıp yargılanmasıdır. Bu süreç, baştan sonra Anayasa’ya aykırıdır. Zira Cihaner, her birinci sınıf savcı ve hakim gibi, ancak Yargıtay’da yargılanabilirdi. Hüküm ihlal edildiği gibi, dosyası Yargıtay’dan kaçırılmıştır. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un Yüce Divan’da yargılanacağı yönünde Anayasa’da açık hüküm bulunmasına rağmen Ergenekon Davası’na bakan mahkemede dava karara bağlanmıştır. Başbuğ’un tefe konmasında, TSK içerisindeki Cemaat sızmasına, söz konusu yargılamalara dönük tutumu belirleyicidir. Son olarak, Cemaat hakkında kitap yazan eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın hem Devrimci Karargah hem de OdaTv davalarına, Ahmet Şık ve Nedim Şener’in bu sonuncu yargılamaya eklenmesi, üçüncü tayin edici örnektir. Bu üç kişi de, kanaatimce, düşünce suçlusudur. Sanık olmaları, Anayasa’nın ve Türkiye’nin imza koyduğu uluslararası sözleşmelerin ihlalidir. D Türkiye’de son yedi yılda terör suçu, iktidar blokuna karşı her eylemi, her muhalif kimliği içine alacak şekilde genişletildi. Polis fezlekeleri adeta yasaların yerine geçerken; özel yetkili mahkemeler, düşman ilan edilen kesimlere karşı kahredici bir mekanizma olarak kullanılıyor. Çoğulcu demokrasiyi, örgütlü toplumu, özgür bireyi ve eleştirel aklı hedef alan devlet terörü eliyle, yasal hakları kullanmak bile terör suçu sayılıyor. Sonuç; ÖYM’lerde yargılanan sekiz bini tutuklu yetmiş bin sanıkla Türkiye, 12 Eylül mahkemelerinin rekorunu bile geride bıraktı. Araştırmacı gazeteci İsmail Saymaz, otuz ayrı dava dosyasını incelediği kitabında; annesiyle beraber cezaevinde volta atan iki yaşındaki Şana’nın, taş atan çocuk Berivan’ın, parasız eğitim pankartı açan Berna ve Ferhat’ın, oğlunu andığı için yargılanan Ayşe Karakaya’nın, Kürt sanılıp linç edilen Balgün Ailesi’nin, katılmadığı cinayetten müebbet alan yazar Doğan Akhanlı’nın, İbrahim Tatlıses’i vurdurmakla suçlanan avukatın, askeri casusluk örgütünün lideri denilen bir genç kadının ve daha onlarca sözde teröristin hikâyesine ışık tutuyor. İsmail Saymaz ile “Sözde Terörist” kitabını konuştuk. S A Y F A 1 2 n 2 6 mahkemeleri ve Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) ile “düşman” bellediklerini yargılayıp mahkum etti. 70’lerin sonundaki sol muhalefet ve 80’lerden sonraki silahlı Kürt hareketi ile yüz yüze gelen devlet aygıtı, 1991’de Terörle Mücadele Kanunu’nu (TMK) çıkardı. Böylece “anayasal düzeni şiddet yoluyla alaşağı etmeyi amaçladıkları” iddia edilen bireyler için ilk resmi “terör” tanımı getirilmiş oldu. “Şiddet” koşulunu gözeten bu tanım, 2005’ten itibaren, tarihte hiç görülmediği kadar genişledi. DGM’lerin ÖYM’ye evrildiği, “müesses nizam” denilen statükonun bekçiliğinin askerden polise geçtiği süreçte; devletin yeni sahipleri, eldeki bu cihazı, arzu ettikleri gelecek adına, nefret ettikleri bir “geçmişi” yargılamak için kullandılar. Bunu yaparken de, Paye’nin isabetli saptamasında görüldüğü üzere, 11 Eylül’den bu yana ABD ve Avrupa’da başvurulan yöntemle, yani OHAL’i olağanlaştırarak, darbesi ilan edilmemiş bir OHAL inşa ederek gerçekleştirdiler. Devletin eski sahibi oldukları ya da inşa sürecine direnecekleri varsayılanlar yeni “Terörle Mücadele” konseptiyle kamusal ve siyasal alandan tasfiye edildiler. Bu yol izlenirken, polis E Y L Ü L 2 0 1 3 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1232
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle