04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Y 923 yılında elli sekiz yaşındayken, Nobel Edebiyat Ödülü’ne değer görülen William Butler Yeats bu ödülü alan ilk İrlandalı olmuştu. 1939’da Fransa’da ölen bu büyük şair ve oyun yazarının gömütü 1948’de ülkesine taşındığında, gömüt taşına şu dizesi kazınacaktı: “Yaşama da ölüme de boşver. Geç git ey atlı!” 1995 yılına gelindiğinde, Nobel edebiyat Ödülü’nü alan ikinci İrlandalı olan Seamus Heaney de, Yeats gibi bir şairdi; ülkesindeki pek çok şairin “kendilerine ölçüt aldıkları” bir şair. Geçen ağustos ayının sonunda yetmiş dört yaşında yitirdiğimiz Heaney’nin gömüt taşına ne yazıldı ya da adı ve soyadıyla doğum ve ölüm tarihleri dışında bir şey yazıldı mı, bilmiyorum. Peki, Yeşil İrlanda’nın bereketli şiir koyağında, ülkesinin bağımsızlık ve mezhep savaşlarının bitmek bilmeyen kargaşa ortamında yetişmiş olan Heaney’nin gömüt taşında şu dizeleri yer alabilir miydi: “Bilin ki, pasaportum yeşil benim / Asla Kraliçe için kalkmadı / Tek bir kadehimiz bizim…” Kuşkusuz, alabilirdi; ama yeterli olur muydu? Gerçi bu dizeler yüreğimin yelkenlerini coşkuyla şişirmiyor değil; ne ki, bilebildiğim kadarıyla, Heaney’nin şiiri, İrlanda’nın yaşadığı sorunları, dertleri dolaysızca, bire bir kâğıda döken bir şiir olmaktan uzaktı. Şiddet karşısında kapıldığı duygu çatışması, duygu ikilemi, zaman zaman köktenciler tarafından eleştirilmesine bile yol açmıştı. YAYGIN VE VARSIL... Heaney, şiddet olaylarında yaşamını yitiren dostları ve arkadaşları için ağıtlar da yazmıştı; ama yaşanan çatışmaları, yalınkat bir güncelliğin ötesinde, tarihsel bir bağlama yerleştirmeyi, Kuzey İrlanda’daki şiddet ve çağdaş İrlandalılık deneyimi gibi konuları mitolojik ve mistik bir süzgeçten geçirmeyi yeğlemişti. Heaney’nin, dilin şaşırtıcı olanaklarının imbiğinden süzülmüş, ama pek çoklarını yanıltacak kadar yalın, dahası basit biçemi, aşk şiirlerinden destansı şiirlere, bellek ve geçmiş üstüne şiirlerden çatışma ve iç savaşımlar üstüne şiirlere, doğa üstüne ve dostlara seslenen şiirlerden günlük yaşamı irdeleyen şiirlere, dilin sunduğu olanakların tadını çıkaran dizelere kadar çok yaygın ve varsıl bir şiir haritasında gezinmişti. Bu yüzden olsa gerek, onun gömüt taşına, “Onlar gibi adamların gideceğim kazma küreğim yok benim / Parmağımla başparmağım arasında / Güdük S A Y F A 6 n 12 E Y L Ü L eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER [email protected] 1995 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi İrlandalı şair Seamus Heaney yaşama veda etti ‘Pasaportum yeşil benim...’ 1 bir kalem yalnızca / Kazacağım onunla…” dizeleri kazılabilir, demekten alamıyorum kendimi… Bu dizeler, Heaney’nin 1966’da yayımlanan ilk şiir kitabı “Bir Doğalcının Ölümünün” ilk şiiri “Kazmak”tan. İlkin babasının nasıl patates kazdığını, dedesinin de nasıl turba kazdığını anlattıktan sonra, az önce aktardığım dizelerle sonlandırıyor şiirini. Bazı edebiyat eleştirmenleri, bu dizelerin Heaney’nin “manifesto”su olduğu kanısında. Bir ömür boyunca İrlanda’nın kırsalındaki köklerini, çocukluk çağının çiftlikleri ve küçük kasabalarını, yalnız onları mı, tekmil anılarını ve ProtestanKatolik çatışmalarının toprak altında yatan acılarını kalemiyle kazdığını düşünürsek… Heaney’nin şiirinin olgusal yapısının, yirminci yüzyıl İrlanda tarihinin karmaşaları, tragedyaları, bedensel, düşüncel ve duygusal sarsıntıları olduğu söylenebilir belki de. Nobel Edebiyat Ödülü’nü alırken yaptığı konuşmanın, karşı konulmaz, kanlı tarihi sorgularken verdiği şairce savaşımı ortaya koyduğunu da unutmamalı: “Şairi her zaman saygın kılacak olan, çevresini saran tüm yanlışlıklara karşın, bilincimizi o duyarlı ve kırılgan NALBANT Bence eksikliğin sorumluluğunu, çevirmenlerden çok yayınevlerinde aramalı. Neyse ki, burada da, yıllardır dünya kadar şiir çevirmiş olan Cevat Çapan koşmuş imdadımıza. Kitaplaşmamış olsa da, Çapan’ın Heaney çevirilerinden bazılarını, son basımı Cumhuriyet Kitapları’nca yapılmış olan “Şiir Çevir Denize At: Şiir Atlas’ından Bir Seçki” adlı kitabında bulabilirsiniz. Yayınevleri Nobel’li yazarlar ve şairlere düşkündür. Umarım, bir yayınevi, Çapan’ın Türkçesiyle bir Heaney kitabı yayımlar bir gün. Yayımlamasa da ne gam! Biz, Çapan’ın nicedir “çevirip denize attığı” şiirleri de tutup tutup okumuyor muyuz zaten… ŞİİR ÇEVİREN BİR ŞAİR Bu arada, Heaney’nin de şiir çeviren bir şair olduğunu unutmamalı. 1991’de yayımladığı “The Cure at Troy”, Sophokles’in “Philoktetes”inin Heaney tarafından yapılmış bir değişkesiydi. 1993’te yayımlanan “The Midnight Verdict” (Geceyarısı Hükmü) ise, Ovidius’in “Değişimler” ve 18. yüzyılda yaşamış İrlandalı yazar Brian Merriman’ın “Cirt an mheadhon oidhche” (Geceyarısı Mahkemesi) adlı yapıtlarından seçilmiş bazı bölümlerin çevirilerini içeriyordu. Bizde tek bir şiir kitabı yayımlanmadı dedik ama, bir çevirisi yayımlandı Heaney’nin dilimizde. Kendi şiirlerini İngiliz dilinin incelikleriyle yoğurmuş olan Heaney, 700750 yılları arasında oluştuğu sanılan ve eski İngiliz edebiyatının en büyük ürünü olan kahramanlık şiiri “Beowulf”u modern İngilizceye aktarmıştı. Heaney’nin, günümüz İngilizcesinin sessel özelliklerini elden geldiğince koruyarak çevirdiği “Beowulf”un Nazmi Ağıl tarafından Türkçeleştirildiğini ve YKY’nin Kâzım Taşkent Klasikleri’nden çıktığını söyleyelim. Bence, en iyisi, Cevat Çapan’ın Heaney’den çevirdiği üç şiirle baş başa bırakmak sizi. n Heaney, şiddet olaylarında yaşamını yitiren dostları ve arkadaşları için ağıtlar da yazmıştı. yanını doğruluğuna inandırma gücüdür…” İrlandalı oyun yazarı Frank McGuinness’in, “Kuzey İrlanda’daki çatışmanın en karanlık günlerinde o bizim vicdanımızdı; olup biteni açık seçik ve duyarlılıkla seslendiren bir vicdan” demesine bakılırsa, “şairi her zaman saygın kılacak olanı” başarmıştı Heaney. Ne yazık ki, Seamus Heaney’nin Türkçede tek bir şiir kitabı bile yok. Tek bildiğim karanlığa açılan bir kapı. Dışarda, eski dingiller, paslanan demir çemberler; İçerde, dövülen örsün kesik çınlayışları, Şaşırtıcı yelpaze kuyruğu kıvılcımların Ya da su verildikçe sertleşen nalın çıkardığı ıslık. Ortada bir yerde olmalı örs, Bir ucu dört köşe, öbür ucu tek boynuzlu bir hayvan, Çakılı duruyor orda: önünde, nalbantın Biçimi ve müziğiyle büyüdüğü bir sunak. Bazan, deriden önlüğü, kıllı burnuyla Kapının pervazına yaslanıp hızla akan trafikte Toynakların çıkardığı sesleri hatırlıyor, Sonra hırsla gerçek demiri dövmek Ve ateşi körüklemek için içeri giriyor homurdanarak. YAPI İSKELESİ Duvarcılar, bir yapıya başlarlarken, İyice gözden geçirirler iskeleleri; Fazla basılan yerlerdeki kalaslar kaymasın, Merdivenler sağlam mı, çiviler iyi çakılmış mı. Gene de hepsi sökülür bunların işleri bitince, Sağlam, güven veren duvarlar çıkar ortaya. 2013 İşte, sevgilim, bazan bizim aramızdaki köprüler de Yıkılıyormuş gibi görünseler de, Hiç aldırma sen. Varsın yıkılsın iskeleler, Biz duvarımızı ördüğümüze güveniyorsak eğer. DEMİRYOLU ÇOCUKLARI Tırmanıp hendeği aştığımızda Telgraf direklerinin beyaz fincanları Ve cızırdayan tellerle bir hizaya gelirdi gözlerimiz. Bakarak yapılmış güzel resimler gibi Kıvrılıp millerce doğuya ve batıya uzanırdı Üzerlerine konan kırlangıçların ağırlığıyla bel veren teller. Küçüktük ve bilinmesi gereken pek az şey Bilirdik. Sanırdık ki sözcükler Yağmur damlalarının parlak keseciklerinde yol alırlar. Her biri gökyüzünün ışığını ve tellerin parıltısını İçinde taşıyarak, biz kendimiz de o kadar, O kadar küçüktük ki, Akarak geçebilirdik bir iğnenin deliğinden. Şiirleri çeviren: Cevat Çapan C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1230
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle