Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
O Cem Selcen “Tek Kişilik Din”de farklı yerlerde yaşayan, birbirleri ile herhangi bir ilişkisi ya da benzerliği olmayan kişileri öldüren bir seri katil ya da katilleri bulmaya çalışan bir yazarla komiserin yaşadıklarını anlatıyor. aklaşık üç ay önce benim alt komşum öldürüldü” diye yazmaya başlıyor New York’ta bir otel odasında yaşayan anlatıcı. Gelip geçerken kapı önünde kısa sohbetler ettiği bir felsefe profesörü öldürülen komşu. Pek tanımasa da komşusunu kendine yakın bulmuş, dostluk edebileceğini düşünmüş. Kendi gibi yalnız biri olduğunu düşünüyor profesörün. Gerçekten de asistanlığını yapan bir öğrencisinin dışında kimsesi yok. Hüseyin gece yarısı bardan eve dönerken olaya dahil oluyor. Bıkkın, yorgun, gereksiz sert görünüşlü komiserle tanışıyor. Komşu olarak belki bir şey görmüştür, biliyordur diye sorgulanıyor. Bu sorgudan sonra da komiser sık sık Hüseyin’e danışıyor ve Hüseyin katili yakalamaya çalışan ekibe dahil oluyor. Cinayet soruşturmasına dahil olmasında sıradan hayatında canı sıkılan komiserin onunla arkadaşlık etmesi kadar öldürülen profesörün yalnızlık üzerine çalıştığını öğrenmesi de etkili oluyor. Yine de Türkiye’de geçen bir polisiye roman için bir cinayet soruşturmasına böyle eklemlenmenin pek de inandırıcı olmadığını söylemeliyim. Profesör, “sırtüstü, bacaklar bitişik, kollar göğsün üstünde, bilekler üst üste” salonun ortasında bulunmuş. Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde de benzer şekilde öldürülmüş yalnız adamlar olduğunu öğrenince Hüseyin’in olaya ilgisi daha da artıyor. Bir seri katil söz konusu olabilir ama bu birbirini tanımayan ve herhangi bir ortak yanları olmayan adamların hangi sebeple öldürülmüş olabileceğini de merak etmemek elde değil. Kimseyle bağları olmayan, eşi dostu bulunmayan bu adamların öldürülmesi için bir sebep görünmüyor. Seri katillerin adam öldürmesi için bir sebep olması gerekmediğinin ise üzerinde durmuyorlar. Komiser ve yazarın katili yakalaması klasik ekseni üzerine oturtulan romanın S A Y F A 8 n 12 E Y L Ü L kuduğum Kitaplar METİN CELÂL ‘Tek Kişilik Din’ ve ‘Pislik’ çekici olduğunu belirtmeliyim. Edebiyat okuru da kitabı roman olarak değerlendirmekte zorlanacaktır. Alıntıların ve felsefi tartışmaların, düşüncelerin yoğunluğunun ana yapıyı ve romanın akışını sekteye uğrattığı bu açıdan temel eleştiri olarak ileri sürülebilir. “Tek Kişilik Din”de Cem Selcen, felsefi bir deneme olarak yayınlasa okurların çoğunun ilgisini çekmeyebilecek bir çalışmayı polisiye roman biçimi içinde sunarak okur sayısını artırmaya çalışıyor. Polisiye ve edebi yanlar biraz daha güçlü olsaymış, konu felsefi tartışmanın ve bol alıntının altında bu denli ezilmeseymiş ortaya daha iyi ve farklı bir eser çıkacakmış. Fotoğraf: Murat Şaka “Y asıl meramı ise günümüzde insanın “yalnız” olması, yalnız yaşamasının en doğru yaşam biçimi olduğu ve PİSLİK kitabın ismine ve yalnızlık duruDavid Vann’ın “Pislik”i (Ağusmuna atfen “herkesin kendi tek tos 2013, çev. Esra Birkan, kişilik dinini yaratması” gerekliliği. Can yay.) şiddet ve sevgisizlikle Google’da kitapla ilgili bilgileri arardolu bir ailenin yaşadıklarını ve ken Zeki Müren’in yalnızlık halini ailenin genç üyesi 22 yaşındaki anlattığı “Tek Kişilik Din” adında bir Galen’in bu insanın dengesini şiirine rastladığımı belirteyim. Ama bozabilecek huzursuz ortamda kendi hakitapta bu şiire bir gönderme yok. yatını kurma çabalarını anlatan bir roman “Tek Kişilik Din” (Ağustos 2013, Sel gibi başlıyor ama ilerleyen sayfalarda yay.) “felsefi bir kara polisiye” diye tasert bir şiddet öyküsüne evriliyor. nıtılıyor. Bir polisiye roman yapısında Galen ve annesi Kaliforniya’da ceviz kurulmasına rağmen aslında alıntılarla ağaçları ile dolu geniş bir bahçe içindeki oluşturulmuş kitap. Romanın sonundaki müstakil bir evde yaşıyorlar. Bunamanın “Notlar” bölümüne göre Cem Selcen, Kiilk evrelerinde olan anneannenin banerkegaard, Nietzsche gibi düşünürlerden, kadaki hesabından evin ve bahçenin Octavio Paz, Michel Tournier, Fyodor Dostoyevski gibi yazarlardan 34 ayrı alıntı yapmış. Ayrıca altı ayrı araştırmadan da yararlanılmış ya da alıntılar yapılmış. Cem Selcen sadece yalnızlık üzerine değil onunla bağlantılı olarak yaşam, ölüm, varoluş, insanlar arası ilişkiler, insanın doğayı kullanımı hakkında da düşünceler geliştiriyor. “Tek Kişilik Din”in “felsefi” yanını bu alıntılar üzerinden geliştirilen tartışmalar, öne sürülen görüşler oluşturuyor. Ağırlığın da “felsefi” yanda olduğunu polisiyenin felsefi tartışmaya vesile edildiği için geride kaldığını söylemeliyim. Polisiyenin “kara” yanına gelince, Hüseyin ve komiser birlikte çalışıp, iz sürüp, akıl yürüterek sonuç olarak katile ya da katillere ulaşsalar da onları yakalayıp adaletin önüne çıkartmaya güçleri yetmiyor. Türün sıkı takipçileri “Tek Kişilik Din”de polisiye roman yapısı açısından önemli açıklar bulacaklardır ama felsefi ve edebi metinlerden hareketle bir cinayeti çözme David Vann, “Pislik”te şiddet ve sevgisizlikle dolu bir ailedüşüncesinin polisiye okuru için nin genç üyesi Galen’in hayatını kurma çabasını anlatıyor. 2013 bakımı için gelen paralarla yaşıyorlar. Galen’in teyzesi Helen ve 17 yaşındaki kuzeni Jennifer da aynı maddi koşullardalar ve maddi açıdan Galen’in annesine bağlılar. Bu uyumsuz ama zorunlu birliktelikten herkes kurtulmak istiyor. Helen ve Jennifer, anneannenin bankadaki hesabından kendi hakları olduğunu düşündükleri yüklüce bir miktarı alıp Galen’in annesinin baskılarından kurtulmak niyetindeler. Galen de üniversiteye gitmek için gerekli parayı alıp evden ayrılmak, normal bir hayat kurmak istiyor. Anne açısından bakarsak paranın kontrolü kendisinden olmasa herkes onu terk edecek ve aile dağılacak. Anne sürekli diğerlerinin taleplerini karşılamak için gerekli paranın olmadığını, eldekiyle yetinmek gerektiğini, anneanne ölünce mirasın paylaşılacağını ama bankada çok az para olduğunu söylüyor. Para paylaşımı üzerinden geliştirilen bu tartışma aslında tüm ailenin birbirine düşmanlık duyduğunu gösteriyor. İpler Galen’in annesinin elindeymiş gibi görünse de herkes sürekli çatışma halinde. Tüm aile fertleri birbirlerine çok kötü davranıyor, bol bol sözel, zaman zaman bedensel şiddet uyguluyorlar. Her şey anneanneyi de alıp piknik yapmak için dağ başındaki kır evine gittiklerinde değişecektir. Anneanneyi ikna edip 200 bin dolarlık çeki kapan Helen kızını da alıp kavga dövüşle de olsa bu zoraki aile yapısından ayrılıyor. Galen ile Jennifer’in sevişmeleri ve Galen’in annesinin buna şahit olması ise anne oğulun aralarının tamir edilemez bir biçimde ve son derece ağır sonuçlara ulaşacak şekilde bozulmasına neden oluyor. “Pislik”in ana kahramanı Galen. Galen’in psikolojik durumu sağlıklı değil ve annesiyle yaşadığı sorunlu ilişki, babasızlık gibi nedenlerle bu ruh hali iyice kötüleşmiş. Ruhsal sorunlarını “New Age” denen yaşam felsefesine uygun olarak yaşayarak aşmaya çalışıyor. Hesse, Halil Cibran, Richard Bach, Carlos Castena’da okuyor. New Age müzikleri dinliyor ve yaşadıklarını daha çok Hint felsefesinden verilerle açıklamaya, yaşam yolunu çizmeye çalışıyor. Reenkarnasyonla yeniden doğduğuna inanıyor. New Age teknikleri ile suyun üzerinde ya da kor ateşlerde yürümeye çalışıyor. Hava kadar ağırlıksız olup doğayla bütünleşmeye çalışıyor. Tüm yapıp ettiklerinin birer meditasyon nedeni olduğuna kendini inandırıyor. Annesi Galen’e kuzeni ile sevişerek suç işlediğini söylüyor. Ensest bir ilişki olmasının yanında Jennifer henüz 17 yaşında olduğundan Galen reşit olmayan biri ile ilişkiye girdiği için de suç. Annesi hapse attırmakla tehdit edince Galen ömür boyu hapis cezası alıp hapishanede yapayalnız kalacağı ve yok olacağı düşüncesi ile tamamen dengesini kaybediyor. Bundan sonrası tam bir dehşet öyküsü. David Vann iyi bir anlatıcı. Kendisine ün ve çok satış getiren, Türkçede de okuduğumuz ilk iki kitabı “Bir İntihar Efsanesi” ve “Caribou Adası”nda da aile içindeki ilişkileri konu edinmişti. “Pislik”de de bir aileden yola çıksa da değişik bir yapı içinde çok sert bir dehşet öyküsü anlatmış. n K İ T A P S A Y I 1230 C U M H U R İ Y E T