04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

RENKLER n SESLER n HARFLER AYTÜL AKAL n NİLAY YILMAZ n ÇİĞDEM GÜNDEŞ n MAVİSEL YENER n MUSTAFA DELİOĞLU KİTAP GÖLGESİ Çocuklardan (Ç)alınmıştır... O r Mavisel YENER kumaya başladığınız kitap daha ilk merhabasında ezberinizi bozuyorsa kocaman bir nefes alın, yerinize iyice yerleşin, tüm kaygılarınızı kapı dışarı edin, gömülün sayfalara… Çocuklardan (Ç)aldığım Öyküler’in ilk sayfasında bakın ne diyor: “Yetişkinler için çocuk kitabı, çocuklar için 101 öykü… Uyarı: 18 yaşından büyükler için sakıncalı olabilir.” Gel çık işin içinden! Yetişkinler mi, çocuklar mı okuyacak bu kitabı? İyice bozulduysa ezberiniz, buyurun girin kitabın eşiğinden hemen. Baştan anlaşalım! “Bir çırpıda bitiverdi ama…” diye yakınmayacaksanız açın o kapıyı! Okul söyleşilerimden birinde, ilkokul 3. sınıf öğrencisi Melike bir öneride bulundu: “Herkes çocuklara kitap okumayı nasıl sevdiririz diye düşünüp duruyor, asıl büyüklere nasıl sevdiririz diye düşünseniz, daha iyi edersiniz!” Melike’nin kitapla iç içe olan, geleceğin aydınlık yüzlerinden biri olduğu, kurduğu cümleden belli. O haklı! Çocuklardan (Ç)aldığım Öyküler, elbette çocukların severek okuyacağı bir kitap ama (Melike’nin önerisini de göz önüne alarak) aynı zamanda büyüklere de okumayı sevdirecek bir kitap. İlkin, Yunus Bekir Yurdakul’un, minik Emek’ten (ç)aldığı öyküler karşılıyor bizi. Dörtbeş yaşlarındaki Emek’ten hepimizin öğreneceği çok şey var. Bu kısa öykülerin kimisi küçürek öykü. Bazıları buna “anlık kurmaca” da diyor; başka isimlendirmeler de var, meraklısı araştırabilir. Y.Bekir Yurdakul’un çocuklardan aktardığı bu küçürek öyküler, içeriksel çerçeve olarak şimşek çakması gibi; kısa süreli, etkili. Yazar elinden geldiğince az sözcükle bu aktarımı yapmaya özen göstermiş. Bu kıpkısa öykülerdeki “Durumlar” ile “Duygular” bütün fazlalıklardan temizlenmiş, yoğunluk ile hacmin koşut olması gerekmediğini ortaya koyuyorlar. 101 kıpkısa öykü, okura bir şeyler öğretmek, bir tezi savunmak gibi dertler edinmiyor. Onların derdi, varoluşsal deneyimlerini büyüklerin duymasını isteyen, yaşamı sorgulayan aykırı çocukların “ses”i olmak. “Emek dört yaşında. Hülya teyzesini ilk görüşü. Babası soruyor: ‘Teyzeni sevdin mi kızım?’. ‘Bilemeyeceğim baba! Daha bir saattir tanıyorum.’”(s. 21) Olayı anlatırken ayrıntı, süs ve uzantılardan kaçınıyor, araya girmiyor Y.Bekir Yurdakul. Buna karşın okur hem Emek’in sorgulayan, özgüveni olan bir çocuk olduğunu ayrımsıyor hem de yetişkinlerin bakış açısına getirilen derinlikli eleştiriyi seziyor. Metnin etkisi ve vuruculuğu, Emek’in kişiliğinde bütün çocukların bakış açısının irdelenmesinde yatıyor. Kimi okur, babayla, kimisi de minik Emek ile özdeşim kuruyor, gülümsüyor, düşünüyor, duyumsuyor… Çocuklardan (Ç)aldığım Öyküler toplamı, öykülerin merkezine çocuğu koyarak yetişkinin de iç ve dış yolculuklarını anlatıyor. Kaygılar, iletişim(sizlik), arayışlar, meraklar, heyecanlar, umutlar ve nicesi yansıtılıyor. Anlatımda ağırlıklı olarak, karşılıklı konuşmalar hâkim. Böylece, çocuğun söylemi aracılığıyla içtenlikli bir aktarım davet ediliyor. Öykülerden birinin kahramanı yedi yaşındaki Onur: “Onur, Muzaffer İzgü’nün kitaplarını okumayı çok sever. Bir gün onunla söyleşi olanağı bulduğunda “Daha yazacak mısın?” diye sorar. İzgü şunları söyler: “Yazarlığın emekliliği yok ki yavrum. Yazar; doğar, yetişir, eğitim görür, okur, yazar ve… (‘ölür’ demeyecek ya İzgü, kısacık bir duralamadan sonra sözünü tamamlar…)gider… İzgü’nün yanıtına noktayı Onur’un sorusu koyar: ‘Nereye? Hapishaneye mi?’” (s, 83) Onur’un sarsıcı sorusu, buzdağının görünmeyen bölümünün çocuklar tarafından nasıl da görünür hale getirilebildiğinin, habersizmiş gibi göründükleri konulardan nasıl da “haberli” olduklarının kanıtı değil mi? Onların farkındalıkları, eşsiz çözümleri, önerileri, buluşları, bilgelikleri, incelikleri her bir öyküde bir kez daha çığlıklanıyor. Yunus Bekir Yurdakul diyor ki: “Çocukların çığlıkları yeniden duyulsun istedim… Yeniden duyulsun ki, dünya şöyle bir dursun da artık bu inceliğin gösterdiği yönde dönsün istedim…” Türkçenin anlam inceliklerinin çocukların dilinde/belleğinde oluşturduğu yansımalar kimi öyküde yer alırken, çoğunun gülmece tadında olduğunu söyleyelim. Bunlardan biri, değerli eğitimci Behçet Yavuz ile Deniz’in öyküsü. “Okulun genel müdürü olarak görev yapıyordu. Bir akşam okul çıkışında ikinci sınıf öğrencisi Deniz’i de götürmesi gerekti. Genel Müdür, okulu sordu Deniz’e derslerini, evini, ailesini. Deniz de ona önceki işlerini. ‘Ne iş yaptın sen daha önce?’. ‘Milli Eğitim müdürlüğü, bir kuruluşta genel müdürlük, bir başka yerde genel koordinatörlük, genel başkanlık…’. ‘Sen de hep genel işler yapmışsın!’”(s.104) Deniz’in tertemiz, önyargısız çocuk bakışı bizi gülümsetirken düşündürmüyor mu? Çocukların iç dünyasını keşfetmek onlardan öğrenecek çok şeyimiz olduğunu gösteriyor. Haydi o zaman, çocuklardan öğrenelim, onlar kadar barış, onlar kadar sevgi, onlar kadar sevinç olalım… Onların şaşırdığı kadar çok şaşıralım; savaş çığlıklarına, düzenbazlığa, tutsaklığa kafa tutalım! Y.Bekir Yurdakul’un çocuklardan (ç)aldığı başka öyküleri çoktan beklemeye başladık bile. İyi okumalar… www.maviselyener.com *Çocuklardan (Ç)aldığım Öyküler/ Yunus Bekir Yurdakul/ Resimleyen: Murteza Albayrak/ Kanguru Yayınları/ 120s./ 2013/ RENKLİ KALEMLER Yazarlara merak ettiğimiz soruları sorduk. Aslında bu yanıtları okurları da çok merak ediyordu; biz de hem sorduk, hem okurlarıyla paylaştık… Konuğumuz Suzan Geridönmez. r Aytül Akal H S A Y F A angi türlerde kaç kitabınız var? 2 gençlik romanı, 1 (genç) öykü kitabı, 2 çocuk kitabı toplam 5 kitabım var. Sizce çocuklar okudukları bir kitabı neden sever? Farklı farklı çocukların farklı farklı kitaplarla kurdukları bağlar da farklı farklı. Şu yaşım ve bilincimle “niteliksiz” olarak değerlendirdiğim bazı kitapları çocukken sevdiğimi hatırlıyorum. Ama bende en çok iz bırakan çocuk kitapları yetişkinken de beğenerek okuduklarım. Çocuklar içine girebildikleri kitaplardan hoşlanıyorlar. Röntgenci okur tipi yok henüz o yaşlarda. Bir hikâyeye şahit olmayı değil, yaşamayı seviyorlar ve her türlü dünyaya girmeye de, her türlü role bürünmeye de açıklar. Bence beğenilerine göre ‘tasarlanmış’ kitaplardan çok, buna olanak veren ‘samimi’ kitapları seviyorlar. Bir okurunuzla aranızda geçen sizin için hoş bir anı… Okurlarla öyle fazla bağ kuran bir yazar değilim. Ama bir söyleşide çocuklardan biri kitabımı hiç beğenmediğini ve okurken sıkıntıdan neredeyse patladığını söylemişti. Yazdığınız her şeyin herkes tarafından aynı şekilde sevileceğini düşünmek safdillik. Okurlarınızla toplu halde karşılaştığınız yerlerde (söyleşiler, fuarlar) bir sürü olumlu tepkiler alıyor ve bu gerçeği unutma eğilimi gösteriyorsunuz. Çünkü kalabalıklar içerisinde birinin çıkıp genel eğilimin tersine görüş bildirme cesareti sergilemesi sık yaşanan bir şey değil. Oysa gerçeğin eksik parçası ifade edilmeden tablo asla tamamlanmaz. O çocuğun yüzünü hiç unutmamam ve her hatırladığımda umutla gülümsemem bundan. Son okuduğunuz çocuk kitabı... Dayım Balon Olmuş, Necati Tosuner. n Mavisel Yener n Ata Cad. Defne Sok. No:1 D:1 Balçovaİzmir n www.maviselyener.com n [email protected] 1 6 n 1 2 E Y L Ü L 2 0 1 3 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1230
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle