24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Abdülkadir Budak’tan şiirler Okyanus Görmüş Gemi Abdulkadir Budak’ın yeni şiir kitabı Okyanus Görmüş Gemi* yayımlandı. Budak’ın bazı kitapları belirli temaları işlese de genel olarak birçok şairde gördüğümüz gibi o da yazdığı çeşitli şiirleri bir araya getirerek bir anlamda kendi antolojisini oluşturuyor. r Yusuf ALPER er şiir bağımsız estetik bir yapıdır. Şiirlerin birçoğunun biraraya getirilip kitap oluşturulması bir dönem yazılanların birlikte sunulmasını sağlar. Konu bütünlüğü olan dizi şiirler farklı bir anlayış taşırlar. Budak, biçem olarak ilk kitabından bugüne sürdürdüğü anlayışı geliştiren bir şair. Onda kitaplar arasında biçemsel kopmalar göremeyiz. Daha önce de bir yazıda belirtmiştim**: O, ustası (C.Süreya havarisi demişti de kırılmıştı) ve ustamız Necatigil’in dediği gibi yaşamı boyunca hep “uzun bir şiirin bölümlerini “ yazmıştır, yazıyor. Bu bir olumsuzluk olarak görülmemeli. Ben de kendimi o anlayışta bir şair olarak görürüm. Sık biçem değişiklikleri, her kitapta yeni biçemler, şairin kimliğini, imzasını karmaşıklaştırır ki ona ben de, sanırım Budak da karşıyızdır. Kitap iki bölümden oluşuyor: ”Neye Yarar Tecrübe (NYT)” adlı yedi bölümlük bir şiirden oluşan birinci ve ardından “Yüz Nakli” adlı ikinci bölüm. Birinci bölümdeki uzun şiir her bir bölümde farklı biçimsel yapılar taşıyor. Serbest, dörtlükler ve üçlüklerle yazılan ama hep aynı temayı işleyen bir şiir. Tekrarlama dizesi diyebileceğim “İki yüzyıl arasından geçtim ben” le şiir başlıyor. Tabii hemen M.C. Anday’ın “Yağmurun Altında” adlı tek uzun şiirinden oluşan kitabını çağrıştırıyor: “Yirminci yüzyılı yaşadım.” Onda da bir muhasebe, hesapkitap vardır. Budak’ın kitabında da var. Bu dize söyleyiş olarak da Anday’ın dizesini çağrıştırsa da doğrudan etki söz konusu değil. Anday 1915’te doğan bir şair olarak 20. yüzyılı neredeyse baştan sona yaşadı. Biz 50’li yıllarda doğanlar ise tam ortadayız, Budak gibi. Bu uzun ve olası ki kitabın en önemli şiirlerinden biri olan NYT’ de kendini oluşturma, yaratma sürecini anlatmaktadır. Budak böyle bir muhasebeyi bir biçimde “Yanlış Anka Destanı” adlı uzun şiirinde (ve aynı adlı kitabında ) yapmıştı. Ancak bu C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I H Abdülkadir Budak, bu kitabında yaşlanmadan da sık söz eder olmuş. Bu ülke, insanları, özellikle de duyarlı insanlar olarak şairleri çok hızlı yaşlandırıyor olmalı. şiir yaşlılık sınırına yaklaşan bir şairin bütün yaşamına bakarak oluşturduğu bir şiir. Acının, trajedinin daha çok yaşandığı bir ömür: “Kurşun kanatlarımla/ Göğe yükseldiğim oldu/ Yerin yüz metre altında/ Kömürden elmas geçtim” (s. 9). “Cüzam zamanı et döküp/ Ruh onarmak aşklarda/ Şehirkasaba arası/ İki yüzyıl arasında/ Gidip geldim bunlarla” (s. 11). Yoğun sıkıntıların ardından aşklarla ruhunu onarmanın ve büyük değişimlerin yaşandığı iki yüz yıl arasında, sanki şehir ile kasaba arasında gider gelir gibi yaşanan bir yaşam. “Bir yanımız feodal bir yanımız çağdaş” da denebilirdi. Genel olarak şairlerimizde böylesi bir, iki arada bir derede kalış ve ikilemler görüyoruz. Bazıları kendilerinin olmayan bir giysiyi yama gibi sırtlarında taşırken Budak gibi şairlerse yama olanı bile derisinin bir parçası, kimliğinin parçası yapabiliyorlar. Bu içtenlik duygusuyla başarılabilen bir durumdur. İçtenliğin olmadığı bir şiir karşı tarafa, okuyucuya geçemez, dokunamaz. Onda da bir yama, yabancı bir doku gibi durur ve sonra da atılır. SAĞDUYU EDİNMEK Kendini hırpalamaya yönelik dizeler: “İki elim var benim/ Biri fidan dikiyorken/Ağaç söker öteki” (sf.14). “İki ayağım vardır/ Biri yazmaya yürürken/Silmeye yürür öteki (s.15) gibi dizelerle kendinde iyi olanla kötü olanın altını çiziyor, insanın (dolayısıyla da kendinin) zaaflarını ortaya koyuyor, bir insanda pekala olumlu ve olumsuz yanlar bir arada bulunabilir, diyor. Kurtkuzu simgelerinde de bu ikilem belirgindir. Belki biraz abartıyla kendini eleştiriyor ama o da 1223 sanatın cilvesi. Budak, bu kitabında yaşlanmadan da sık söz eder olmuş. Bu ülke, insanları, özellikle de duyarlı insanlar olarak şairleri çok hızlı yaşlandırıyor olmalı. Haydar Ergülen 40 yaşından sonra başlamıştı “ ihtiyar oldum “ demeye. Oysa yaşlılık yaşı da insan ömrünün uzamasıyla birlikte daha büyük yaşlara kayıyor. Yetmişten önce yaşlandım demek pek olacak şey değildir. Ancak bilgece bir tutumla yaşlılıktaki sağduyuyu çok genç yaşta edinmek de olasıdır. O ayrı bir konu. Budak ‘ın yaşlanmayla ilgili çok sayıda dizesi var: “Yaşlandım, kuyu baktım/ Bir dağın zirvesine” (s.17). “Huysuz ihtiyar oldum” demeye getirdiği, ‘Huy’ şiiri şu dizelerle bitiyor: O huyumu arıyorum/ İçimdeki fenerle/ Gündüz karanlığında” (s. 37). Gündüzün karanlığına vurgu yaparak. YAŞAM MUHASEBESİ “Bilanço” şiirinde muhasebe belirgin: “Küçücük bir dünyanın tutanakçısı olarak/Kendimce büyük sayılan cümleler kurdum/Silmesini öğrendim sonra bu cümleleri/ Akla açlık geliyor Afrika deyince hala/Ölsem ne değişecek, yaşadım ne değişti” ( s.61). “Bir Dönüş Hikayesi” şiirinde muhasebeyi sürdürüyor:”Geldiğim yere döndüm, dönermiş insan/...Gemi çıktım limandan el kadar tekne döndüm/Çılgın arzu yerini yetinmeye bırakmış/Koca buğday tarlası bir buğday tanesine/... Dönmek yaşlılıkmış meğer, bir köşeye çekiliş/Göğsüme çarpan rüzgar gitmiş başka bir göğse/Denize ulaşmadan kurumuş nehirlerim/Ateşin adı kalmış, külün ise kendisi/Kendimi giderken değil dönerken bildim//... Bu da mümkünmüş meğer, ben nihayet yaşlandım” (s.6263). ‘Ahı gitmiş vahı kalmış’ der gibi kendisine ve yaşlılığa yönelik duygular sıralanıyor. Yaşlanmanın da doğal bir insan gerçeği olduğunu bilmiyor gibi davranıyor, narsisistik travma yaşıyor, şaşırıyor ve güzel bir şiir devşiriyor. Tabii çok sevdiği usta şair “Gülten (Akın) Abla”’nın “Sonra İşte Yaşlandım” deyişini de bilinçle ve sevgiyle çağrıştırıyor. Muhasebe konusu kitapta bir bütün olarak da yer alıyor. İlk şiirden:”Üç kalp kırmaya karşı /İki gönül aldım belki/Güneş olmaya kalkıp/Gölge 2 5 buldum kendimi” (s.13) ve benzer içerikte dizeler var. Tabii şiirin öznesinin ille de şairin kendisi olması gerekmez, birebir ilişki kurulamaz ancak hem genel olarak hem de bu şiirde otobiyografik öğeler belirgindir. Dolayısıyla özde Budak’tan sözedilebilir. “Sincan” şiiriyse çok sevdiği ve birçok kez şiirleştirdiği çocukluğunun, gençliğinin kasabasıkenti Sincan’a bir ağıt gibi: Kim nasıl durduracak ve hangi güneş/Bereketli sanılan bu karanlık yağmuru (sf. 64). “Kasaba” şiiri kasaba ahlakının iki yüzlülüğünü, ahlaksızlığını etkileyici biçimde ,derinden kavramış olarak işliyor:”...Her şey gizli olacak, kasaba ahlakıdır/...Şehre benzeyen tek yanı kasabanın/ Daha yoksul olanlar daha yalın yaşarlar (s.67). Abdülkadir Budak gençlik döneminden beri çeşitli poetik düşüncelere karşı şiirle yanıt vermektedir. Bu bazen doğrudan kendisiyle ilgili söylenmiş bir söze (C.Süreya’nın, O’nun Necatigil havarisi olduğunu yazması üzerine olduğu gibi) bazen de şiire ilişkin söylenen genel sözler üzerine (Turgut Uyar’a) yanıt niteliğinde olurdu. Bu kitapta da, yaşlanmış demeyeceğim, olgunluk dönemi şairi Budak olarak gençlerin tutumunu eleştiriyor: ”Acıdan acı yerine, kelimeden kelime/Türeten yeni yetme nerden bilecek bunu/ Neo epik /Yeni Hece/ Yeni Zoom!/Başlamadan küstüm ben, oynamıyorum (s.69) “Aile fotoğrafı” şiiri başlıbaşına bir ailenin otobiyografik şiiridir denebilir. Oğulun, kızın ve eşin gözünden babaya (burada şaire) bakış. Kuruyan derelerle yansıtılan hüzün. Şunu farkettim ki “Hayatta ben en çok annemi sevdim” diyen şair annesi için bölük pörçük dizeler ya da çeşitli şiirler yazmışken babası için, ya da onunla ilgili bütün bir kitap yazmış. Tabii babayla ilgili de bütün şiir yaşamınca serpiştirilmiş çeşitli, özellikle eleştirel dizeleri var. Şiirin kaynağı acıysa ( ki bana göre genellikle öyledir) öyle olması da doğaldır. Çok ağır olmasa da travmalar daha çok babadan gelmiştir. (Tabii genellikle iyi niyetle, çocuğunun haylaz olmaması için). Baba oğul ilişkisiyle ilgili daha önce ayrıntılı yazmıştım.** Ayrıntıya giremeyeceğim. Kitabın bu şiirle bitmesi de güzel olmuş. Ailenin şair olmayanının işi çok zor, sabırlar, direnme gücü ve hoşgörü dilemek gerekiyor. Sonuç olarak denilebilir ki Okyanus Görmüş Gemi Budak’ın kendi yaşam muhasebesini yaparak, insanları kırdığı, kırıldığı vb. döküm yaparak ‘hadi bana eyvallah, hoşçakalın” demeye getirdiği bir kitap. (Ne olur ne olmaz, ben baştan yapayım da, der gibi)Ama biz onun henüz orta yaşta olduğunu, daha uzun yıllar yaşayacağını ve şiir yazacağını bekliyoruz. Dağlarca, İlhan Berk, Anday örnek olsun. Daha nice kitaplara... n Okyanus Görmüş Gemi/ Abdülkadir Budak/ Yazılı Kâğıt Yayınları/ 78 s. ** Alper,Y. Bir Kırgının Uğradığı Son Durak. Cumhuriyet Kitap, Sayı.749 2 0 1 3 n S A Y F A 1 1 T E M M U Z
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle